Şanlıurfa'da Türkiye'nin en genç ilçesi: Eyyübiye. Balıklıgöl’ün de bulunduğu bu tarihi bölgede 14 mahalle SİT Alanı ilan edilmiş. İlçede 130 bin, Şanlıurfa il genelindeki Suriyeli sayısı ise 523 bin ve halk kabullenmiş kavgasız gürültüsüz yaşıyorlar.

Tarihi sokakları keşfetmeyi sonraya bırakıp, Balıklıgöl'e gidiyoruz ve rehberimizi dinliyoruz:Zalim Kral Nemrut'un halkına eziyetleri, kahinlerinin kehaneti  ile erkek çocukların yokedilmelerine karşın dünyaya gelen İbrahim'in saraya alınması,sonrasında Nemrut'un İbrahim'i hazırlattığı mancınıkla odun ateşi içine fırlatması, Yaradan'ın buyruğu ile ateşin olduğu yerin göle, odunların balıklara (kısmen yanmış odun lekelerinin balıkların sırtlarındaki kara lekelere) dönüştüğü… Kendisine inancı olduğu için Allah Hz. İbrahim'e" Halilim" yani (dostum) sıfatını verdiğinden, göle "Halil-Ür-Rahman Gölü"adı verildiğini dinliyoruz. Nemrut 'un diğer evlatlığı ve Halil' in arkadaşı olan Zeliha'nın döktüğü gözyaşlarının oluşturduğu göle ise "Zeliha'nın Gözyaşları" anlamına gelen "Ayn-ı Zeliha Gölü" denmiş.

Eyyübiye'nin Nimetullah Mahallesinde Osmanlı Dönemine ait tarihi yapıların yoğunluğunu gözlemliyoruz. Çok zengin bir taş işçiliğine sahip evlerin birçoğunun kapısına resmedilmiş Kabe'ninanlam ve amacını soruyoruz. Bunun "Bu evde Kabe'ye gitmiş bir hacı var. İhtiyaç sahipleri her zaman kapıyı çalabilir, sığınabilir." anlamına geldiğini öğreniyoruz.Kilisenin,Caminin ve Havra'nın aynı sokakta oluşu. Ortada bir meydan..Duvarda bir bilgilendirme panosu. Ellisekiz (58) Meydanı… Hüzünlü öyküsü içimizi acıtıyor. Eski bir hamamın çöküp yıkılması sonucu 58 kişinin yıkıntılar   altında kalarak can vermesi... Meydana isim olarak adları değil sayıları verilmiş.

Kilise-Cami-Havra'nın aynı sokakta olup da bunların camiye dönüştürülme çabası olmadığı gibi; Havra'da, Eyyübiye Belediyesi tarafından kadınlar için meslek kursları verildiğini, yaşamsal konularda eğitim seminerleri düzenlendiğini öğreniyoruz. Düzenlenen kurslarda meslek öğrenen kadınlar da üretiyorlar, satıyorlar, para kazanıyorlar. 

Paşa  Sarayı Konukevi’nin kapısında davul zurna ile karşılanıyoruz.. Geleneklere uyarak ayakkabılar girişte çıkarılıyor. Devasa kubbeli konukevinde minderlere sıralanıyoruz. Urfa ile özdeşleşen, ses-saz ve söz üzerine sohbet yapılan özel eğlencenin adı: SIRA GECESİ… Eskiden her esnaf bir çalgı çalmayı bilirmiş ve tatil günleri olan cuma akşamlarında kadınların alınmadığı sazlı sözlü eğlencelerini sıra ile esnaf evlerinde düzenlerlermiş. "Sıra gecesi " adı buradan geliyor. Günümüzde ise daha çok turistler için icra edilmekte. Saz ekibinin eşliğinde türküler çığırılırken ortaya büyücek bir tepsi ile malzeme getirilip yoğrulmaya başlanıyor. Çiğ köfte, isot esirgenmemiş! Yememek olmaz. Üzerine şıllık tatlısı ve kaçak çay... Çay ki, tavşankanı ötesi.

Müziğe ve acıya doymuş geceyi tamamlamış olarak ayrılıp otele yürüyoruz..Yolda  acı biber ve ciğerlerin şişlere geçirilip odun közünde pişirilip satıldığı seyyar mangalcılar..Kokuyu ciğerlere çekip -çatlamamak işten değil- yürümeye  devam ediyoruz.

Sırada Şanlıurfa’nın tarihi çarşıları, hanları ve Birecik Kelaynak Üretim İstasyonu, Halfeti (Halfeti'nin Şabut'u) var. Yani devamı var.

Sağlıkla, sevgiyle kalın efendim.

EYYÜBİYE’DE CAMİ-KİLİSE-HAVRA AYNI SOKAKTA… 

EYYÜBİYE’DE CAMİ-KİLİSE-HAVRA AYNI SOKAKTA…