Yazımı okumaya üşenenler, ses kaydını şu linkten dinleyebilir:

YILMAZ ÖZKAYA DİNLEMEK İÇİN BU YAZININ ÜSTÜNE TIKLAYINIZ

Allah, bazılarına “Yürü ya kulum!” dermiş. Bana da “Karantina ya kulum!” dedi herhalde. Bir hafta arayla 2. karantinaya girme şansına(!) sahip oldum. Toto da 13+1 tutturmak gibi bir durum yani.

İlkini anlattık, eh bunu da anlatmadan olmaz tabii… Çünkü iki süreç arasındaki farklar çok dikkat çekici. Onları da sizlerle paylaşmak istedim. Bu farklar, daha önceki yazımda dile getirdiğim eleştirilerin ne kadar haklı ve hatta az olduğunu gösterdi. (İlk yazımdaki eleştirilerle ilgili herhangi bir itiraz gelmediğini de vurgulamak isterim. Kampanyanın sahiplerinin Keşan’ı terk ettiklerine dair tevatür var.)

Daha önce, apartmanımızda yaşanan garip olayı, “Keşan’da üfürükten karantina” başlığı altında hikaye etmiştim ancak başımdan geçen ikinci karantinadan sonra anladım ki; bu başlık yanlışmış! Yazının başlığı, “Keşan’da üfürükten karantina maskesi altında keyfi ev hapsi!” olmalıymış. Zira ortada karantina falan yokken, bize “Karantina var!” denilerek “keyfi ev hapsi” uygulanmış.

Gerçek karantinanın ne olduğunu görünce, ilk yazımdaki, karantinaya yönelik eleştirilerin doğru olmadığını anladım. Tabii işin özünde yanlışlık bende değil, bize karantina diye pazarlanan şeyin karantina olma-ma-sındaymış!Ben onu karantina sandığım için yaşananları eleştirmiştim. Aslında Keşan’da karantina usulüne uygun yürütülüyormuş. Buna şahit oldum.

GERÇEK KARANTİNA

Herhalde Keşan’da, belki de Türkiye’de iki defa hem de üst üste iki defa karantina yaşayan ender insanlardan biriyim. Belli mi olur; 3.’yü de yaşarız!Ama 3. gelirse, sahte ikametgah ayarlayıp Mogadişu’ya taşınmayı düşünüyorum. Hayırlısı…

İkinci karantina, daha doğrusu gerçek karantina şöyle gelişti:

Karantina olayından iki gün önce, arkadaşımızın iş yerinde sohbet ederken, bir hekim arkadaşımız da geldi ve içeri girmeden, kaldırım üstünde durarak karşıdan bizimle bir süre sohbet etti. Hepimiz, birbirimize karşı hem fiziksel mesafenin dışında hem de maskeliydik.

SEVDİĞİNDEN Mİ YOKSA KIZDIĞINDAN MI!

Ertesi gün yapılan kontrolde testi pozitif çıkan hekim arkadaşımız, bizi çok sevdiğinden mi yoksa kızdığından mı bilinmez, iş yerinde bulunan üç kişinin adını “temaslı” olarak vermiş. 

Artık,“Aman çok kıymetli arkadaşlarımı garantiye alayım.Kıyamam onlara. Başlarına bir şey gelmesin.” diye iyi niyetle mi düşündü yoksa,“Hazır fırsatını yakaladım, yakayım şunları da kalsınlar 14 gün karantinada. Akıllansınlar! Bir daha da bana saygıda kusur etmesinler!” mi dedi bilemem. Günahı boynuna. Elbet kanımız yerde kalmaz…

GELELİM SADEDE

Neyse şaka bir yana, arkadaşımızın tedbirli davranması sonucu, kendisinin önerisiyle Keşan Devlet Hastanesi’ne gittim. Kan örneği alındı ve akciğer filmi çekildi. Kısa sürede çıkan sonuçlar temizdi ama sorumlu hekim, “Lütfen evinize gidin ve izolasyon uygulayın. Durumu Keşan İlçe Sağlık Müdürlüğü’ne bildireceğiz. Sizinle irtibat kuracaklar.” dedi.

PAZARLIK YAPMAYI DÜŞÜNDÜM AMA…

Yahu her şey temiz fakat karantinaya gireceğiz! Kural böyle; mecbuuur! 

