Ayrılıklar zordur be dostlar, herkes için zordur…! Sevdiği varlıktan ayrılması yarı ölüm gibidir insanın.

Hele giden – vazgeçerim korkusuyla – ardına bakmıyorsa giderken ve el sallamıyorsa geride kalana doğru, çok zordur ayrılık…

Merhaba sevgili dostlar!

Lafa pat diye girdiğimin farkındayım. Hem de kimsenin yaşamayı istemediği, mecbur olsa bile hep ötelediği bir konuyu ele alarak. Ne yazık ki ayrılıklar her durumda aşkların bir parçasıdır ve aşkların bir parçası olan ayrılık her sevenin başında kılıç gibi durur.

“Nasıl da bitti bitmez sandığımız bir gün daha…

Bir gün daha eksiliyorken ömrümüzden

Gidenin sıcaklığı hala ellerimizde duruyor.

Ömrümüzden kopan bu yaprak ta soldu işte gülüm

Daha nice yapraklar kopacak ömür defterimizden

Dün taptaze olan günler birer birer kuruyor.”

Günümüzde ulaşım, iletişim ve haberleşme vasıtaları oldukça gelişmiş ve kolay ulaşılabilir olduğu için belki de ayrılıklar o kadar koymuyor insanlara. Geride kalan da ayrılıp giden de bu ayrılığın sonsuz olamadığını, en azından sevdiğinden haber alabileceğini biliyor. O nedenle eskiden olduğu gibi ağıtlar yakıp uğunmuyor ayrılanlar.

Türk şiirinde ve dahası Türkülerimizde ayrılık, gurbet ve gurbetin acısı çok işlenmiştir. Okuduğumuz şiirlerde, dinlediğimiz türkülerde ve yana yakıla söz edilen anılarda gurbet temasına sık rastlarız.

Evinden kopup uzak yerlere gelin giden kızcağızın ruh hali öylesine karışıktır ki… Bir yandan evlenip sevdiğine kavuşmanın sevinci, diğer yandan köyünden ve sevdiklerinden ayrılmanın üzüntüsü bir birine girmiş durumdadır. Zavallı kız, evlerin yüksek tepelere kurulmamasını ve uzak yerlere kız verilmemesini tavsiye etmektedir büyüklerine.

“Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına

Misafirim bugün ben gurbet akşamlarına…” diyen gurbetçinin sözlerinde gurbet acısının izleri nasıl da taptaze durur. Gurbetin acısını ruhunda duyan bu şahıs artık gurbet akşamlarının bir parçası olduğuna inanmıştır.  

Gurbet temalı Türkülerimizin hangisini sayayım?” Ya beni de götür, ya sen de gitme…” diyen taze gelinin haykırışını mı, “Gurbet içimde bir ok, her şey bana yabancı…” diye dertlenen şairin acısını mı, gurbeti “zalim” olarak niteleyen zavallı gurbetçinin kızgınlığını mı?

Şimdi diyebilirsiniz ki, Eh be arkadaş, yazıya ayrılıklardan söz ederek başladın, gurbete döndün. Ayrılıklar mı, gurbet mi? İkisi de dostlarım, hem ayrılık, hem gurbet bu günün teması. Zira ayrılık ve gurbet birbirinin içine girmiştir. Ayrılıklarda gurbet, gurbette ayrılık vardır. Tabii gurbete gitmeden oluşan ayrılıklar da vardır. Bir birini delice seven iki kalp gün olur birbirinden soğur ve ayrılık gerçekleşir. Böyle de olsa, insanlar gurbete gitmeden de ayrılsa bu ayrılık bir çeşit gurbete gidiştir yine de. Sevgili dostlar, kapı eşiğinin ardı gurbet değil midir zaten?

Aman dostlar, sıkı sarılın sevdiklerinize ve hiç bir yere bırakmayın. İletişim ve ulaşım vasıtaları günümüzde yaygın da olsa, sevdiğinizin sesini duyup görüntüsünü görebilseniz de ayrılıklar her zaman zordur ve hep zorlayacaktır insanları. Bize, sevdiklerimizden ayrılmamak için biraz daha çaba göstermek düşer.

Hoşça kalın dostlarım. Sağlıkla kalın. Mutlu kalın. Hep bir arada kalın ve hiç ayrılmayın, olur mu?