Sonay CAN

TURSAB (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy, dün Keşan TSO (Ticaret ve Sanayi Odası) tarafından düzenlenen “Ekonomide Ufuk Turu – Ekonomide Turizm Gerçeği” adlı konferansta, Keşanlı turizmcilerle biraraya geldi.

Panele Keşan Kaymakamı Bekir Dınkırcı, Keşan Belediye Başkan Yardımcısı Harun Komanlı, Enez Belediye Başkanı Abdullah Bostancı, Edirne İl Turizm Müdürü Ahmet Hacıoğlu, Keşan TSO Meclis Başkanı Yüksel Alioğlu, Keşan MYO (Meslek Yüksek Okulu) ve Keşan Feride ve Mehmet Çuhacı Turizm ve Otelcilik Meslek Lisesi öğretmen ve öğrencileri ile diğer davetliler katıldı.



HELVACIOĞLU: BUGÜN ÇOK ŞANSLI BİR GÜNÜMÜZDEYİZ

Programın yöneticiliğini ve moderatörlüğünü yapan Keşan TSO Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Helvacıoğlu, “Ekonomide Ufuk Turu” adlı programın Ahmet Eler tarafından hazırlanıp sunulduğunu ancak Eler yurtdışında olduğu için programı kendisinin sunacağını belirterek şunları söyledi: “Bu yayından dolayı ben çok büyük onur duyuyorum. Bu sayede şehrimizde bulunan, çok önemli ve uzman bir konuğumuzun görüşleri bizleri aydınlatacak. Sayın Başaran Ulusoy, hem yerel hem de ulusal anlamda önemli görüşlerini bizlerle paylaşacak. Kendisi bu işin duayeni ve kendisiyle şehrimizin tüm dinamikleriyle beraber olacağız. Ayrıca Keşan Kaymakamımız Bekir Dınkırcı ve Edirne Turizm İl Müdürümüz Ahmet Hacıoğlu da aramızda. Kendisi de turizmde başarı konusunda yıllarca emek veren bir büyüğümüz. Çok şanslı bir gündeyiz. Bölgemizde önemli bir gün yaşıyoruz.”

Helvacıoğlu, daha sonra bölge turizmi ile ilgili slayt eşliğinde sunum gerçekleştirdi.



ULUSOY: 65 BİN YATAKTAN 1 MİLYON 350 BİN YATAK KAPASİTESİNE ULAŞTIK

Mustafa Helvacıoğlu’nun ardından söz alan Başaran Ulusoy, turizmle ilgili gelişmelerini, kendi yaşam deneyimlerinden örnekler vererek açıkladı. 1967 yılında turizmciliğe başladığını ifade eden Ulusoy, şunları söyledi: “O zamanlar, şimdi olduğu gibi teknolojik olanaklarımız ve haberleşme imkanlarımız yoktu. Okullarda, görme, bilgilendirme, televizyon, internet, acımasız bir teknolojiyle gaddar bir pazarlamanın içinde değildik. O günün şartlarında telefonlar, şimdiki teknolojiden uzaktı. ‘Acele, yıldırım’ kodlarıyla postaneye yazdırdığımız telefonun bağlanmasını sabahtan akşama kadar beklerdik. Bizim grup Erzurum’a ulaşmış ancak rehber, İtalyan turistlerin şikayet ettiğini söyledi. Geri dönmek istediklerini de ifade etti. O zamanlar Erzurum’da zaten bir tane hotel var. Hotelden ve yemeklerden memnun kalmışlar. Biz rezervasyonu yani iş emrini yazılı göndermişiz. Biz yarım pansiyon yazmışız, hotel sahibi yarım porsiyon anlamış. Kahvaltı yarım porsiyon olmuş. Sıkıntı bundan kaynaklanmış. Kısaca, turizmde yarım pansiyonu kendi imkanlarıyla öğrenen, bir ülkeden bugünlere gelmişiz. 1980 yılında 22 uçağımız vardı. Koltuk kapasitemiz 5 bin 200. Klimalı otobüsümüz ise yok! Otobüslerde kalorifer de bulunmuyor. Avrupa’dan klimalı otobüs geliyor. Onlarla turist taşımaya çalışıyoruz. Hotel yatak sayısına gelince, koca ülkede, 65 bin yatağımız, 1 tek yat limanımız var. Oysa sadece Rodos Adası’nda bu sayı 85 bin. Bugün ise 400 uçakla Atatürk hava Limanı’na bir günde 1074 uçak iniyor. Yani 58 saniyede bir uçak. 10 tanesi uluslararası olmak üzere toplam 52 hava limanı, 34 yat limanı. Hotellerdeki yatak kapasitemiz ise 1 milyon 350 bin yatak. İşte Türkiye’nin geldiği nokta burası.”

“ULAŞIMDA RAYLI SİSTEM TERCİH EDİLMELİYDİ”

Başaran Ulusoy, sözlerinin devamında Türkiye’nin raylı sisteme geçmesi gerektiği üzerinde durarak, sözlerini şöyle sonlandırdı:  “Osmanlı’nın kurmuş olduğu demiryolu ağı 3 bin 500 kilometre. Cumhuriyet’in kurulmasına kadar olan aşamada 3 bin 600 kilometre, 1950’den sonra ise 8 bin 600 kilometreye ulaştı. En büyük hatayı bu yıllardan sonra yapmışız. Eğer raylı sistem tercih edilmiş olsaydı, bugün Türkiye petrole bağımlı bir ülke olmazdı. Yanlış politikalar bizi buraya taşıdı. Denizi de kullanmamışız. Denize hep arkamızı dönmüşüz. Taşımacılıkta; deniz taşımacılığı %2, raylı sistem ise %1,5. kalanı da kar yollarıyla yapılıyor. Ancak karayollarımız bunu taşımaz. Bizim TURSAB olarak taşımacılık politikamız raylı sistemdir.”

