Bir Hıdırellez daha geldi geçti... Bir gün önceden, ezan saatine yakın evimizin önünde ya da  bahçemizde küçük ateşler yaktık, üstünden üç kere atladık, ağrıları sızıları da düşmanlara yolladık!.. Vallahi ben öyle biliyorum... Rahmetli annem öyle derdi... İllaki Hıdırellez ateşi üzerinden ‘3’ kez olmak şartı ile atlatır, her seferinde de ‘ağrılarım sızılarım düşmanlara gitsin’ dememi isterdi... Yine evimize girdiğimizde, 1 yılın bereketli geçmesi adına, başta mutfak penceremiz olmak üzere, erzak dolaplarımızın kapakları açılır, ‘hızır’ ile ‘ilyas’ın girmesi için dua edilirdi... Sabaha kadar da evimizin pencereleri açık kalırdı, çünkü ‘hızır’ ile‘ilyas’ın hangi saatte gireceği belli olmadığı için, gelip de camlar kapalı olursa geri dönmesin(!) diye böyle bir inancımız vardı işte... 6 Mayıs sabahı ise erkenden kalkılır, gönlümüzden ne geçiyorsa, en çok olmasını istediğimiz şey ne ise, gül ağacı dibine kiremitten ya da küçük taşlardan resmini yapar, münacat okur, dileğimizin kabul olmasını beklerdik... Ayrıca ağaçlara astığımız dilek kurdeleleri vardır, evimizin kapısına da yeşillik koyarız... Bir de bahçemizde ekili yeşil soğanın 2 yaprağından birini ‘cefa’, diğerini ‘sefa’ olarak seçeriz... Ertesi gün kontrol eder, hangi yaprağı büyümüşse, 1 yıl boyunca sefa süreceğimiz ya da cefa çekeceğimiz belli olmuştur kendi çapımızda!.. İşte böyle karşılarız memleketimizde Hıdırellez’i...
Ancak ben bu yıl âdetlerimizi uygulayamadım... Bir tek ateşten atladım, onun haricinde ne cam açabildim ne de kendim için bir şey dileyebildim... Cam açamadım çünkü; ‘hızır’ ile ‘ilyas’tan önce ya ‘bizce bilinen çocuklar!’ dalarsa içeri diye ürktüm!.. Bir gül ağacı buldum ama o gül ağacına varana kadar daldığım çukurlar nedeniyle belime vuran ağrıdan sızlandım!... Hal böyle olunca da, memleketim için dilekte bulundum...  ‘Allah’ım’ dedim ve ‘Sen hızır ile ilyası Keşan Belediyesi’nde buluştur, kasasını bol bol parayla doldur!.. Oradan çıkıp Keşan’ı dip köşe turlasınlar, ne kadar yamuk ve arızalı bir şey varsa el atsınlar, oradan şehrin dış çehresini de gezsinler, bir okuyup üflesinler(!)... Maazallah kul eline kaldık mı yandık(!), ‘hızır’ ile ‘ilyas’ın bereketini bu yıl Keşan’dan yana kullandır!..’ şeklinde dua ettim... Bir de ağaca kurdele asıp, Keşan’da olmasını istediğim icraatlar için dilek dileyeyim dedim ancak baktım ki, memleketimde düzelmesini istediğim konulardaki isteklerim bitmedi ancak bir top kurdelenin sonu geldi!.. Ağaç da dilek ağacı olmaktan çıktı, kurdeleyi ağaca dolaya dolaya kazazede ağaca döndü! İşte benim bu yılki Hıdırellez Şenliğim! böyle geçti... Bakalım 1 yıl içinde Keşan’da ne gibi değişiklikler olacak, ‘hızır’ ile ‘ilyas’ın bereketinden ne kadar faydalanacak... Çünkü; ‘hızır’ ile ‘ilyas’ Keşan’ın çehresini turlarken başları dönmüş, alkol kokusuna dayanamayıp turu yarıda kesmiş!.. Aklıma geleydi, duama eklerdim, güzergâhı ona göre çizerdim, ‘fazla açılmayın!’ derdim... Oldu bir kere, inşallah daha tedbirli davranırım bir dahaki seneye... Saygılar benden size...