“Kararlıyım artık. Bundan sonra aşk yok

Zaten, bu kasvetli sokaklarda

Aşktan eser yok.”

Merhaba sevgili dostlar!

Söze başlarken paylaştığım şiiri görünce, bu günkü yazımda aşkta yaşanan hüsranı, âşıkların yaşadıkları hayal kırıklıkları ve acıları işleyeceğimi sanmayın. Aşk-evet-her zaman mutluluk, her zaman coşku ve her zaman anlatılmaz güzel duygular yaşatmaz insana-belki-ama yine de güzeldir aşk be dostlar. Bir mucizedir aşk. Dünyanın dayandığı direktir aşk dediğimiz ve bir türlü doğru dürüst tanımlayamadığımız karmaşık olgu. Ben,  bu âşık kardeşiniz, yerlerde sürünen en sefil aşkları bile en muhteşem aşksızlıklara tercih ederim.

Bir keresinde bu duygularımı bir zat ı muhtereme anlatma gafletinde bulunmuştum. Meyhanedeydik ve önümüzde birkaç parça havuç kırığı, dibine kadar sıyrılmış meze tabakları ve fazla paramız olmadığı için yenileyemediğimiz boş şarap şişesi vardı. Ha, bir de fonda “baba” lakaplı bir arabeskçinin yanık sesi. Ben duygularımı anlatmak için yırtınırken arkadaşım tabaktan aldığı bir havuç parçasını kemirmeye uğraşıyordu.

Ben anlatacağımı anlatmış ve susmuş, arkadaşımın ne cevap vereceğine bakıyordum.

Arkadaşım o an elindeki havuç kırığını masaya bıraktı ve “Breh breh breh…!” dedi.     “Aşk aşk diye amma da kafa şişirdin be yahu… Seni ve aşkı yan yana getiremiyorum bir türlü. Hem, bu surata kim âşık olur ki?” diye bitirdi sözlerini.

Sadece yutkundum.

Boş verin, geçelim bunları.

Dostlar, hazır bahara erişmişken sizlerle bir bahar şiiri paylaşmak isterim.

“Bambaşka duygularla uyandım o gün.

Bütün haşmetiyle bahar bizdeydi.

Güneş süpürürken geç kalmış kışı

Uzanan ellerim bahara deydi.”

Bizim şair anlaşılan kıştan epey yılmış. Bu yılgınlığından sonra eriştiği bahar sanırım ilaç gibi gelmiştir şair dostumuza. Zaten bu, birinci dörtlüğün ardından gelen dörtlükte apaçık görülüyor.

“Kayıpken uykunun ılıklığında

Son verdi rüyama camdaki arı

Müjdeci arının ince sesinde

Gözüm yumuk yumuk duydum baharı.”

İşte böyle dostlar! Aşk, sevda, delicesine sevmek, hasret ve özlem,  kavuşmayı beklemek, burunlarda tüten sevgilinin kokusu… Sonra kavuşmak ve dindirilen hasret… Keşke her aşk vuslatla noktalansa... Keşke her özlemin sonu sarılmalarla taçlansa… Keşke her hasret kışı kavuşmaların bahar sıcaklığıyla ısınsa… İnsan hep sevse ve sevgiyle yaşasa, hep öyle kalsa…

Ben böyle düşünüyor ve böyle istiyorum. Söyleyin dostlar, çok mu istiyorum? Hoşçakalın.