Keşan Tüm Sivil Emekliler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Yalçın Akay, “1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü” nedeniyle dün yaptığı açıklamada Türkiye’de yaşlı olmanın çok zor bir durum olduğunu kaydetti.

Keşan’da ve ülkemizde yaşayan tüm yaşlıların 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü”nü kutlayan Akay, Türkiye’de yaşlı olmanın suç denilmese de çok zor bir durum olduğunu söyledi.  En basitinden söylenecek olsa bile şu an için yaşlı olan kişilerin geride kalan yaşamları süresince aileleri ve devleti için çalıştıklarını belirten Akay,

Belli bir yaşa geliyorsunuz emekli oluyorsunuz. Tabi bu yaşlar 60’lı ve daha üstünde yaşlar oluyor. Yıllarca devlete pirim yatırmışsınız, yıllarca devlete vergi vermişsiniz, erkekseniz askerlik yapmışsınız yani bu ülke için yapabileceğiniz ne varsa yapmışsınız, yasal olarak istenen ne varsa yerine getirmişsiniz. Buna rağmen bir sağlık ocağına gittiğinizde bile doktor size reçete yazdığında bunun parası isteniyor.  Bunun başka bir örneği dünya da yok. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir uygulama yok ve olamaz zaten” dedi.

EMEKLİYE DAHA İYİ İMKÂNLAR SUNULMALI

Devletin uygulaması gereken sosyalizasyon politikasının bu olmaması gerektiğini ifade eden Akay, “Sosyalizasyon; devletin, hükümetin, ülkenin diğer ilgili makamlarının aldığı ve yaptığı vatandaş lehine olan çalışmalardır, hizmetlerdir, sunumlardır. Oysa bugün biz yaşlılar, emekliler olarak bir hastaneye gittiğimizde reçete için 7,5 TL, şu ilaçları aldın farkı bu kadar deniliyor.  Maaş bekliyorsunuz alacağınız bin 200 TL diyelim bankaya bin 100 lira yatırılmış oluyor. Bunlar çok büyük olduğuna inandığım benim ülkemde, ekonomik olarak dünyanın ilk 15-20 ekonomisi içinde olduğu söylenen ülkemde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin emeklisinden, yaşlısından bu paraları talep etmemesi gerekir.  Bundan yıllar önce böyle bir uygulama yoktu. Emekliler muayene için, ilaç için beş kuruş para harcamazlardı. Bu durum düzeltilmeli.  Bizim ülkemizin o kadar çok yer altı zenginlikleri olmayabilir. Ama bizim ülkemizin büyüklüğü, adı var. Dünyanın ilk 15-20 ekonomisi içinde yer alıyoruz. Yıllık kişi başı milli gelirin 10 bin doların üzerinde olduğu söyleniyor.  Bunlar göz önüne alındığında bu paraların emeklilerden istenmemesi gerekiyor hatta mümkünse emekliye şu anki yaşadığı şartların üzerine daha iyi imkânların sunulması gerekiyor” diye konuştu.

EMEKLİ HER ZAMAN KENDİ LEHİNE İŞ YAPANA OY VERİR

Sözlerini “Emekliyi küstürmemek gerekir” diyerek devam eden Akay, “Emekli potansiyel bir güçtür. Durağan bir güçtür belki ama politikası var, siyaseti var, referandumu var, seçimi var.  Emekli her zaman kendi lehine iş yapana oy verir.  O yaştaki bir insanı siyasi söylemlerle ikna etmek pek kolay değildir.  O der ki; ‘Bana bu adam iyilik yaptı, bana bu faydalı oldu, bu daha fazla verdi, korudu.’ Yaşlı bir insan bu sözleri kimin için söylüyorsa oyunu da ona verir.  Ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin emeklisine, yaşlısına daha fazla sahip çıkmasını ve onların her sorunlarını sahiplenmesini, medeni bir ülkenin uygar bir vatandaşı olarak devletimden, hükümetimden istiyorum, bekliyorum” şeklinde konuştu.

