2018 Seçim sonuçları bazıları için zafer, muhalefet partileri için ise hayal kırıklığı yarattı. Öyle ki özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik açmaz nedeniyle AKP seçmeninin iktidarı cezalandırması beklendi. 

Beklenen gerçekleşmedi. Böyle durumlarda istediği neticeyi alamayan muhalefet partileri kapsamlı bir durum değerlendirmesi yapar. Tüm örgütleri ile kendisini sorgular, dersler çıkarır ve gerekirse yenilenir ve gelecek seçimleri beklemeden strateji belirlemeye başlar. Muhalefetten özellikle CHP’den bu noktada ses gelmediğine göre ben naçizane kendi analizimi yapayım.

Seçmen eğilimleri genellikle ekonomik beklentilere, yaşam tarzlarına, ideolojilere, lider özelliklerine ve ülkeye yönelik iç ve dış tehditlerin yorumlanmasına göre şekillenir. Yani Türkiye’de sandığa giden seçmen kendisinin ve ülkenin ekonomik durumundan şikayetçi ise, yaşam tarzı ile ilgili değişiklik istiyorsa, kendi konumlandığı ideolojiye cevap veren bir parti varsa, ülkesine yönelik tehditlere karşı mücadele edeceğine inandığı bir parti mevcutsa ve en önemlisi tüm bunları göğüsleyecek bir lider görüyorsa siyasi tercihini değiştirebilir demektir.

Türkiye’nin i ekonomik, siyasi, uluslararası ilişkiler açısından kriz denilebilecek noktada olduğu aşikar olmasına rağmen AKP neden yüksek oy almayı başarıyor? İsterseniz önce bu konuyu biraz irdeleyelim.

Konda kamuoyu araştırma şirketinin yaptığı AKP seçmen kümesi çalışmasını referans alarak AKP seçmen profilini yukarıdaki tercihler doğrultusunda inceleyelim.

AKP seçmeninin % 10’u üniversite, % 23’ü lise, % 66’sı lise altı eğitime sahip. Yani tüm partiler arasında seçmen eğitim seviyesi en düşük parti. Mesleki duruma baktığımızda seçmeninin % 37’si ev kadını, % 27’si işçi, esnaf ve çiftçi, %14’ü emekli, %12’si yönetici ya da patron, %5’i öğrenci ve % 5’i işsiz. Hane aylık gelir durumuna baktığımızda % 55’i 2000 TL ve altı, %79’u 3.000 TL ve altı gelire sahip. Yaşam tarzı tanımlamalarına baktığımızda ise AKP seçmeninin %11’i kendini modern, % 46’sı geleneksel muhafazakar ve %43’ü dindar muhafazakar olarak tanımlıyor. Dinle ilgili bağına baktığımızda ise %12 kendisini inanç sahibi, %69’u dindar ve %18’i aşırı dindar olarak konumlandırıyor.

Bu tabloya baktığımızda aslında ekonomik olarak en fazla talepkar olmasını beklediğimiz seçmen topluluğu var karşımızda. %79 Aylık ortalama gelirinin 3000 TL altında olan bu seçmen topluluğunun %24’ü geçinmeyi bırak para bile biriktirdiğini, %59’u ise kıt kanaat geçinebildiğini söylüyor. Sadece %17’si geçim sıkıntısı olduğunu belirtiyor. Yine aynı seçmen gurubunun %78’i ekonomik bir kriz yaşanmadığını belirtiyor. Yani geçim sıkıntısı ile ilgili vaatler bu kesimi pek etkilemiyor.

Dünyada yalnızlaşsak bile bu seçmen kitlesinin % 83’ü dış politikaların başarılı olduğunu savunuyor. Yaklaşık %80’i de Erdoğan’ı başarılı bir lider olarak görüyor. Türkiye üzerine sürekli oyunlar oynandığını düşünmektedir. Yaşam tarzı ile ilgili AKP’nin dine yaslanan politikaları ve eğitim sistemini din temelli oluşturmasından da son derece memnun.

Bu seçmen kitlesine ulaşmak için iletişim kanallarını kullanmanız gerekiyor. Bu kesimin % 62’si haberleri ATV, A Haber ve TRT’den izliyor, % 93’ü havuz medyasından yani yandaş medyadan. Yine aynı seçmen kitlesinin % 36’sı hiç internet kullanmamaktadır.

Sırf bu veriler incelendiğinde dahi AKP kendi içine kapanık, sorgulamayan, kanaatkar bir seçmen kitlesi oluşturmuş durumdadır. Bu kitlenin % 79’u ne olursa olsun seçim tercihlerini değiştirmeyeceğini söylemektedir. Şimdi anladınız mı AKP’nin yıllar içinde eğitim sistemi ile niçin bu kadar oynadığını? Neden tüm medyayı eline geçirdiğini? 

Klasik siyasi söylemlerle bu seçmen kitlesine ulaşmak mümkün değil. Öyle ki tüm yolsuzluklara rağmen bu kitle çalışıldığını ve hizmet verildiğini söylüyor. Daha da vahimi alt gelir gurupları bu tercihte bulunuyor. Muhalefet partileri bu seçmen kitlesine ulaşmak istiyor ise acilen tüm seçmen profillerine yönelik verileri incelemeli, bu izole seçmen kitlelerine ulaşmak için iletişim stratejilerine ağırlık vermelidir. Aslında önce kendilerini değiştirmeli, sonra bu seçmen topluluklarını değiştirmek için stratejiler üretmelidirler. Sloganlarla, aciz siyaset hamleleri ile kaybedilecek zaman yoktur. Nokta.