Akgül, açıklamasının başında darbe girişimiyle ilgili şunları söyledi: “Ülkemiz, içte ve dışta çok büyük sorunlar yaşamaktayken ve sıkıntılı günler geçirmekteyken, ülkemizi daha da büyük bir kaos ve sıkıntıya sokacak bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalınmış, sadece siyasal iktidarı değil, bütün siyaset kurumları ve Türkiye'nin sivil kazanımlarını hedef alan bu darbe girişimi, toplumun topyekun karşı çıkışıyla boşa çıkmıştır. Edirne Barosu olarak; Atatürk ilke ve devrimlerine, demokrasiye, milli egemenliğe dayalı parlamenter sisteme, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile belirlenen Anayasal sisteme, laik-demokratik Cumhuriyete sonuna kadar bağlı, her türlü darbe ve darbe girişiminin karşısındayız. Tüm sorunların çözümü, meşru zeminde siyasi mücadeleden ve demokrasiden geçmektedir. Demokratik sisteme karşı bu vahim girişimin; hukukun üstünlüğüne bağlılığın, kuvvetler ayrılığının, bağımsız yargıya olan ihtiyacın, tüm yetkilerin anayasaya bağlı olarak kullanılmasının, ifade özgürlüğü ve insan haklarının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğini ummaktayız. Tüm sorunların çözümü milli birlik ve bütünlük içinde olmakla, gerçek ve eksiksiz demokrasidedir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”

ULUSLARARASI HUKUK AÇISINDAN ZOR DURUMDA KALACAKTIR

Türkiye’de idam cezasının geri getirilmesine ilişkin değerlendirmede bulunan Akgül, şöyle devam etti: “Anayasanın 38. maddesinin 10'uncu fıkrasında açık bir şekilde belirtildiği üzere, herhangi bir suçtan dolayı ölüm cezası verilemez. Anayasa değişikliği ile de bu yola gidilmesi mümkün değildir. Zira Türkiye'nin 'Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılması'nı öngören, 'Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Sözleşmesi'ne ek 13 Nolu Protokolü, 2003 yılında imzalaması ve yasal değişikliklerin 2004 yılında tamamlanması karşısında, yeniden idam cezasının norm haline getirilmesi bu sözleşmenin ihlali anlamına gelecektir ki, bu bağlamda da Türkiye uluslararası hukuk açısından zor durumda kalacaktır. Ayrıca idam cezasının bir şekilde geri getirilmesi durumunda dahi, bu cezanın 'suçta ve cezada kanunilik ilkesi' gereğince idam cezasının kabulünden önceki tarihte suç işleyen kişilere uygulanması mümkün olmayacak. Ancak düzenlemeden sonraki tarihte idam cezası gerektiren suç işleyen kişilere uygulanabilecektir.”

ÖNEMLİ YAPTIRIMLAR GETİRİLEBİLECEK

Hadım Cezasının Resmi Gazetede yayımlandığını hatırlatan Akgül, “Cinsel saldırı suçlularına, 'kimyasal hadım' olarak da adlandırılan ilaçla tedaviyi de içeren, ‘Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik' Resmi Gazete'de yayımlandı. Yönetmeliğe göre, cinsel suçlardan hüküm alanlar hakkında cezanın infazı sırasında ya da koşullu salıverildikleri takdirde denetim süresi içerisinde cinsel isteği azaltıcı tıbbi tedavi de dâhil önemli yaptırımlar getirilebilecek. Yargı kararıyla getirilecek yükümlülükler arasında, ‘Tedavi amaçlı programlara katılmak, suçun mağdurunun oturduğu ve çalıştığı yerleşim bölgesinde ikamet etmekten yasaklanmak, mağdurun bulunduğu yerlere yaklaşmaktan yasaklanmak, çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışmaktan yasaklanmak’ da yer alıyor.” şeklinde konuştu.

KİŞİLERİ BULUNDUĞU YERDEN UZAKLAŞTIRMA GİBİ EK TEDBİRLER DE ALINIYOR

Yönetmeliğin kapsamı hakkında bilgilendiren Osman Barbaros Akgül, “Bu yönetmelik Türk Ceza Kanunu’nun 102,103 ve 104. maddelerde düzenlenen cinsel suçlara ilişkindir. Burada 102. maddenin ikinci fırkası yani halk arasından tecavüz dediğimiz, 103. maddede yer alan çocuklara karşı cinsel saldırı ve 104. maddede yer alan reşit olmayanla cinsel ilişki bu suç kapsamına alınmıştır. Suçu sadece tedavi etme amacı değil aynı zamanda kişileri bulunduğu yerden uzaklaştırma gibi ek tedbirler de alınıyor. Suça sürüklenen çocuklar için yönetmelik kapsamı dışında bırakılmış, yetişkinler için uygulanacak.” diye konuştu.

Akgül, cinsel suçlarda yegâne delilin çoğu zaman mağdurun beyanı olduğunu söyleyerek, “Böyle bir durumda kişilerin sonradan bir iftiraya maruz kalması durumunda, yıllarca cezaevinde kalması üzerine bir de cinsel güdülerinin tamamen kaybetmesi geri dönüşü olmayacak zararlara sebep olabilir. Çünkü mevzuatın yedinci maddesi doktor heyetine bu konuda hak ve yetki veriyor” dedi.

SUÇ İŞLEME DÜRTÜLERİNİ AZALTABİLECEĞİ KANAATİNDEYİM

Dünyada benzeri uygulamaların mevcut olduğunu kaydeden Akgül, Avrupa’daki sistemde mutlaka suçu işleyenin rızasının arandığını, Amerikan sisteminde ise rızanın alınmadığını ve yönetmeliğin bu yönüyle Amerikan sistemine benzediğini söyledi.  Vatandaşların bu konuda iyi bilgilendirilmesi gerektiğini ifade eden Akgül, yönetmeliğin büyük mağduriyetlere sebep olmayacak şekilde uygulanması gerektiğini vurguladı. Yönetmeliğin caydırıcı olabileceğine de işaret eden Osman Barbaros Akgül, son olarak şunları söyledi: “Ancak uygulamada görebiliriz. Uygulamada çok adil ve doğru kişiler üzerinde doğru zamanda uygulanırsa bir azaltma yapabileceği kanaatindeyim. Kriminolojik olarak da kişilerin suç işleme dürtülerini azaltabileceği kanaatindeyim. Kişileri eğitmekle ilgili olarak adalet ve yargının böyle bir misyonu yok, suçtan caydırıcı fonksiyonu var.”