Türkiye Komünist Partisi (TKP) Keşan İlçe Örgütü, Gezi Direnişi’nin yıldönümü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, hem AK Parti Hükümeti’ne, hem de meclisteki muhalefet partilerine yüklendi. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin; ülkeyi satmayı, halkı köleleştirmeyi, ayrımcılığı ve tahriki amaç edinen, emekçiyi ocaklara gömen, halkına saldırmayı, yaralamayı ve öldürmeyi meşru sayan bir parti olduğunu savunan TKP İlçe Örgütü, muhalefet partilerini ise, meşru olmadığını iddia ettikleri hükümet ile uzlaşma yolları aramakla suçladı.

Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

“Egemen sınıfın ve diktatörlüğün yönlendirmesiyle düşünmeyenlerin, onun peşinden gitmek istemeyenlerin ve boyun eğmeyenlerin mücadelesinin üstünden Gezi Parkı, diğer bir deyişle Haziran Direnişinin üstünden tam bir yıl geçti. AKP, Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini çürüttü ve derinleştirerek çürütmeye devam ediyor.

İktidarda kaldığı uzunca bir süreyi Cumhuriyeti dönüştürmek, gericiliği, piyasacılığı ve sömürüyü geliştirmek; toplumsal yaşam tarzını değiştirmek için kullanan bir partiden söz ediyoruz.

Demokrasinin kurum ve kurallarını tanımayan, tek lidere bağlı, eşitsizliği ve parayı seven; anayasayı, hukuku ve yargıyı kendisini korumak, karşıtlarına baskı yapmak için kullanan savaş sever bir partiden söz ediyoruz.

Emperyalizmin ve gerici güçlerin işbirlikçisi, sermaye egemenliğinin projesi olan, ülkeyi satmayı, halkı köleleştirmeyi, ayrımcılığı ve tahriki amaç edinen, emekçiyi ocaklara gömen, halkına saldırmayı, yaralamayı ve öldürmeyi meşru sayan, çürütürken palazlanan bir partiden bahsediyoruz.

İşte böyle bir parti nasıl iktidarını devam ettiriyor ve halkın geleceğini nasıl ipotek altına almaya cesaret ediyor? Böyle bir partinin tek sahibi rolünü oynayan kişi nasıl Cumhurbaşkanlığını kendisi için vazgeçilmez görüyor?

Bu soruların yanıtları başka sorularla da verilebilir... Örneğin, halkın muhalefetteki temsilcileri böyle bir parti ile nasıl yasama faaliyeti yapıyor? Meşru olmadığını iddia ettiği bir hükümet ile nasıl uzlaşma yolları arıyor? Başbakanlığı tartışılan bir kişiyi nasıl Cumhurbaşkanı adayı görüp, onu alt edecek aday arayışına giriyor? Nasıl hesap soramıyor? diye sorular uzatılabilir. Bu sorular da tabii ki varlığı ile yokluğu hissedilmeyen bir muhalefete biraz ağır mı gelir acaba?

Seçme hakkı olan her yurttaşın yalnızca iktidar partisini değil muhalefeti de eleştirme hakkı vardır.

Suskun muhalefeti sorgulama ve 'Böyle gitmez' diyerek uyarma hakkı vardır. Bu vahşete destek olmayın onu meşrulaştırmayın deme hakkı vardır.

Hak kullanılmadığı zaman anlamsızdır. En tehlikelisi de sözümüzün en başında değindiğimiz gibi, egemen sınıfın diktatörlüğünün yönlendirmesiyle düşünme ve peşinden giderek çözüm aramaya kalkışmaktır. Bunun adı da siyaseten iflastır.

İşte Haziran direnişi halka 'uyarı' ile yetinmemeyi, toplumsal gerçekleri ve sınıf mücadelesini unutmamayı öğretti.

Şimdi tam da bu noktada belirsizlikler ve felaketler ülkesinin aktörleri olmamak ve bu senaryoyu reddetmekte kararlı, mücadeleye devam diyen bir halk vardır. Haziran direnişi ve tüm faşist saldırılarda yitirdiğimiz devrimciler onurumuzdur, anıları mücadelemize ışık olacaktır.

Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez.”