ENEZ MEKTUBU

Ulaş DEMİRAY / [email protected]

AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan “Muhalefetin tek projesi beni indirmek” diyerek gerçekçi bir tespitte bulunmuş. Evet… Bugün artık muhalefetin de hatta samimi AKP’lilerin de en önemli, hatta TEK projesi Erdoğan’ı bulunduğu yerden indirmek olmalı. Bunu bir nefret veya hınç mantığı ile söylemiyorum. Benim gibi 2010 yılına kadar AKP’nin gerçekten önemli işler yapığını düşünen, oy vermesem de yiğidin hakkını veren, bu konuda “DÖNEKLİKLE” bile suçlanan kadim bir solcunun RTE aleyhine yazı yazmasının önemi ön yargısız olarak değerlendirilmelidir.

***

Sadece Erdoğan’ı bulunduğu yerden indirmekle ve AKP’yi bir süre iktidardan uzaklaştırmakla ülke, hiç yoksa 7-8 yıl önceki huzuruna, standartlarına kavuşabilir mi? Kavuşur. Çünkü artık ülke 2010’a kadar gelen AKP sürecindeki gibi ortak akılla, bir ekip marifetiyle, ekonomik bilimsel veriler dikkate alınarak yönetilmiyor. Ne yazık ki bu TEK ADAM kararları ülkeyi düzlüğe çıkartmaya yetmiyor. Sadece ekonomik çöküşün nedenlerini bile samimi olarak irdelersek, bunun TEK sorumlusunun Sn. Erdoğan olduğu açıktır. Örneğin, Erdoğan ekonomik bilimsel çözümlerden uzaklaşıp, merkez bankasına ”faizleri düşür” diye baskı yaptıkça güvensizliğin artması ile dolar ve altına hücum oluşmuş bu konularda rekor fiyat seviyelerine varılmıştır. 

***

Dahası da var. 

- Erdoğan’ın sırf halka şirin görünmek, alkış almak için uyguladığı dış politikadaki hırçın  üslup ve kavgacı yöntem YABANCI SERMEYE girişini durdurmuş, hatta kaçışlar başlamıştır.. 

- OHAL yasasının gereğinden fazla uzatılması ve bu uygulamanın OHAL’in ilan gerekçelerinin de dışında kullanılması adalet sistemini güvenilmez bir konuma getirmiş, bu nedenle güvenli bir ortam olmadığını düşünen yabancı sermeye artık gelmeyi düşünmediği gibi yerli sermaye de yatırım yapma konusunda korkup kendini geri çekmiştir. 

- Bugün adalet sistemimizin bağımsız olduğunu söyleyebilecek namuslu bir kişi var mıdır?.. Erdoğan ne yazık ki meclis çoğunluğuna güvenerek, OHAL yasasına dayanarak ve de BAHÇELİ’nin gazına gelerek adalet sistemini de vesayeti altına almıştır. Böylece yandaş sayılmayan bir iş adamının, bir kurumun, bir işletmenin kendisini güvencede hissederek yeni yatırımlar yapması beklenebilir mi? Yatırım yapmayan ne yapacak? Elbette ki Döviz ve altın alıp kendini güvencede tutacak..

***

Erdoğan’ın Suriye ve mülteciler politikası ile ülke ekonomisi büyük darbe almıştır.. Suriye’de “Emevi camiinde namaz kılmak” ve “islam alemine halife olmak” sevdalarıyla girilen, hatta başlatılan savaş bizi çok daha içinden çıkılmaz tuzaklara sürüklemektedir.  Bu savaş, kan ve gözyaşının yanı sıra ekonomiye vurulan en büyük darbedir. Güvenliğimiz elbette ki her şeyden daha önemlidir. Ama önce yangını çıkarıp, sonra da “Yangın var” diye yola çıkmanın bedeli ne yazık ki çok büyük olmuştur. Topraklarımızda hain hesapları olmadıkça, sevmesek de, beğenmesek de komşularımızla dost olarak geçinmek, onlarla ekonomik bağlantılar oluşturmak varken savaş seçeneği akıllı yöneticilerin, ülkelerin tercihi olamaz..

***

Sonuçta çöken ekonomi ile desteklenemez hale gelen ve çöken tarımımız ve hayvancılığımız bizi bir de TARIMDA DIŞA BAĞIMLI hale getirmiştir. “Çiftçi ve köylü perişan değildir, her şey yolundadır” diyebilecek bir yurttaş var mıdır? İyi de sorumlusu kim? Başta da belirttiğim gibi, Fiilen AKP’yi dışlayarak, ortak aklı terk edip, gerginlik politikalarıyla, sadece kendi aklı ile yola devam eden Recep Tayyip Erdoğan ne yazık ki TEK sorumludur. 

Sayın Erdoğan’ı gerçekten seven, onun iyiliğini düşünenlerin bile bu aşamada yapmaları gereken şey “Ülke mi, Erdoğan mı?” diyerek O’nun bir süre dinlenmesinin doğru olacağını görmeleri ve gerekeni yapmalarıdır..