Keşanlı bir Yiğit vardı, elinde kalemi yazar da yazardı.

Ekonomiden yazardı, tarihten yazardı, siyasetten, sosyolojiden, ulusalcı değildi milliyetçiydi, çok da muhalifti, keskin mi keskin dili, inançlı bir Yiğit vardı.

 Daha dün gibi aklımda Keşan’a gelen ana muhalefet lideriyle yaptığı röportaj.

Ah be Yiğit’im duydum ki 2 silahın ve yüzlerce mermin varmış. Çok üzüldüm. O kadar bilgi dağarcığını 2 silaha değişmene çok üzüldüm, söyleyecek sözünün kalmadığına çok üzüldüm. Keskin, muhalif dilini yüzlerce mermiyle değiştirmene çok üzüldüm. Zaten üzüyordun şimdi daha bir üzdün bizi.

Üzme bizi, sen gerçekten böyle değilsin.

Sözlerime Orhan Veli’nin bilmem kaç senesinde yazdığı şiirle son vermek istiyorum.

“Uyuşamayız seninle yollarımız ayrı;
sen ciğercinin kedisi ben sokak kedisi;
senin yiyeceğin kalaylı kapta;
benimki aslanağzında;
sen aşk rüyaları görürsün, ben kemik
ama seninki de kolay değil, kardeşim;
kolay değil hani;
böyle kuyruk sallamak tanrının günü”

Bir zamanlar elinde kalemi olan Yiğit’e selam olsun.