HAKSIZ REKABETE FIRSAT VERİLMEMELİ
Vergi mükellefi olmayan bir kişiden KDV’siz 30 bin TL’ye alınan bir aracın, 2 bin lira karla 32 bin TL’ye satıldığını, ancak bu araç için tahsil edilmemesine rağmen, %18’e karşılık gelen 5 bin 760 TL KDV’nin ödenmesini örnek veren Aktaş, aynı satış işleminden 400 TL de Kurumlar Vergisi doğduğunu da belirterek şu açıklamalarda bulundu: “Bu durumda kağıt üzerinde 2 bin TL kar elde edilmiş gibi görülmesine rağmen, tahsil edilmeyen KDV’yi devlete ödeniyor. Böylece satıcılar 4 bin 160 TL zarar ediyor. İkinci el oto satıcılarının KDV’nin tamamını beyan edip ödemek zorunda kaldıkları için zarar ediliyor. Sektör zarardan kurtulması için bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Kırtasiye, beyaz eşya, lokanta gibi sektörler, aldıkları malın KDV’sini, sattıkları malın KDV’sinden indirip farkını ödüyorlar. Fakat biz bunu yapamıyoruz. İkinci el binek oto satışlarında da benzer bir durum yaşanıyor. 50 bin TL’ye alınan otomobil, 53 bin TL’ye satıldığında alışta 500 TL, satışta ise 530 TL KDV oluşuyor. Normalde satıcının bu araç için 30 TL fark ödemesi gerekirken, 530 TL’nin tamamını ödemektedir. Normal şartlarda büyük oranda kayıt altında olan otomobil satıcılığı, güvenilir ve kesin bir vergi kaynağıdır. Binek araçlara ait giderlerin yarısı yerine tamamının gider olarak yazılmaya başlamasından bu yana vergi gelirleri arttı. Mevcut işleyişteki sorunları çözümü için KDV’siz alınan araçların yine yüzde 1 KDV’ye tabi olması gerekiyor. Ayrıca otomobil pazarlarında daha sık vergi denetimi yapılarak, haksız rekabete fırsat verilmemeli.”
