Evet, sevgili okurlar yukarıda ki sorduğum soruya aşağıda sizlere anlatacağım gerçeklerden önce ve sonra iki çeşit yanıt vereceğinize sonuna kadar inanıyorum.

Keşan da Hava Kirliliği diz boyu. Sadece ülkemizde değil de neredeyse dünyaya meydan okurcasına rekorlar kırıyor! Peki, bu güzel bir olay mı? Tabii ki soruya verilecek yanıt kocaman bir hayır.

Neden mi? Çünkü bizim yaşam koşullarımızı kötüleştirdiğiyle yetinmiyor, daha doğmamış geleceğimizi bile olumsuz bir şekilde etkilemeye yetiyor.

Peki, yukarıdaki başlıkla alakası nedir diye kendi kendinize sorular soruyorsunuz. Bu adam da neler saçmalıyor diyebilirsiniz. Evet, sevgili Keşan’lılar yukarıda ki başlıkla sizlere çok önemli bir gerçeği bazı fotoğraflara bağlantılı ve belgelerle açıklamaya çalışacağım.

Değişik zamanlarda çektiğim doğadan, kısacası oturduğum evin balkonundan Keşan ovasındaki tarım arazilerinin resimleriyle, hava kirliliğinin önemli bir nedenini de anlatmaya çalışacağım. Maalesef ki bu olayı birçok kez birçok yetkiliye bu şekilde fotoğraflarla anlatmaya çalıştım fakat bir türlü kanayan yara ya derman olmaya yetemedim.

Olayı Keşan’da yaşamını sürdüren bir duyarlı vatandaşımız Buğday ve Çeltik Hasat sezonunun sonunda yakılan anızlarında havayı kirletmesinden ve insan sağlığına birçok yoldan zarar verdiğini yetkililere telefonla rapor ettiğinde verilen yanıt” Biz sadece kanuni cezayı kesmeye ve hava kirliliğine neden olan anız yangınını söndürmeden başka bir şey yapmaya yetkili değiliz “ cevabı alındı.

Olay “Bimer” kanalıyla üst yöneticilere de bildirildiğinde, soruna bazı çözüm yolları sunularak bildirildi. Gecikmeli bile olsa bazı bilgilendirmeler yapıldı. Fakat önerilerin bazılarına hiç yanıt verilmedi. Sadece Edirne İl Çevre Müdürlüğüne gerekli direktifler verildi. Bir de bu yanıttan bir süre sonra da aynı kişiye Çevre Bakanlığından ilgililer tarafından elektronik ortamda verilen yanıt ise insanların içine daha çok burkacak bir şekildeydi.

Yapılan öneriler içinde Çeltik Yönetmeliğinde değişiklik yapılarak Çeltik ekim izninin Sahillere olan uzaklığı ile Yaşam yerlerine Çeltik ekim mesafesinin aynı bir şekilde uygulanması teklifiydi, hiçbir yanıt verilmedi.

Diğer bir öneri ise Anlık Hava Ölçüm İstasyonlarından alınan raporlarda havayı kirleten “AZOT” un çeşitlerinin ölçümlerinin daha sağlıklı yapılabilmesi için fotoğraflarda da kanıtlandığı gibi tarımsal alanlara “Fenni Gübre” diyerek atılan AZOTLU gübrelerden dolayı(Özellikle bu gübre Çeltik ekim alanlarında çok kullanıldığından, aynı zamanda çeltik ekim alanları fazla derin sürülmediğinden, yine aynı zamanda çeltik alanları sürekli ıslak zemin olduğundan ve de bu alanlarda hava ısındığında daha çok buharlaşma olacağından çok olumsuz etken oluşturacağı)  hava kirliliğinin mahallinde ölçümü yapılabilmesi için “Seyyar Hava Ölçüm aracının” bölgeye gönderilmesiydi.

İşte bu öneriye verilen yanıt çok üzücüydü. Çevre ile ilgili bir bakanlık olan “ÇEVRE BAKANLIĞININ İLGİLİ BİRİMİNİN” verdiği yanıt, bu gibi isteklerde maliyeti yüksek olan bu seyyar ölçüm araçlarının bölgede ölçüm yapabilmesi için “500.000 TL “ parayı ilgili yerlere yatırması gerektiği, aynı zamanda ilgili güvenliğin de bu kişi ve kuruluş tarafından alınması gerektiğiydi. Peki, şimdi sizlere soruyorum bu “Bimer”e konuyu ileten kişi sadece kendi sağlığını mı düşünmüş? Yoksa TOPLUM SAĞLIĞINI MI”  Eğer toplum sağlığını düşünüyorsa istenen bu para neden bu kişi veya kuruluştan istenir bir türlü anlamış değilim. Altında ne gerçekler yattığını sizlerin düşünmesine bırakıyorum.

Hadi bakalım şimdi sıra başlıkta ki “BAHARIN GELDİĞİNE SEVİNELİM Mİ? YOKSA ÜZÜLELİM Mİ?

Sorusunun yanıtını aramaya? A:Şıkkı: Sevinelim mi? B: Şıkkı Üzülelim mi? İnsan hayatı demeyeyim eksik olur, havanın kirlenmesine neden olanlar dâhil Keşan’da yaşayan tüm Toplum Hayatına “500.000 TL” değer biçen ÜST YÖNETİCİLERE bu sorunun yanıtını sizler verin sevgili okurlar. Çevre Bakanlığından gelen Elektronik posta da elimde mevcuttur.

Kalın Sağlıcakla diyeceğim ama nasıl kalabilecekseniz?

Eyyup KAVAZLAR

 Toplum Sağlığını Düşünen bir Çevreci