Bir ara, “Ya ben bir hafta önce gereksiz yere 12 gün ev hapsinde tutuldum. Bu 14 günden düşsek onları da 2 gün karantinada kalsam.”diye pazarlık yapmayı düşündüm ama bu sefer de “akıl hastası” muamelesi görmek korkusuyla vazgeçtim. Deli gömleği giydirilmektense evde yatmakevladır sonuçta.

TAKİP DAHA YOLDA BAŞLADI

Hastaneden ayrıldım ve eve gelirken, daha yolda bir hekim aradı. Sorun olmamasına rağmen, tedbir amacıyla 14 gün karantinada kalmam gerektiğini söyledi ve bu dönemi nerede geçireceksem oranın adresini vermemi istedi. Ben de eve gidince karar vereceğimi söyledim. Hekim,“Tamam. Lütfen evinize gidip karar verdiğinizde beni arayın. Arkadaşlarımız sizi ziyaret edip onay formu imzalatacak.”dedi.

Bir an, denize gidip “karantinadan yırtmayı” düşündüm ama gözüm yemedi. Evde kalmaya karar verdim.

Eve geldiğimde, benim hekimi aramama gerek kalmadan, İlçe Sağlık Müdürlüğü’nden arkadaşlar telefon edip adres ve detaylı kimlik bilgilerimi aldılar. Az sonra hekim tekrar aradı ve aynı bilgileri o da sordu. Akşamüzeri de görevliler geldi ve karantina onay formunu imzalattı. 

Kan tahlili ve akciğer filminde sorun yoktu lakin ertesi gün öğleden önce başka bir ekip gelerek, test için numune aldı. Aynı saatlerde aile hekimim aradı ve karantina kaydının sistemde gözüktüğünü belirterek bir sıkıntım olup-olmadığını sordu. Yine aynı gün, İlçe Sağlık Müdürlüğü’nden aranarak, sağlık durumumla ilgili bilgi alındı. 

DEVLETİN GÜLER YÜZÜ HUYLANDIRDI BENİ!

Tabii bu anlattığım süreçte görüştüğüm tüm görevlilerin aşırı nazik, sevecen ve pozitif enerji veren yaklaşımları dikkatimi çekti. Yine görüştüğüm tüm görevliler, almam gereken tedbirleri ve rahatsızlık halinde yapmam gerekenleri defalarca anlattılar. Devletin güler yüzünü görmeye pek alışkın olmadığım için bu durumu yadırgadım doğrusu.Maalesef hayatım boyunca devletin yüzünü hep asık gördüm. Kafamda hep bir koyu gri ve asık yüzlü devlet fotoğrafı vardır. Bu sebeple“Ulan bunun altından bir çapanoğlu çıkacak ama dur bakalım başımıza ne gelecek!” diye bayağı telaşlandım.(Hala da kulağım seste…)

Biraz sonra, bu sefer de Sağlık Bakanlığı adına arandım. Bu görevli de başından beri anlattığım sürecin doğru yürütülüp-yürütülmediğini ve yerel görevlilerin her şeyi tam yapıp-yapmadığını sorguladı. O da yapmam gerekenleri bir daha anlatarak geçmiş olsun dileklerini iletti. (Bakanlık adına aramalar daha sonra da birkaç defa tekrarlandı.)

CAHİLLİĞİN GÖZÜ KÖR OLSUN! 

Bu iki günde yaşadıklarımı görünce, çok net ortaya çıktı ki; daha önceki “keyfi ev hapsi” idi, bu seferki “karantina”

Daha öncekini uygulayan belli değildi (Daha doğrusu, belliydi ama ortalıkta gözükmüyordu.), bu seferkinin sahibi Sağlık Bakanlığı ve sürekli karşımda. 

Eğer şu andaki bilgilere baştan sahip olsaydım; o ev hapsini verenlerle hak arama noktasında hesaplaşırdım. Ama cahilliğin gözü kör olsun! Zamanında uyanamadık işe. E kapıya polis dayanınca elimiz ayağımıza dolaşmıştı zaten. Karantina süsü verilen ev hapsinin hiçbir yerinde sağlık görevlilerinin olmamasından işkillendim daha sonra ama iş işten geçmiş ve 11.5 gün tutuklu kalmıştım.

Gerçek karantinada ise kolluk kuvvetinin gölgesini bile görmedik. Sürekli sağlık görevlileri ile haşr-neşr olduk. Bu bile farkı ortaya koymaya yetiyor.

SAĞLIK BAKANI İLE TAKIŞMAYI GÖZE ALAMADIM!

