Keşan FM’de yayımlanan “Gündemde Öne Çıkanlar”  programında dün, “2013-2014 Eğitim-Öğretim Yılı’nın Başlaması” ve “Siyasi Partilerde Yerel Seçim Süreci”  konuları tartışıldı. 

Yılmaz Özkaya ile Mustafa Kabakçılı’nın hazırlayıp sunduğu program saat 14.15’te başladı.

Programa konuk olarak katılan Keşan Final Dergisi Dershanesi Kurucu Temsilcisi ve eğitimci Mustafa Bezbaş, yıl içerisinde ön plana çıkan bazı sorunlara değindi ve çözüm önerileri sundu.

ÖĞRETMEN AÇIĞI SADECE KEŞAN’IN DEĞİL ÜLKE GENELİNİN SORUNU

Keşan’da 12 bin 500 öğrenci, 850 öğretmen, 20 ilkokul, 18 ortaokul, 12 lise, 6 bağlı kuruluş, 6 dershane, 3 tane sürücü kursu, 3 özel eğitim merkezi, 3 etüt merkezi ve 3 de anaokulu olduğu belirtilerek başlanan programda, ilk olarak, Keşan’da öğretmen açığı olup olmadığı dile getirildi. Ardından bu açığın sadece Keşan’a mı özel olduğu, yoksa ülke genelinin bir sorunu mu olduğu mercek altına alındı. Keşan İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün 50 öğretmen açığı olduğunu söylediği de vurgulanan programda, Mustafa Bezbaş, sorunun ülke genelini kapsadığını ifade etti.

“KEŞAN’DA 70 KİŞİLİK SINIFLAR YOK!”  

Keşan’a eğitimde imrenilerek bakıldığını vurgulayan Bezbaş,  “Keşan’daki okullarda 70 kişilik sınıflar yok! Keşan’da derslik sorunu yok. Sadece bazı branşlarda öğretmen eksiklikleri var. Bu da eksik olan yer için önemlidir. Keşan’da veliler çok bilinçli ve milli eğitime baskı yapıyor. Milli eğitim de eksiklikleri tamamlamaya çalışıyor. Türkiye ölçeğinden Keşan’a bakıldığında çok iyi bir tablo var. Keşan’ın jeopolitik konumu da önemli. Hakkari’de, Şırnak’ta öğretmen eksiği bitmez. Ama biz Avrupa’da yaşıyoruz. Burası Keşan. Keşan zorunlu hizmet bölgesi değil. Herkes Keşan’a gelmek ister. Deniz yakın, sosyal imkanlar iyi. Özellikle yeni evlenen insanlar Keşan’a gelmek istiyor.” dedi.

ŞEHRİN EĞİTİMDEKİ BAŞARISI DENGELİ Mİ?

Programın ilerleyen bölümünde, “Keşan’daki eğitimin başarısında, dengeli bir dağılımdan söz edilip edilemeyeceği” sorularak, görüşleri istenen Mustafa Bezbaş, şöyle dedi: “Türkiye’de bir gerçek var, o da okulların başarısı aynı değil. Gerek bölgesel farklılıklar gerekse aynı şehir içindeki farklılıklar bunda kendini gösteriyor. Keşan’daki Ahmet Yenice Ortaokulu’nun başarısını konuşacaksak, İstanbul’daki Galatasaray Lisesi’ni de konuşmamız gerekir. Yardımcı eğitim kurumları olan dershaneler bu gerçekten dolayı ortaya çıkıyor. Keşan’da okulların araç, gereç ve öğretmen konusunda birbirinden eksikliği yok. Ancak motivasyon farkı var. Bu da bilinçli veli demek. Bilinçli veli; istekli, arzulu, çocuğuyla ilgilenen, ana baba olduğunun farkında olan bir veli profilidir. Bunun yanında çocuğunun hangi sınıfa gittiğini bilmeyen veli var. Ahmet Yenice Ortaokulu’nda eğitim gören bir öğrencinin velisinin bilinç düzeyiyle başka bir okulda okuyan öğrencinin velisinin bilinç düzeyi bir değil. Bu farklılık milli eğitimle ilgili değil.”

“EĞİTİMDE BAŞARILI OLMANIN MADDİ BOYUTU DA VAR”

Milli eğitimin asıl amacının, öğretmen atamak olmaması gerektiğinin altını çizen Bezbaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tıpkı gibi, olmalı. Sabah kahvaltı etmeden okula geldiyseniz, siz motive olamazsanız. Öğrencinin kahvaltı sofrasına oturması gerekir. Ailenin de bir kahvaltı kültürü olması lazım. Yani işin maddi boyutu da var. Kesinlikle ekonomik ve bilinç sorunu var. Örneğin Mustafa Bezbaş okumasaydı, köyde 2 ineğin peşinde onları güdecek biri olacaktı. Buna rol model diyoruz. Örneğin Gökçetepe, Yenimuhacir ve Mecidiye’de öğrenciler okumaya çok meraklı. İzzetiye ve Siğilli’de ise kısa yoldan meslek sahibi olmaya yöneliyorlar.”

