Merhaba dostlarım,

Sizlere rahat bir biçimde “dostlarım” diyebiliyorum artık. Dostlarım diyorum zira, epey zaman oldu tanışalı. Bazı duyguları paylaştık sizlerle. Hem, ben “dost” kelimesini çok severim. Ne bileyim, dost kelimesi bana içinde paylaşma, samimiyet, gönüldaşlık,  içtenlik, sıcaklık, sevgi, güven ve daha nice kavramlar barındırıyor gibi geliyor.

Zaten bizler bu arada bazı duyguları paylaştık. Kimi zaman ortak paydalarda buluştuk. Belki  - kimi zaman - ters düştük. Bazen hoşgörü girdi devreye, bazen düşüncelere katılmasak ta katlanma olgunluğu,  bazen de demokrasi kültürümüz ve demokratik düşünceyi içselleştirmemiz.

Derler ki, somurtmak için gülmekten daha fazla kas kullanmamız gerekiyormuş. Bir başka deyişle gülmek için yüzümüzdeki kasların daha azını devreye sokmamız yetiyormuş. Yani gülmek somurtmaktan daha kolay oluyor bu açıdan bakınca. O halde dünyaya gülerek bakmalı insan. Olaylara gülümseyerek yaklaşmalı. Diğer insanlarla ilişkilerde devreye tebessüm girerse inanın işler kolaylaşır, sorunlar daha kolay çözülür, anlaşmazlıklar ve çatışmalarsa başlamadan biter.

İnsan sadece dudaklarıyla gülmez. İnsanın gözleri de güler, biliyor musunuz? İnsanın içi de güler. Gülen iç dünyanın ışıması ise insanın yüzüne yansır. Gülen bir yüz öyle bulaşıcıdır ki, karşısındakini hemen etkiler.

Ben en iyisi yine aşka döneyim. Aşka, aşıklara ve aşık gönüllerden geçen ve dışarıya akseden yansımalara. Mecburen döneceğim aşka ve aşıklara. Ben aşklardan, sevdalardan, sevmelerden, tutkulu birlikteliklerden, mahcup sevgililerin duyuşlarından, sevdalı yüreklerden taşan ama bir türlü ifade edilemeyen duygulardan ve aşıkların yürek yangınlardan başka bir şey bilmem ki… İyisi mi ben, içim sıcacık duyguların istilası altındayken ve ayaklarım sevdalı düşüncelerle yerden kesilmişken, yüksekçe bir tepe bulayım kendime ve denize bakayım ha, ne dersiniz? Kararlıyım dostlarım,  öyle yapacağım.

“ Yüksekçe bir tepenin, deniz gören en yüksek noktasına çıkacağım şimdi. O yüksek tepenin denize bakan yüzünde konuşlu, üzerinde aşıklar tarafından isimler ve aşk sözleri kazılı olan bir banka oturacak ve denize bakacağım yalnız başıma.”

“ İçimde delicesine özlemler kol gezerken ben, gözlerim uzaklara dalmış olarak bir şarkı mırıldanacağım. Şarkının içinde özlemlere isyan, gidip te –hala- dönmeyen sevgililere sitemler olacak. Ve ben, her ne kadar girmesem de denizin serin ve pak sularına, içimde hissedeceğim hem denizi, hem seni…

Hiç ilgisi yokken içimdeki bir başka ses “ Dün ellerini tutuyordum, bu gün aşkının matemini” diye fısıldıyor.

Bir şair dostum,

“ Yaşanmış ve tükenmiş

   Tükenmiş ve yok olmuş

   Neler var hayatımızda?” diye soruyor öte yandan. Sonra da,

“ Mesela aşk var”  diye yanıtlıyor kendi sorusunu.

İşte böyle dostlarım. Evet, söz etmeye değer pek bir şey yoksa da dünyada aşk var. Aşk iyi ki var. Ya olmasaydı aşk, acaba yine böyle döner miydi dünya?

İzninizle dostlar. 

Kendinize aşk ve sevdalardan mamul bir yuva kurun. Önce kendinizi sevin, sonra güzel olan herkesi ve her şeyi. Ben böyle arzu ediyor ve istiyorum. Söyleyin dostlar, çok mu istiyorum?