Örnek alınmasından bir gün sonra, İlçe Sağlık Müdürlüğü’nden arandım ve test sonucunun negatif çıktığı bildirilerek, sağlık durumum tekrar soruldu ve aynı hatırlatmalar yapıldı. Test sonucu aynı zamanda e-nabız sistemine de girildi.

“Yahu madem test de negatif çıktı, neden karantinada kalacağım? Çıkıp gezeyim tozayım. Ateşim yükselirse sizi ararım!” demek geçti aklımdan ama Sağlık Bakanı ile takışmayı göze alamadım. Zaten adamın canı burnunda! Bu sefer de derler mi, “Yat hastaneye! 14 günü orada geçir! Zaten ikide bir devlete laf sokuyorsun! Seninle mi uğraşacağız!” Al başına belayı… “Hadi efendilik bende kalsın.” deyip itiraz etmedim.

Karantinanın diğer günlerinde de hem İlçe Sağlık Müdürlüğü görevlileri hem de aile hekimim tarafından düzenli arandım ve sağlık durumum hakkında bilgi alındı.Arada bir defa da psikolog arayarak durumumu sordu.

HERKES SAĞLIKLI

Şükürler olsun ki; testi pozitif çıkan hekim arkadaşımız süreci evinde ve sağlıkla atlattı. Temaslı olduğundan şüphelenilen kişilerin de tamamı negatif çıktı. (Aslında bu sonuç da fiziksel temas ve temizliğe dikkat edildiğinde yayılmanın çok kolay önlenebildiğini gösterdi. Toplum olarak bu basit kurallara riayet etsek, sokağa çıkma yasağına ve daha birçok önleme gerek kalmayacak ama ne fayda!)

O NEYDİ; BU NE?

Geçirdiğim bu süreç; “Daha önce apartmanımızda uygulanan karantina ise bu son uygulama neydi? Yok son uygulama karantina ise daha önceki neydi?” sorularını sormama neden oldu.

Kendimce, “keyfi ev hapsi”ile “karantina”nın farklarını şöyle özetleyebilirim:

  • Ev hapsiemrinihangi derin güçlerin verdiği belli değil. Aslında bellidir de korkudan polise soramazsın. Tebliğden sonra da hiçbir yetkiliyle hiçbir surette muhatap olunmuyor. Daha doğrusu yetkililer seninle muhatap olmuyor. Ağalar emir veriyor, marabalar uyguluyor. 

Sürecin hiçbir aşamasında sağlıkla ilgili bir irtibat kurulmuyor. Bırakın sağlık görevlisini, “S” harfi bile yok ortada!Sağlık Bakanlığı’nın sisteminde kayıtlı değilsin. Tebligat kağıdının hiçbir maddesi uygulanmıyor. Kurbanlık koyun gibi öyle oturuyorsun!

  • Karantinada ise karar mercii ve her adımda muhatapların belli; süreç Sağlık Bakanlığı’nın kontrolünde ciddiyetle sürdürülüyor. Tebliğ edilen onay formunda yazılan ne varsa hepsi hayata geçiriliyor.Sistemde kayıtlısın ve sürekli kontrol altındasın. Her adımda bilgilendiriliyor ve vatandaş yerine konulduğunu hissediyorsun.

ONLAR DA DEVLET GÖREVLİSİ BUNLAR DA…

İlk yazımda, “salla başını al maaşını şeklinde zuhur eden devlet memuru” zihniyetini eleştirmiştim. Kimse kızmasın ama hayata bakışım bu. Devlet denilen ve memurlar tarafından çalıştırılan mekanizma ile yıldızım hiç barışmadı. İyi de kendimle çelişkiye düştüm şimdi. Keyfi ev hapsine karar verenler de devlet memuru, karantina sürecinde yer alanlar da… Kafam karıştı… İnşallah ülkemizde bu konuda zihniyet devrimi yaşanır ve benim de düşüncelerim değişir. 

İŞİN KAFAMA TAKILAN TARAFLARI…

Süreçten böyle övgüyle bahsettim ama bazı hususlar da kafama takılmadı değil.

Onay formunda tarih yok!

Bunlardan biri, karantinanın tebliğ edildiği onay formundaki tarih bölümünün doldurulmaması. Yani resmi evrak statüsündeki formda tarih yoktu. Sadece bana getirilen formda değil, karantinaya alınan diğer arkadaşların formlarında da tarih bölümü boştu. İlk anda önemsiz gibi gelebilir ama bu kadar sıkı tutulan bir işte böyle bir eksiklik olması dikkat çekici. Karantinanın başlatılmasında tebliğ tarihinin dikkate alınmaması,“forma kasıtlı olarak tarih yazılmadığı” şüphesi doğurdu bende.

