Ulaş DEMİRAY / [email protected]

Ara sıra gazete yöneticilerinin hoşgörüsü ile yerel gazete köşelerini, bildiğimi sandığım yerel konulardaki yazılarımla işgal ederim. Ama ulusal boyuttaki güncel konular ve sürdürülen tartışmalar için ahkam kesmeyi ve irdelemeyi pek üstüme vazife saymam. O konuları bu işin uzmanları kendilerine özgü haber kaynaklarına dayanarak ulusal boyuttaki gazete ve televizyonlarda bol bol yaptıklarından bunu Keşan hatta Enez kırsalından gözleyerek ahkam kesmenin fazla bir önemi ve meraklısı olmadığını bilirim. Ulusal boyutta yazdığım ve paylaştığım yazı çok nadirdir.

Bugün bu genel anlayışımı bir istisna olarak bir kez daha ihlal etmek gereğini duydum. Konu CHP’de oluşturulan anlamsız kaosla ilgili. CHP 2019'a giden yolda nasıl bir yol belirlemesi gerektiği konusunda çalkalanıyor. Kimileri her zamanki gibi bu işi bir Genel Başkanlık yarışına çevirme çabasında. Kimileri de parti içinde yerlerine daha fazla sımsıkı sarılıp gelecek zaman içinde de konumlarını koruma çabası içinde.

Naçizane 40 yıldır siyasetin içinde harmanlanmış, İlçe başkanlığı, İl genel Meclisi görevleri yapmış, 3 ayrı ilde ayrı zamanlarda seçilerek kurultay Delegesi olmuş, 2 defa parti kurucu üyeliği yapmış bir birikimle söylemek istediğim 2019 a giden yol haritası öncelikle Tüzük Değişikliği’nden geçer. Konu, Ali’nin ya da Veli’nin Genel başkan olması ile çözülemez.

Tüzükte yapılması gereken değişiklik ise “Willy Brand” modeli olabilir. (1976'da Sosyalist Enternasyonal Başkanlığına seçilen Brand, 1974'de özel danışmanı Günther Guillaumme'un Demokratik Alman ajanı olduğunun ortaya çıkması üzerine Başbakanlıktan istifa etti. Bundan sonra fiilen partinin "Onur Başkanlığı" konumuna çekildi ) Yani parti başkanı ile Cumhurbaşkanı adayının aynı özellik, görev ve kişilikte olması şart değildir, hatta yanlıştır. Her ikisinin de seçim esas ve usulleri ile nitelikleri farklı olmak zorundadır. Birisi partililerin başkanı olacaktır, diğeri partili partisiz tüm ülkenin başkanı olacaktır.

Partinin yerel örgütleri de “Yukarıda ne oluyor?” diye seyirci olmak yerine olayı genel başkanlık yarışı dışında değerlendirerek yerel toplantılarla çözümler üretmeli ve bu görüşlerini ısrarla genel merkezlerine yazılı olarak bildirmelidirler.

Bence, bu konuda hiç vakit kaybetmeden yapılacak ilk iş, CHP de Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığına aday olmayacağını derhal açıklamasıdır. Bu çıkış tartışmaların daha sağlıklı yöne taşınmasını sağlayabilir. Yapılacak tüzük kurultayı ile Genel Başkanların Cumhurbaşkanı adayı olamayacakları, 8 yıldan fazla bu görevde kalamayacakları, gerekirse Eş Başkanlık ihdas edileceği, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için de partinin kapısının herkese açık olacağı ve parti adayının tüm ülkemizdeki parti üyeleri ile ve hatta iki turlu ön seçimle belirleneceği tüzüğe eklenmelidir..

Bu durumda Metin Feyzioğlu da, Kocasakal da, Muharrem İnce de, Fikri Sağlar da, Selin Sayek de, hatta iddialı ise bugünden genel başkanlıktan ayrılmak koşulu ile Sn. Kılıçdaroğlu da aday olmalı ve sonucu 700 bin üyenin takdirine bırakmalıdırlar.

Bence çözüm budur. Hodri meydan.