DINKIRCI:

Daha sonra söz alan Bekir Dınkırcı, bölgede iki yıla yakın bir süre görev yapması nedeniyle, tarım, ticaret ve turizmle ilgili deneyimlerini katılımcılarla paylaştı.

Dınkırcı yaptığı konuşmada ara başlıklarla şu konulara değindi:

“BAŞKASI HATA YAPACAK Kİ SİZ O MÜŞTERİYİ KAZANACAKSINIZ”

“TÜİK verilerine baktığımızda 2013 yılı itibariyle Ülkemizin 32.3milyar dolar turizm geliri var.  39 milyon 200 bin kişi ülkemizi ziyaret etmiş bunların çoğu yurtdışından gelen insanlar. Bizim ülkemizden ise 7,5 milyon insanımız yurtdışına gitmiş. Önemli olan gelen turiste bizler ne kadar para harcatabiliyoruz? Asıl sorgulanması ve kurgulanması gereken nokta burası. TÜİK verilerine göre ortalama kişi başına 824 dolar, yurtdışından gelen insanların harcadığı para ise 749 dolar. Bu konuda rekor ABD’lerinde yaklaşık 2 bin dolardır.

Benim istirhamım gelen insan yerli ise 5 Türk lirası olacak yabancı ise 5 Euro’su olmayacak. 5 Türk Lirası’nın Euro değeri neyse o olacak. Bunu sağladığımız takdirde biz girdileri de gelen kişi sayını da arttıracağız. Her kaybettiğimiz müşteri asgari anlamda 10 kişiyi olumsuz anlamda etkiliyor. Başkası hata yapacak ki sizler o müşteriyi kazanabilesiniz.”

“KÖKLÜ BİR GEÇMİŞE SAHİBİZ”

Keşan’a baktığımızda tarihi M.Ö. 1200’lü yıllara dayanıyor. 1866 belediye,  1867 yılında ise ilçe oluyor. Köklü bir geçmişe sahibiz. Medeniyetlerin beşiğindeyiz. Bölgemizde tarım, hayvancılık, turizm, tarımsal sanayi, hayvansal sanayi kesinlikle birbirinden bağımsız değil. Orkestra şefinin ve üyelerinin profesyonel olması yetmiyor. Orkestranın her bir üyesi arasında Kamu, özel sivil, sosyal, atanmış ve seçilmiş fark etmiyor. Senkronize bir beraberlik olduğu takdirde ortaya gayet güzel müzik eserleri çıkıyor. Turizmde bunlardan bir tanesidir. Bizim şuanda 564 bin dönüm tarımsal arazimiz var.”

“KEŞAN YOLLARINDAN YILDA 4 MİLYON ARAÇ GEÇİYOR” 

Ölçek bazındaki sıkıntılarımızı çözmek zorundayız. Birbirimizi anlamak ve algılamak zorundayız. Şirket, kooperatif ve üretici birliği bazlı çalışmak zorundayız. Turizm bazında bölgenin, uluslararası ve ulusal anlamda marka değeri olan Saros Körfezi’ne çok yakınız. Saros Körfezine 64km ilçe sınırımız var. Yaklaşık 13 bin yazlığımız var. Şuan itibariyle 1.322 yatak kapasitemiz var. Turizm işletme belgeli yatak sayımız ise 465. Nitelikli yatak kapasitelerini arttırmamız gerekiyor.  Keşan’da Saros Körfezini bir bütün olarak ele almak lazım. Bölgede turizmin isteği ölçekte olabildiğince doğal ürünler yetiştirip pazarlamamız lazım. Biz nitelikli yatak kapasitemizi arttırarak sadece deniz turizm ile kalmayıp, orman varlığımızı da kullanarak eko turizm, sağlık turizmi ve kongre turizmini de kurgulamak ve uygulamak zorundayız.

Gelibolu Yarımadasına giden insanların önemli bir bölümü Çanakkale, Edirne, İstanbul aksında bulunmamızdan dolayı Keşan’dan geçiyor. Yunanistan üzerinden yurtdışına çıkışımız var. Yurtdışından Türkiye’ye giriş var. Bir yılda sadece bu yoldan 4 milyon aracın geçtiğinden bahsediliyor.”

“KORUDAĞ’IN EKO TURİZMİNDEN YARARLANMALIYIZ” 

Yol üstündeki ve eko turizmi uygulamayabileceğimiz başta Korudağ merkez olmak üzere bu bölgelerdeki hem doğal tesislerimizi hem de nitelikli tesis sayımızı arttırmak zorundayız. Bunu yaptığımız takdirde bu bölgedeki tarımsal ve hayvansal ürünlerin pazarlanması çok kolay olacaktır. Kazanan bölge insanı olacaktır.  Şirket, kooperatif ve üretici birliği bazlı işletmeleri hem Keşanlılar’a hem de Keşan dışından gelen müteşebbislere açmamız gerekiyor. Onların bilgi birikiminden faydalanarak marka değerler oluşturmalıyız.”

HACIOĞLU, KEŞAN TURİZMİNE EDİRNE’DEN BAKTI

Keşan Turizmi’ne Edirne’den bakışı ise Ahmet Hacıoğlu dile getirdi. İnanç turizmi, deniz turizmi, doğa turizmi ve Edirne’nin içindeki turizm aktivitelerini ise Saros Körfezi’ni de içine alacak şekilde açıklayan Hacıoğlu’nun sunumunun ardından konferans sona erdi.