Gazetemizin, 9 Mayıs 2014 Cuma günkü sayısında yer alan “KÖŞE BAŞLARI KİRAZ, ERİK VE ÇİLEKLE DOLDU!” başlıklı köşe yazım, seyyar satıcıları ayaklandırdı... Köşe yazısının üzerine, Keşan Belediyesi zabıta ekipleri, köşe başlarında konuşlanan seyyar satıcılara müdahale etmiş... Bu müdahaleye öfkelenen seyyar satıcılar da gazetemizi bastı... Gazetemize gelen ve ‘Ekmeğimizle oynamaya utanmıyor musun?’ diye söze giren seyyar satıcılar, haksızlığa uğradıklarını iddia eden kelimeler sarfettikten sonra, tehdide başladı... Yok fotoğraf makinemi kıracaklarmış, yok meydanda görmesinlermiş, falan da filan... Hem, makinemi nasıl kıracağını bile gösterdi bir tanesi!..
İsterseniz önce haksızlık meselesini ele alalım... Köşe yazımda esas dikkat çekmek istediğim nokta; köşe başlarında konuşlanan seyyar satıcıların trafik açısından yarattıkları sıkıntı ve sürücülerin mağduriyeti ile ilgililerinin buna duyarsız kalması olmasına karşın, seyyar satıcılar işi ekmek davasına çevirdi... Madem çevirdi ve işi bu yöne çekti, o zaman biz de açalım meseleyi... Demek ekmek davası ve ben seyyar satıcılara haksızlık yaptım, rızkıyla oynadım... Peki, siz seyyar satıcılar; ayda bilmem kaç TL dükkan kirası veren, vergisini ödeyen, yanında çalıştırdığı işçisinin sigortası ve maaşını karşılayan, bunun için de dükkanındaki ürününe belli bir miktar fark koymak zorunda kalan esnafla haksız rekabet yaparken, onların rızkıyla oynamıyor musunuz? Onlar, sattığının yarısından fazlasını devlete ve vs. yerlere ödemek zorunda kalırken, siz seyyar satıcıların böyle bir lüksü(!) olmadığı için ürününüzü daha ucuza satmanızla ve esnafın rızkına mani olmanızla, haksızlık etmiyor musunuz? Eğer; haktan, hukuktan, adaletten işe girerseniz, bilesiniz ki iyice yerin dibine girersiniz... sen kuru bir tahtanın üzerinde, ne kira derdin var ne vergi ödersin ve eriği 3 TL’den satarsın; ama 2 metre ilerindeki manav 2 bin TL kira öder, devlete vergisini verir, yanında çalıştırdığı işçisinin sigortası, maaşı vs. derken o eriği 5 TL’den aşağı satarsa ayvayı yediği gündür... Vatandaş aynı eriği 3 TL’ye mi alır yoksa 5 TL’ye mi? Tabii ki elinin altında hem de köşe başında bir satıcı varken, oradan almayı tercih eder birçok vatandaş doğal olarak... Şimdi kim haksız söyleyin bana... Ben mi yazdığım için, siz mi kafa tuttuğunuz için, dükkan sahipleri mi seslerini çıkaramadığı için, ilgililer mi göz yumduğu için?..
Gelelim sizin boyutunuzdan konuyu ele almaya... Size iş veren yok, dükkan açacak maddi gücünüz yok, eve ekmek götürme derdindesiniz... Peki bu durumda; dükkan sahibinin suçu ne, köşe başından geçmek isteyip de görüşü engellenen sürücünün suçu ne, vatandaşın sorununu dile getirdiğim için benim suçum ne? Burada suçlu; sizi eleştiren ben mi, sizi şikayet eden vatandaş mı, kurallara uymadığınız için müdahale yapan zabıta mı, yoksa size sahip çıkıp, size güvenceli bir iş imkanı sağlamayan devlet mi?
Bütün bunlardan sonra gelelim işin zabıta boyutuna, ulaşım hizmetleri tarafına... İllaki seyyar satıcılara müdahale etmeniz için benim köşemde konu mu olması gerekiyordu? Daha önce hiç mi gözünüze takılmadı? Gazetemize basmalarına fırsat verecek bu boyuta getirdiğiniz için görevinizi layığı ile yaptığınızı mı düşünüyorsunuz? Vatandaş görmeden, ben gözlemlemeden sizin görmeniz ve müdahale edip, fırsat vermemeniz mümkün değil mi?
Yazımı da şöyle tamamlamak istiyorum: hani bir trafik aracınız var, yeni hizmete soktuğunuz... Hadi yaya olarak fark edemiyorsunuz da, trafik otonuzla hiç mi köşe başından geçip, bu seyyar satıcılara takılmadınız... Yoksa bir rehavete kapıldınız, yeni otonun (h)avasına daha doyamadınız da, birbirinize üttür üttür (h)avamız olsun deyip, yollardan geçerken (h)avaya mı bakıyorsunuz?! Saygılarımla...