Çiftlerin iletişimde başarılı adımlar atmalarının önündeki en büyük engellerin başında şüphesiz nezaketin olmadığı, kaba saba, aşağılayıcı ve onur kırıcı sözler gelmektedir. “Ben olmasam sen bir hiçsin!”, “Seni aptal!”, “Bir işi de doğru dürüst yapamaz mısın?” gibi  cümleler evliliğinizde çoksa, ilişkinizden nezaket uzaklaşmaya başlamış demektir. Bu nezaketsiz sözleri genelde “Böyle giderse senden boşanırım.” gibi ayrılık tehdidi takip etmektedir ve bu tehdidin her tartışmadan sonra çiftlerin ağzında sakız olmaya başlaması, yeniden iletişim kurulmasını engellemektedir.  Çiftler birbirlerinden uzaklaşmaktadır. Bu da kurulan yeni iletişim de biriktirme ve patlamalar yaşanmasına neden olmaktadır. Ayrıca yapılan genellemeler ve yaşanan olayları “ya hep ya hiç” tarzı düşünme biçimiyle görmek ilişkiye yeni darbeler indirmektedir. “Hep kendini düşünürsün.”, “Bencilsin.”,” 10 dakika geç kalışların yok mu beni deli ediyor.”, “Artık eskisi gibi beni sevmiyorsun,  ayrılalım.”  Bu tür cümleler yeni iletişim kanallarının kurulmasındaki en büyük engellerdir.

KABUS BİR BAŞLADI MI?..

Genellikle kısa süreli uyanmalar olsa da uzun vadede pek iç acıcı sonuçlar ortaya çıkmıyor. Avrupa’da her iki evlilikten birinin boşanmayla sonuçlanması, Türkiye’de de hızla boşanmaların artması ya da evli kalan, “Evli kalmaya mecburum.” diyen çiftlerin mutlu olduğunu kim söyleyebilir? Boşanan çiftlerin büyük çoğunluğunun da tekrardan evlendiğini düşünecek olursak sorunun evlilikte olmadığını rahatlıkla ifade edebiliriz.

RANDEVULAŞIN VE SINIR KOYUN!

Çiftlerin yaşadıkları kısır döngüden çıkmalarında ilk yapılaması gereken kendilerini rahatsız edebilecek unsurlardan arındırılmış sessiz bir odanın olmasıdır. Çiftlerin telefon, televizyon ve çocuk gibi konuşmanın tam duygu yüklü anında rahatsız edilmesi, konuşmanın yarıda kalmasına neden olup çifti huzursuz edebilmektedir. Ayrıca önemli görüşmeler ayaküstü yapılmamalıdır. Birçok insan çevresindeki tanıdığı kişilerle görüşmek için randevu almaktadır ya da görüşmeden önce müsait olup olmadığını sormaktadırlar.  Çevredeki insanlar bu nezaketi hak ediyorsa “Hayatımdaki en önemli kişi dediğiniz” eşinizin bu nezaketten yoksun olması  kabul edilebilir şey değildir. Şüphesiz ki her gün eşinizle konuşmaya hazır olamayabilirsiniz. Aynı şey onun için de geçerlidir. Görüşme süresinin ilk başlarda kısa tutulması ve başlangıçta süre sınırlaması konması eski defterlerin açılmaması açısından ayrıca önem taşımaktadır. Hiç konuşulmaması, sonu olmayan konuşmaların yapılması ve kavgayla biten tartışmaların yaşanması yerine konuşmaların 15 dakika ya da 30 dakikada sınırlandırılması ayrıca önemlidir. Diğer bir sınırlandırma ise şüphesiz konuşulacak konunun sınırlandırılmasıdır. Bu her iki eşi de geçmiş konuların ve geçmişte yapılmış hataların tekrar su yüzüne çıkmayacak olması sebebiyle konuşmaya daha istekli hâle getirebiliyor. Somut olun, bir çok eş soyut tartışmaların esiri oluyor. Tartışma çok soyut gittiği için genellemeler, toplu şikayetler, zihin okumalar birbirinin ardını kovalıyor. “Sen iyi bir eş olsaydın ya da beni sevseydin benim nasıl mutlu olacağımı bilirdin.” demek çok soyut, genelleme ve zihin okuma içeren bir cümledir.

 EMPATİ KURUN ve EŞİNİZE GERİ BİLDİRİM YAPIN!

İletişimde doğru anlaşılıp anlaşılmadığını hissetmenin yolu eşinizin söylediklerini onunla empati kurup bir şekilde ona tekrar etmektir ve tekrardan sonra da atladığınız, anlamadığınız bir konu, kaçırmış olabileceğiniz veya yanlış anlamış olabileceğinizi sormaktır. Geri bildirim anlaşıldığını hissettirir ve bağlantı hissi verir. Empati, kısaca kendini başkalarının yerine koymaktır. Empati kurmak için ciddi enerji harcamak gerekir. Çünkü empati kurmaya karar verdiğinizde cevap vermek isteğinizi bir kenara koymanız ve eşinizin söylediklerine odaklanmanız gerekir. Dolayısıyla eşinizin sözünü kesmeden dinlemek büyük önem taşımaktadır. Eşinizin söylemleri bittiğinde kendisini size açtığı için ona teşekkür edin.

EŞİNİZE HAK VERİN!

Eşinizle aynı fikirde olmayabilirsiniz. Bu durum çok doğaldır. Eşinize hak verdiğinizde de aynı fikirde olmuyorsunuz. Eşine hak vermek demek, kendi bakış açışınızı geçici bir süre askıya almak ve eşinin bakış açısını anlayabilmektir. Bu iki insan arasındaki iletişimde iki bakış açısının da olduğunu kabul etmektir. Onun da kendisine ait düşünceleri, hisleri, bedensel duyumları ve davranışları olduğunu fark etmek,  ona hak vermek, eşinizin size olan bağlılığını arttıracaktır. Çünkü eşinizi sevdiğinizi göstermenin yollarından biri de onu koşulsuz kabul etmektir. Şüphesiz sizinle aynı fikirde olan birine hak vermek daha kolaydır. Çaba göstermeden gelişmenin olmasının beklemek gerçekçi değildir.