AYGÜL KONAR

Erk Oğuz, kadın cinayetlerinin karanlık kökleriyle mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. 

24 Mayıs’ta Muğla’da boksör sevgilisi tarafından bıçaklanarak öldürülen Zeynep Şenpınar,  28 Mayıs günü Manisa’nın Şehzadeler İlçesinde, erkek arkadaşı olduğu sanılan bir kişi tarafından pompalı tüfekle yol ortasında öldürülen Gülnur Kocabaş, 29 Mayıs günü, tahminlere göre boşandığı eşi tarafından kendi evinde silahla öldürülen Nurcan Polat, 30 Mayıs günü Rize’nin Çayeli ilçesinde, 30 yıllık eşi tarafından bıçaklanarak öldürülen Rukiye Çerman’dan örnekler vererek kadına şiddetin önlenmesi gerektiğinin altını çizen Erk Oğuz, şunları söyledi:  “En temel insan hakkı olan yaşam hakları, sadece kadın oldukları için insafsızca ellerinden alınan bütün kadınlarımıza tanrıdan rahmet, büyük acılar içinde geride kalan sevdiklerine ise dayanma gücü diliyoruz. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, toplumların yaşadığı ağır sorunlardan birisidir. Çağlar gerisinden günümüze uzanan bir insanlık suçunun adıdır. Öznesi, cinsiyeti yüzünden, yani kadınlığı üzerinden hedef olan kadınlardır. Fakat bu sorunun yarattığı sarsıntı, kadınıyla erkeğiyle bütün toplumu kuşatmaktadır. Milletimiz ülkemizde yaşanan kadın cinayetlerini mahkûm etmekte ve önlemesi için, devlet kurumlarının çözümlerinin geliştirilmesini beklemektedir. Önemsenen demokratik kitle örgütleri kamuoyunun tepkisine önderlik etmekte, çözüm yollarının araştırılmasında çalışmalar yürütmektedir. Tarihsel temelinde, kadını ‘erkeğin kulu’ olarak gören feodalitenin yattığı kadına yönelik şiddetin, bazı kadın örgütlerinin yaptığı gibi, ‘erkeği hedefe koyarak’, kadınla erkeği birbirine düşmanlaştıran nefret söylemleriyle ortadan kaldırılmayacağı ise aklı başında bütün kesimler tarafından dile getirilmektedir. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlıkları tarafından kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yapılan bütün hukuki, idari, eğitsel çalışmalar önemlidir, değerlidir. 6284 sayılı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ uygulama ve işlevselliği artıran çalışmaların ve başta ‘Kadın Destek Uygulaması’ olmak üzere, şiddete maruz akalan kadına, kolluk güçlerinin ivedi şeklinde ulaşmasını sağlayan yöntemlerin, sayısal karşılaştırmalara göre iyi sonuçlar verdiği de görülmektedir. Alınan önlemler, uygulamada çıkan aksaklıklar ve noksanlıklar giderilerek geliştirilmelidir. Hepimiz bilmekteyiz ki kadın sorununun kökleri çok derinlerdedir. Emperyalist tahakkukun beslediği ortaçağ karanlığı ve yaydığı kültürel yozlaşma, bu kökleri canlı tutmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamış gözüken zengin batı toplumlarında da kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin yaşanmasının nedeni budur. Nihai çözüme, emperyalizmin derinden beslediği feodal düşünce kalıplarının tümüyle yıkılarak, kadın ve erkeğin toplumsal yaşamda birbirine göre konumlarının üretim ilişkileri düzleminde eşitlenmesi ve inanın özgürleşmesiyle ulaşılacaktır. Devletimiz, yukarıda değindiğimiz önleyici tedbirlerin daha da etkinleştirilmesinin yanında, kadın sorununun karanlık köklerine karşı tam bağımsız, özgür ve ileri bir toplum olmamızın yolunu çizen Cumhuriyet Devrimlerimize yeniden sarılarak; süreci bu yönde ilerletmenin adımlarını atmak zorundadır.”