Keşan FM’in kurucusu ve sahibi Yılmaz Özkaya, Türkiye’de özel radyoların yayın hayatına başlamasının 21. yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, Keşan FM’in ilk yayınını 1992 yılının Aralık ayı içinde gerçekleştirdiklerini belirterek, Keşan halkının da radyosuna sahip çıktığını söyledi.

“AÇTIK KAPATTIK TEKRAR AÇTIK”

Türkiye’de özel radyoların 8 Temmuz 1993 tarihinde serbest bırakıldığını, ilk olarak 1991 yılında Süper FM’in kurulduğunu, daha sonra her yerde özel radyoların açılmaya başladığını kaydeden Özkaya, bu süreçte ‘Telsiz Yasası’na aykırı olduğu gerekçesiyle birçok yerde savcılıklar tarafından radyo yayınlarına son verildiğini belirtti.

İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan ve şu an ismini hatırlamadığı bir ildeki bir mahkemenin yerel radyo ile ilgili olarak kapatmama kararı aldığını ve bu kararın örnek teşkil etmesi nedeniyle radyoların yeniden açılmaya başlandığını söyleyen Özkaya, şunları ifade etti: “Bu süreçte Keşan FM de kapatılmış, daha sonra açılmıştı. Radyo kapandıktan bir süre sonra gerek çalışanlar, gerekse Keşanlı bazı kişiler tarafından radyonun yeniden açılmasıyla ilgili yapılan baskılar sonucunda yeniden açma kararı aldık ve o günden bu yana yayın yapıyoruz. 

“BÖLGEDE GENİŞ BİR AĞA YAYIN YAPIYORUZ”

“Radyoyu yeniden açtıktan sonra, ‘İyi ki devam etmişim’ dediniz mi?” sorusu üzerine, insanların işyerlerinde radyo dinlediğini gördükten sonra mutlu olduğunu dile getiren Özkaya, “Şu anda internet üzerinden dünyaya, verici ile bölgede geniş bir ağa yayın yapıyoruz. Bu radyoyu kurarken adını Keşan FM koydum. Başka bir isim koyabilirdik. Fakat Keşan’ın radyosu olmasını istediğimiz için Keşan FM koyduk. Biz, toplumu çok rahatsız edecek, insanları rahatsız edecek işler yapmadık. şeklinde konuştu.

“RTÜK’ÜN GEÇİCİ İZNİYLE YAYIN YAPIYORUZ”

Şu anda yayın yapan en küçüğünden en büyük kanal ya da radyoların tamamının hâlâ yasal olmadığını ancak RTÜK’ün geçici izniyle yayın yaptığını bildiren Yılmaz Özkaya, şunları söyledi: “RTÜK şu anda istese tüm radyo ve kanalların yayınlarını durdurabilir. 28 Şubat döneminde, radyo ve televizyonlar için frekans planlaması yapılmış, ihaleler başlamıştı. Öncelikle bölgesel ihalelere başladılar. Bu ihalelerde, bir yerel TV frekansı, 600 bin TL’ye gitmişti. O zaman da Türkiye geneline yayım yapan 17 kanal vardı. Fakat o zamanlar 16 tane frekans çıkmıştı. İhalelerde büyük rekabet olacağı söylendiği ve bu söylentilere inanıldığı için Türkiye’ye frekanslardan elde edilecek gelir engellendi.”

“GÜNDEMDE ÖNE ÇIKANLAR TÜRKİYE DE BİR İLK”

Radyoculuğun ekonomik bir yanı olmadığını, sadece reklamlardan elde edilebilecek geliri olduğunu bildiren Özkaya, Keşan FM’de yayınlanan “Gündemde Öne Çıkanlar” programının da Türkiye’de en uzun soluklu program olduğunu belirterek, “Bu program uzun yıllardır devam ediyor. Biz bu programı yaparken, birilerine sataşarak ilgi çekmiyoruz. Keşanlılar, Keşan FM’de her kesimin söz hakkı olduğu için radyolarına sahip çıktılar. Radyonun ilk kurulduğu yıllarda, telefon, fax ve mektup yoluyla istekler alıyorduk. Radyoyu aradıklarında, istekleri not alınır, akşam yapılan programda ise hangi dinleyicinin kimin için istediğini söyler ve şarkıyı çalardık.” dedi.

