“Bazı geceler sessiz olur dünya. Yel esmez mesela, yaprak kıpırdamaz. Gökyüzündeki tüm yıldızlar çekilip birer köşeye görünmezlikte karar kılmışlardır.  Ay zaten ortaya çıkmaz bunca kaybolmuşluklardan sonra. “ Bunca yaratılmış şerefli varlığa ne olmuş?” diyesi gelir insanın. İfade etmesi zordur. Sormak zaten başlı başına yüktür yorgun yüreklere. İnsan belki birilerini arar birkaç söz etmek için de sesi çıkmaz bir türlü. Kalem yazmaz. Dil söylemez. Dünyadaki tüm sözler anlamlarını yitirir, tüm kavramların içi boşalır.

“Neden?” diyesi gelir insanın. “Neden bu sessizlik? Her şeydeki bu boş vermişlik neden? Anlamları neden dumura uğramış sözcüklerin? Yoksa daha önce de içi boş muydu kavramların? İçi boştu da biz mi fark etmedik sözcüklerin içinin bunca boş olduğunu?

Ya aşk?

Belki de yoktu aşk… Belki de aşk diye sunulan bize, yüreklerdeki tatlı ve ılık bir takım sızılar mıydı? Aşk aşk diye dolanırken ortalarda aldanmanın resmi miydi sergilediğimiz? Peki, aşığın duygu sağanağı altında sırılsıklamken söylediklerine ne diyeceğiz o zaman? Onca aşk şiiri neden var diye soranlara ne diyeceğiz?

Ne dersiniz, neden aldattılar nice büyük adamlar bizi “ aşk vardır” diyerek? “Sevmek insani bir tepkidir.” demişlerdi. “Tepkilerin en kirlenmemişi.” demişlerdi.

Bu durumda yeniden gözden geçirmemiz gerekecek her şeyi. Bir daha didiklemeli şairlerin yazdıklarını ve bir daha düşünmeliyiz yazdıkları şiirlerin üstünde. Şairlerin içtenliği ne ölçüdedir, bilmemiz gerekmeli değil mi? Eğer yoksa aşk, sevmek en insani tepki değilse ve insan aşkın bir zerresi ile sarhoş olmayı başaramıyorsa, o halde neden koşmalı aşkın peşinden?

Aşk yokmuş zaten, olsa da içi boşmuş ve serapmış. Sadece insanı alır kollarına ve sararmış bir süre. Gözlerini kamaştırırmış, cezbedermiş.

Bu gece sessiz dünya. Ne bir ses var aşktan yana, ne nefes alan bir aşık, ne de aşkta yaşayan, aşkla yaşayan melek… İsterse dünyanın tüm enstrümanları bir araya gelip inletsinler dünyayı, için susmuşsa eğer çabalaman boşuna…”

Of! Bitti dostlar. Aşkta olabilecek olumsuzlukları anlatmam bitti ama ben de bittim inanın. Meramım oydu ki, aşk gezegeninde işler her zaman istenildiği gibi gitmeyebilir. Aşk meleği kötü günler yaşıyor olabilir. İçimizdeki titreşimler boğazımıza kadar gelir ve orada kalabilir. Elektriğin kötü kısımları kalmıştır ortalarda. Futbolcunun gününde olmadığı gibi aşk ta gününde olmayabilir bir süre. İşte o zaman işimiz pek zor, halimiz yamandır dostlar.

Anlatacaklarım bitmedi ama bende anlatacak güç kalmadı. Aşk pırıl pırılken aşkı anlatmak ne güzeldir. Gönüller dolmuş ve aşklarının rotası birbirine doğru dönmüşse sevenlerin, aşkı anlatırken sözcükler kendiliğinden gelir ve güzelce sıralanır, anlam kazanır. O zaman seven yorulmaz, hisseden yorulmaz, yazan yorulmaz. Ya böyle olursa…?

Ne yazdım ve ne söyledimse, söylemiş oldum bir kere. Ağızdan çıkan sözle gönülden yazılan yazı geri alınamaz. Benim de gönlümden çıktı artık bu sözler. Olumsuz bile olsalar bana aittir hepsi ve geri almak gibi olanağım da niyetim de yoktu. Sizler de – en azından bugün – beni bu halimle kabul etmeye çalışın lütfen.

Veda vaktidir dostlar. Tüm vedalar insandan bir şeyler alıp götürür ama ben yüreğimi bu gün sizlere bırakıyorum. İyi bakın ona, olur mu?

Hoşça kalın. Sevgiyle kalın. Her daim sevdiklerinizle olun.  

Google Play Store’dan Medya Keşan uygulamasını indirmek için BURAYA TIKLAYINIZ

Apple Store’dan Medya Keşan uygulamasını indirmek için BURAYA TIKLAYINIZ

Facebook sayfamız için BURAYA TIKLAYINIZ

Twitter için BURAYA TIKLAYINIZ

Instagram için BURAYA TIKLAYINIZ

Google plus için BURAYA TIKLAYINIZ

Youtube Kanalımız için BURAYA TIKLAYINIZ