“Vatandaşın itiraz hakkının elinden alınması için önceden yapılan bir hazırlık mı?” sorusu geldi aklıma.

30 Nisan’da başlayan karantina, 01 Mayıs’ta başlamış sayıldı. 

Süreyle ilgili tartışmaya açık başka bir husus da karantinanın, tebligatın yapıldığı ve izolasyona alındığımız tarihten 1 gün sonra başlatılması oldu. İşte onay formunda tarih olmaması bu noktada önem kazanıyor!

Karantinaya, 30 Nisan 2020’de girdik ama Sağlık Bakanlığı’nın sistemine 01 Mayıs 2020 olarak işlenmiş. Bu durumu sorgulayan karantina arkadaşımErkan Asilkan’a, “Sisteme böyle girildi!” diye akla ziyan bir cevap verilmiş. Bizim Erkan pek laf altında kalmaz ama bu cevaba o bile karşılık verememiş! Beni aradı, “Abi ne yapayım?” diye sordu. “Çık gez-toz. Arıza çıkaran olursa beni tanıdığını söyle. Bir şey yapamazlar.” dedim ama yemedi. Son günü bekledi.

Erkan o cevaba bir şey diyememiş. O zaman ben diyeyim bari: 

Sisteme neden zamanında girilmedi kardeşim! Sistem dediğin şey, (tövbe haşa) Allah’tan gelen vahiy değil ki! Devlet görevlilerinin yürüttüğü bir iş. Devlet Hastanesi’nde kayıtlıyım, Sağlık Müdürlüğü’nde kayıtlıyım ama sistemde yokum! Beni 1 gün önce karantinaya alacaksın ama sisteme 1 gün sonra gireceksin.“Yemişim sisteminizi!” desem kaba kaçar mı bilmiyorum! Vatandaşı 14 yerine 15 gün karantinada tutmak hangi zekanın ürünüdür merak etmemek mümkün değil.

Parmakla saydım, en baba hesap makinalarıyla hesapladım, en kral matematikçilere hesaplattım; yetmedi İsviçreli bilim adamlarında sordum ama işin içinden çıkmak mümkün olmadı. Bir türlü 14’ü 15 yapamadık. “Devletinişine akıl ermediğine” bir kez daha şahit oldum.

YARGI NEYE GÖRE KARAR VERİR?

Tabii şöyle bir durum da var: Diyelim ki; ben elimdeki tebligata ve Keşan Devlet Hastanesi’nin kayıtlarına göre davranarak 14 gün dolduğunda izolasyona son verdim. Kolluk kuvvetleri de karantinadan erken çıktım diye ceza yazmaya kalkıştı tabii konu yargıya gidecek. O zaman yargı, resmi tebligata mı yoksa sisteme giriş tarihine mi itibar edecek? Alın size 10 puanlık bir soru daha!

Pozitif vaka 12, negatifler 15 gün!

Kafa karıştıran diğer bir konu ise karantina süresinin farklı uygulanması.

Testi pozitif çıkan hekim arkadaşımızla aynı gün karantinaya alınmamıza rağmen, onun karantinası bizden 3 gün önce bitti. Yani pozitif vaka 12, negatif vakalar ise 15 gün izolasyonda kalmış oldu. Demek ki; virüsün kuluçka süresi karantinaya karar verenlerin keyfine kalmış! (3 aydır Corona programı seyrede seyrede, virüsü de kuluçka süresini de öğrendik. Ahali olarak yakında aşı bulma çalışmalarına başlarız.)Bilim insanlarınca en fazla 14 gün olarak öngörülen süre, Keşan’da duruma göre değişebiliyor demek ki! Eh Trakyalıyız olsun o kadar farkımız! Virüsü bile dansöz gibi oynatırız!

TEŞEKKÜRLER

Tabii eleştirileri dile getirdim ama olayın tamamına baktığımızda, güzel yürüyen bir süreci, kafama takılan bu ayrıntılar nedeniyle mahkum edemem.

Yazımı şu samimi teşekkürle bitirmem gerekiyor:

Keşan Devlet Hastanesi ve Keşan İlçe Sağlık Müdürlüğü görevlilerine, süreci yakından izleyen Sağlık Bakanlığı’na ve sağlık durumumu anlık takip eden aile hekimleri Gülnihal-İbrahim Şapçılı’yateşekkür eder, kolaylıklar dilerim.

Sevgiyle ve sağlıkla kalın.