“FARKLI ÇOCUKLARA FARKLI EĞİTİM VERİLMELİ”

Okullarda zeki çocuklarla, dezavantajlı çocukların ayrı sınıflarda eğitim gördüğü kaydedilerek, bu uygulamanın yanlış olup olmadığı tartışıldı. Bu konuda da Mustafa Bezbaş, eğitimde ihmallerin fazla olduğuna inandığını söyledi ve dezavantajlı okullara daha önem verilmesi gerektiği yolundaki düşüncesini dile getirdi. Bezbaş, şunları söyledi: “Ahmet Yenice Ortaokulu ölçeğinde konuşursak, oradaki arkadaşlara Allah kolaylık versin. Bir yanda milli eğitimin koyduğu kurallar, diğer yanda ise Keşan’ın en zengin ailelerinin, çocuklarını bu okula verme çabası. Yani bir yanda bu okula gelen dezavantajlı çocuk ile çocuğunu bu okula vermek isteyen ailelerin isteği. Bu, sınıfların da homojen olmasını engelliyor. Örneğin biz dershanede bir seviye tespit sınavı yaparız. Çocuğun ana babasının adını yazmayız. Sınavda aldığı nota göre sınıfları oluştururuz. Bazı çocuklara bir kere anlatıyorsunuz, anlıyor. Ancak bazısına 4 defa anlatmak gerekiyor. Farklı öğrencilere farklı eğitim vermek lazım. Her çocuğun kendince bir kapasitesi var, zekası da aynı değil. Ama bazı veliler bunu kabul etmiyor. Bu çocuklar özel ilgi görüyorsa doğru ama milli eğitimde seviye sınıfı yapmak yasak. Dershanelerde normal.”

“İŞ ÖĞRETMENDE BİTİYOR”

Programın ilerleyen bölümünde, “Devlet memuru olan öğretmenlerin, sırtını devlete dayadıktan sonra, eğitimdeki verimliliğin düştüğü ve öğrencilerle yeterince ilgilenmediği” yolundaki iddiayı doğru bulmayan Bezbaş, birçok öğretmenin canla başla çalıştığını vurgulayarak, “Türkiye’de milli eğitim tek elden yönetiliyor. Sorun da burada başlıyor. Avrupa’da ise valiye bağlı. Hizmet içi eğitim de çok kaliteli. Ziraat mühendislerini öğretmen yaptılar. İşini iyi yapanla yapmayan öğretmenler birbirinden ayrılmıyor. Öğretmenlik, eve iş taşınan bir meslek. Sınıflarda öğrenciler eşit bölünmüşse sorun yok. Burada öğretmene de talep söz konusu oluyor. Ancak müdürler bu konuda risk almaz. Puan belli, sistem oturmuş. Öğretmenlerde de durum bu şekilde. Birkaç dönemden beri milli eğitimin bütçesi milli savunma harcamalarını geçti. İmamlar da öğretmenlerden çok para alıyor. Bu da öğretmenlerin mesleğine ilgiyi azaltıyor. Öğretmenlerin maaşları geriletildi. Ancak milli eğitimde projelere büyük paralar ödeniyor.”  dedi.

“TOKİ İLKOKULUNDAKİ SORUN İNŞAATIN ERKEN BİTİRİLMESİNDEN KAYNAKLANDI”

Mustafa Bezbaş, TOKİ konutlarında Fatih Sultan Mehmet İlkokulu yapıldığını ancak şu anda yaşanan sorunların okulun erken bitirilmesinden kaynaklandığını söyledi. Bezbaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu okul gelecek yıl açılacaktı. Okul imece usulü erken bitirildi ve sorunlar bundan kaynaklandı. Bu okulun açılması Keşan için güzel bir gelişme. Eğitim bu ülkede birinci derece etkin olmalı. Örneğin Güney Kore, kalkınmasını eğitim sayesinde başardı. En çok dershane Güney Kore’de var. Dezavantajlı öğrencilerin parasını da dershanelere devlet ödüyor. Ancak kriter istiyor. Bizde de

dershaneler kapanmayacak. Dershaneler okula dönüşecek. Öğretmenlerin parasını da devlet ödeyecek. Ama biz bunlara rağmen okula dönüşmek istemiyoruz. Biz yardımcı eğitim kuruluşlarıyız. Okulun eksiğini kapatıyoruz. Okulun işini yapmak istemiyoruz. Dershaneler mezunları da okulda tutuyor. Okula dönüştürülürse, dershanelerin kapattığı eksik büyüyecek. Her şey oluruna bırakılacak. Bu iş merdiven altına çekilecek. Öğretmenler de evinin bir odasını dershaneye çevirecek.”

MÜEZZİNOĞLU YERİNE

BUDAK OLSAYDI,

THK FAKÜLTESİNİ

KAÇIRMAZDIK

Türk Hava Kurumu (THK) Üniversitesi’nin bölgemizde fakülte veya yüksekokul açması konusundaki görüşlerini de dile getiren Mustafa Bezbaş, Keşan’ın Büyükdoğanca Köyü’nde atıl durumda bulunan askeri havaalanının sivil havacılığa kazandırılması ve buraya THK Üniversitesi’nin bir fakülte açması sözkonusuyken, bunun Edirne’ye kaydırılmaya çalışıldığını kaydederek, “AKP’nin Edirne’deki milletvekili Necdet Budak olsaydı, bu havaalanı ve fakülte başka yere kaçırılmaz, Keşan’da gerçekleşirdi.” şeklinde konuştu.