YAŞLILARIN EN BÜYÜK SORUNU KARINLARININ AÇ OLMASI

Emeklilerin ve yaşlıların devletinden her türlü kolaylığı ve daha iyi yaşam şartlarını beklemesinin en doğal hakları olduğunu da savunan Akay, şöyle konuştu: “Çünkü yaşlılar ve özellikle emekliler bunu geçmişte devletine verdikleriyle hak etmişlerdir. Bugün bu vatan, bu emeklilerin, yaşlıların yaptıkları hizmetlerle bu duruma gelmişse, bugün de onlardan hiçbir şeyin esirgenmemesi gerektiğine inanıyorum. Saygıdeğer büyüklerimiz bizim bu istek ve taleplerimizi ve seslenişlerimizi lütfen anlasınlar. Yaşlıların, emeklilerin bu sorunlarını sahiplensinler”

Türkiye’de emeklilerin dışında kalan ve herhangi bir sosyal güvencisi olmayan yaşlı vatandaş gerçeği olduğunu ve onların yaşam mücadelelerinin çok daha zor olduğunu da belirten Akay, “Dünya ülkelerinin birbirleriyle karşılıklı olarak yaptıkları antlaşmalar var ve bu çerçevede birçok yardım parası Türkiye’ye geliyor.  Bu yaşlılara verilen paraların bir kısmı da oradan gelen kaynaklarla ödeniyor. Tamam, bizim petrolümüz yok ama bor, krom madenlerimiz, kömür ocaklarımız var. Aslında bizim de yer altı kaynaklarımız çok zengin ama ne hikmettir bilinmiyor, nedense bunların çıkarılması ilgili iyi bir çalışma yapılmıyor.  Hiçbir sosyal güvencesi ve geliri olmayan yaşlılara Türkiye Cumhuriyeti’nin sihirli bir eli değmeli.  Çünkü onlar da yaşadıkları ve içinde oldukları bu mağdur durumdan kurtarılmalıdırlar.  Ben bir emekli olarak çok huzursuzum ve hoşnut değilim. Ben sabahları evimin penceresinden baktığımda çöp bidonlarını karıştıran yaşlı insanlar görmek istemiyorum.  Onlar o çöp bidonlarından bir şeyler bulmayı umut ediyor.  Gerçek Türkiye bu seviyede değil.  Türkiye bunları geçti. Eğer geçmediyse de geçmek zorunda.  Ben dünyada ilk 20 ekonomi içindeyim demek yetmez. 70 yaşındaki emekli bugün ilkesi için savaşmak zorunda kalsa her an için silâhaltına alınmaya hazırdır. Bundan hiç kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın.  Bu konuda hiç kimse meraklanmasın. 70 yaşında da olsak biz erkeğiz ve erkeksek ülkemiz için savaşırız.  Devlet için, millet için, halk için savaşırız. Yardıma birinci derecede muhtaç olan yaşlılarımız adeta rezil rüsva bir durumda yaşamaktan kurtarılmalıdırlar. Çünkü vicdan da bunu emrediyor, vicdan bunu istiyor. Bugün yaşlı bir insanın bir otobüse, bir dolmuşa bindiğinde bir gencin kalkıp ona yer vermesi önemli olan değil.  Gençlik artık okuyor, bunu yapar. İlim be bilim sahibi olan gençlerimiz bu nezaketi biliyorlar. Yaşlıların birçoğunun hele hele hiçbir geliri olmayanların çok zaman bilinsin ki karnı aç. O insanların ilk önce karınlarının tok olması lazım. Bir yaşlı insanın, bir emeklinin ülkemizdeki en büyük sorunu karnının tok olmamasıdır. Çok güçlü olduğuna inandığımız devletimizin yeteri kadar hatta fazla miktarda huzurevi yaptırmasını ve huzurevlerine kabul edilebilinecek durumda olanların beyanları ile kabul edilmelerini istiyoruz. Ailesi terk etmiş, hanımı ölmüş, çoluk çocuğu çok uzaklarda olan bir sürü yaşlı var.  Bu insanlar tek başlarına ne yapabilirler ki?  Bir köşede ölüm kalmaya mahkûmdurlar.  Onlara bu hayatı reva görmemeliyiz.  Onları daha huzurlu, daha mutlu olabilecekleri yaşam koşullarına kavuşturabiliriz.  Ülkemizin bu güç ve kuvvette olduğuna inanıyorum.”