“RADYO KURMAKTAKİ TEK HEDEFİMİZ KENDİMİZE PARÇA ÇALMAKTI”

Yılmaz Özkaya sözlerini, Keşan FM’i kurarken başından geçen süreç hakkında şunları söyleyerek tamamladı:

“Özkaya Ekmek Fırını’nın yazıhanesi, özellikle akşam saatlerinde tam bir halk meclisi oluyor; her siyasi görüşe mensup ve toplumun her ekonomik ve sosyal kademesinden insan, yemekten sonra bu küçücük yazıhanede buluşuyor, sabahlara kadar sohbet ediyordu. Radyo kurma fikri de burada geldi. Bazen yazıhanede muhabbet ederken, biraz da makara olsun diye radyo kurmaktan bahsediyorduk. Radyo kurmaktaki tek hedefimiz de kendimize parça çalmak! Yani canımız bir türkü isterse, elimizin altında bir radyo olacak ve onu hemen dinleyeceğiz. Tabii bizimle birlikte herkes dinleyecek. Sonuçta ben bir verici almaya karar verdiğimi söylüyorum. Nasıl olsa 7 milyon lira. Ve ilk şok geliyor… Reklamdaki fiyatlar İtalyan Lireti imiş. Yani liranın 7 katı (o zamanın kuruyla). Reklamdaki L kısaltması Liret’i anlatıyormuş. Güzel… 7 milyona hesap edilen verici oldu 50 milyon. Tabii bu arada, radyo yayınının bir mikrofon ve bir teyp ile yapılamadığını da içim ezilerek öğreniyorum. Gazetenin birinde, radyo vericisi satan bir firmanın reklamını görüyorum. Birkaç çeşit verici var. Tabii ben vericinin eni-boyu olur mu, gücü olur mu bilmiyorum. En ucuz olanın fiyatına bakıyorum, 7 milyon lira. Çok iyi… 3 milyon lira da diğer işlere harcasak, eder 10 milyon lira. 300 milyon lira nerede, 10 milyon nerede. Demek ki bize yalan söylemişler! Ben yolda radyo bulmuş gibi oluyorum! Hemen reklamdaki telefonu arıyorum. Genç bir arkadaş çıkıyor karşıma. Fiyatın doğru olup olmadığını soruyorum. Doğru diyor 7 milyon lira. Keşan FM yayına başladı fakat bir yandan da Türkiye’de özel radyo ve televizyonlar tartışmaya başlandı. Çünkü fiili durum yasaya aykırı. Bazı yerlerde özel radyo ve televizyonların kapatılması için davalar açılıyor, bazı yerlerde cihazlar müsadere ediliyor. Biz de Keşan’da tedirginiz. Her an kapatılabiliriz. Ve beklenen yazı Keşan İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne geliyor: ‘İlçenizde bulunan özel radyo ve televizyonların yayınlarının durdurulmasına ve cihazlarının müsadere edilmesine…’ Ben yazının geldiğini önceden haber aldım ve bir veda-kapanış konuşması yaparak, kaseti (O zamanlar kasetler vardı…) radyodaki arkadaşa teslim ettim. ‘Beni emniyete çağırdıklarında sizi arar ve yayını durdurun dersem; bu konuşmayı girer sonra yayını kesersiniz.’ dedim. Beklenen davet geldi ve Keşan İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne gittim. Bir komiser kararı tebliğ ederek, yayının durdurulmasını istedi. Ben hemen radyoyu arayarak yayının kesilmesini istedim. Yayın kesildi ama benim veda konuşmam girdikten sonra. Konuşma, özel radyo ve televizyonların kapatılmasını eleştiren, biraz da devleti yönetenlere sitem eden bir içerik taşıyordu. Odadaki radyodan yayının kesilmesini takip eden görevliler benim konuşmamı duyunca buz gibi bir hava esti. Ama yapacakları bir şey yoktu. Çünkü radyoyu basmaya kalksalar, onlar gidene kadar konuşma bitecekti. Kısa bir konuşmaydı ve birkaç dakika içinde bitti. Daha sonra da ‘Sev Dünyayı’ çalınarak, Keşan FM yayınını durdurdu. İş gelmişti cihazların müsaderesine… Ertesi gün görevliler radyoya geldiklerinde, cihazların İzmir’e tamire gönderildiğini söyledik. Böylelikle cihazları da kurtarmış olduk. Tabii bir de hakkımızda dava açıldı. Gürer FM’in sahibi İsmail Gürer ve ben mahkemeye sevk edildik. Yasal işlemler nasıl yürüdü tam hatırlamıyorum ama biz hem beraat ettik hem de o zaman Keşan’da görev yapan Cumhuriyet Savcısı Altay Onursal’ın, Anadolu’nun bir şehrinden aldığı örnek kararla yeniden yayına başladık. 15 Ocak 1993’te yayına başlayan Keşan FM, bu süreçten sonra yine birtakım olaylar yaşadıktan sonra, şimdi Keşanlılar ile birlikte.”