HABER MERKEZİ

Birleşik Kamu- İş Merkez Yönetim Kurulu'nun konu ile ilgili açıklaması şu şekilde: "Tüm kamu emekçilerini doğrudan, ülkedeki diğer çalışanları ve emeklileri ise dolaylı olarak ilgilendiren 2018-2019 yıllarına ilişkin toplu sözleşme görüşmeleri 1 Ağustos 2017 tarihinde başlayacaktır.

Türkiye bir yılı aşkın süredir OHAL koşullarında ve KHK’larla yönetilmektedir. OHAL kamu emekçilerinin ve bütün çalışanların hak arama mücadelesinin önünde büyük bir engel oluşturmaktadır. İşçi kardeşlerimizin OHAL bahane edilerek grevlerinin yasaklanması bu engellemelerin en önemli örneğini oluşturmaktadır. Hak aramaya dönük, barışçıl, sivil eylem ve gösteriler yasaklanmaktadır.

Ülkemizde, olumsuz bir siyasi ortamın egemen olduğu bir dönemde 2018-2019 yıllarını kapsayan sözde bir yeni toplu iş sözleşmesi sürecine girilmektedir. Adına “toplu iş sözleşme görüşmeleri” denilen,  hükümet ve yandaş konfederasyon arasında yapılacak olan “danışıklı görüşmelerden” kamu emekçileri adına herhangi bir kazanım çıkmasını beklemiyoruz. Zira ortada ne gerçek bir toplu iş sözleşmesi görüşmesi ne de toplu pazarlık masası bulunmaktadır. Her şey bir orta oyunundan ibarettir. Kamu emekçilerine dayatılan bu sözde toplu sözleşme düzeni tam bir kurmaca ve aldatmacadır.  Bu sistem Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma ve sözleşmelerdeki taahhütlerine aykırı, çağdaş normlardan uzaktır. Çağdaş ülkelerdeki sendikaların ve çalışanların sahip olduğu hiçbir hak ve özgürlük Türkiye’deki kamu sendikalarına ve kamu emekçilerine tanınmamıştır.

Bu “sözde toplu iş sözleşmesi süreci”, görüşmeler yapılsın ama sonunda hükümetin istediği olsun yaklaşımıyla yürümektedir. Taraflar masaya eşit koşullarda ve özgür bir ortamda oturmamaktadır. Masada kamu çalışanlarını temsil eden yandaş konfederasyonun, bağımlı olduğu hükümete karşı en ufak bir direnç gösteremeyeceği bugüne kadar bundan önce imzalamış olduğu sözde toplu sözleşmelerde anlaşılmaktadır. Yandaş konfederasyon ile hükümet arasında yapılacak bu toplu iş sözleşmesi görüşmelerinden emekçiler lehine olumlu bir sonuç alınması mümkün değildir.

Çalışanların grev hakkının olmadığı bir toplu sözleşme düzeninin çalışanlar lehine sonuçlar vermesini beklemek hayaldir. AKP’ye yandaş bir konfederasyon ile hükümet temsilcilerinin bir masada bir araya gelerek yaptıkları görüşmeler asla bir toplu sözleşme görüşmesi olamaz. Nitekim önceki toplu sözleşme görüşmelerinin yürütülüş şekli ve sonuçta imzalanan toplu sözleşmenin kamu çalışanları yararına hiçbir olumlu sonuç doğurmadığı bilinmektedir.

Kamu emekçilerinin örgütlenme hakkı, grev hakkı, taşeronlaşma, kamu hizmet alanlarının tasfiye edilmesi ya da tümüyle ticarileştirilmesi,  işe alma, atama ve görevde yükselmelerde egemen olan partizanlık, adam kayırmacılık gibi sayılamayacak daha birçok sorun görüşme masasında konu bile edilememektedir. Sözleşme masasında görüşülen mali ve sosyal haklar açısından da şimdiye kadar çalışanlar hiçbir kazanım elde edememiştir. Kamu çalışanları refah artışından pay alamadığı gibi enflasyona da ezdirilmişlerdir.

Sendikal hak ve özgürlükler, bütün çalışanlar için geçerli olmak üzere uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınmıştır. Türkiye de uluslararası sözleşmelerin tarafı ve aynı zamanda uluslararası camianın bir parçası olarak bunun gereklerini yerine getirmek zorundadır. Sendikal hak ve özgürlükler tüm emekçilerin hakkıdır. Sendikal hak ve özgürlüklerin ihlali aynı zamanda insan hakları ihlalidir.

Aralık 2016 itibariyle kamu hizmetleri 2 milyon 481 bin 389’u memur, 15 bin 338’i hâkim ve savcı, 128 bin 307’si öğretim elemanı, 123 bin 987’u sözleşmeli personel, 238 bin 448’i de askeri personel olmak üzere toplam 2 milyon 987 bin 519 kişiyle (İşçi ve geçici işçiler hariç) görülmektedir.

Bunların sadece 2 milyon 431 bin 228’inin bir sendikaya üye olma hakkı bulunmaktadır. Bunların da 1 milyon 684 bin 323’i, yani yüzde 69’u sendika üyesi olmuştur.

Toplu sözleşme masasında sadece 3 milyonu kamu çalışanı, 2 milyon 200 bini kamudan emekli toplam 5 milyon 200 bin kişinin aylık ve ücretleri ile diğer hakları ele alınmaktadır. Ancak toplu sözleşmeyle belirlenen maaşlarla ilgili katsayılar bunların dışındaki milyonları da etkilemektedir.

Bu kadar geniş bir kesimin parasal ve diğer haklarının konuşulduğu toplu sözleşme masasında, sendikaya üye olabilecek kamu çalışanlarının yalnızca %41’ini, tüm kamu çalışanlarının yüzde 33,4’ünü, toplu sözleşmeden doğrudan etkilenenlerin en fazla yüzde 18’ini temsil eden Memur-Sen neredeyse toplu sözleşme açısından tüm yetkilere sahiptir. Böylesi bir yetki düzenlemesinin meşru olduğunu kimse iddia edemez.

Böylesine göstermelik bir toplu iş sözleşmesi masasında kamu çalışanlarının haklı taleplerinin karşılık bulmayacağını biliyoruz. Kamu emekçilerinin meşru ve haklı taleplerinin mücadeleyle alınacağı inancıyla umutsuz da değiliz.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu bu orta oyununda figüran olmak yerine, emekçilerin sendika özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı, mali ve sosyal hakları için verdiği meşru mücadelesini bu dönemde de OHAL baskılarına rağmen sürdürecektir."

Google Play Store’dan Medya Keşan uygulamasını indirmek için BURAYA TIKLAYINIZ

Apple Store’dan Medya Keşan uygulamasını indirmek için BURAYA TIKLAYINIZ

Facebook sayfamız için BURAYA TIKLAYINIZ

Twitter için BURAYA TIKLAYINIZ

Instagram için BURAYA TIKLAYINIZ

Google plus için BURAYA TIKLAYINIZ

Youtube Kanalımız için BURAYA TIKLAYINIZ