Beslenmenin önemi anne karnında başlar ve anne karnından itibaren insan sağlığının ve yaşamının temelini oluşturur. Doğumdan itibaren ilk 6 ay boyunca bebeğin anne sütü ile beslenmesi ve bebeğin özellikle 6 yaşına kadar olan beslenme durumu bireyin gelecekte süreceği yaşamın kalitesini ve bireyin sağlığını belirlemede temel oluşturur. İnsanın; büyümesi, gelişmesi, sağlığının korunması, sağlığının sürdürülmesi, hastalıkların tedavisi ve sonuçta yaşam kalitesi beslenmesi ile doğrudan ilgilidir.

“Sağlıklı olmak mı? Sağlıksız olmak mı?”

İşte bütün mesele bu! Tüketmiş olduğumuz gıdaları gelişi güzel ve planlamadan tüketmemiz durumunda sağlığımız bozulabilir hasta olabiliriz. Hem gıdaların içerisinde bulunduğu besin öğeleri ve maddeleri nedeniyle hem de yetersiz gıda güvenliği uygulamaları nedeniyle tükettiğimiz gıdalar sağlığımızı bozabilir, bizi hasta edebilir. Gıda güvenliği demişken hemen bir yanlışlığı düzeltelim: Yetersiz gıda güvenliği uygulamaları nedeniyle mikroorganizmaların neden olduğu gıda zehirlenmelerinin beslenme bozuklukları ile hiçbir alakası yoktur. Ne yazık ki bazı kaynaklar (internet siteleri) bilinçsizce gıda zehirlenmeleri ile beslenme bozukluklarını ilişkilendirmektedir ki bu iki konunun birbiri ile hiçbir alakası olmadığını üzerine basa basa tekrar belirteyim.

Bir başka düzeltme daha yapmakta fayda var: Gıda alerjileri ve gıda intoleransları da birer beslenme bozukluğu değildir. Gıda alerjisi ve gıda intoleransı vücudumuzun bazı eksikliklerinden kaynaklanan durumlardır. Bazı durumlarda beslenme bozukluğu olarak gösterilmektedirler fakat bu yaklaşım doğru değildir. Ancak ‘Beslenme Bozuklukları’ neticesinde gıda alerjisi ve gıda intoleransının ortaya çıkabildiği durumlar söz konusu olduğu için birbirleri ile ilişkili olduğunu bilmemizde fayda var.

Beslenme bozukluğu nedir?

Beslenme bozukluğu; vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besin öğelerini temin etmek amacıyla tüketmiş olduğumuz gıdaların dengesiz ve yetersiz bir şekilde vücuda alınması ya da tüketilmemesi sonucu vücudun normal işleyişinin bozulmasına neden olan beslenme uygulamalarına denir. Yani yetersiz ve dengesiz beslenme neticesinde vücut sağlığımızı kaybetmemize yol açan uygulamalara beslenme bozukluğu diyoruz. Beslenme bozukluğunun bir diğer adı da Malnutrisyon’dur.

Beslenme ile ilgili uygulamalar sağlığımızın devamlılığını sağlamanın yanı sıra günlük hayatımızda; tutum ve davranışlarımızı, eğitim ve çalışma yaşamı performansımızı, başarımızı ya da başarısızlığımızı belirlemede en önemli unsur olduğunu da unutmamamız gerekir.

Bizler ne ile beslenirsek vücudumuz onu kullanır. Nasıl ki ustanın eline ne malzeme verirseniz usta o malzemeden yemek yapıyorsa bizde vücudumuza hangi besin öğelerini verirsek vücudumuzda o besin öğelerini elinden geldiğince kullanır. Eğer biz vücudumuza ihtiyaç duyduğu besin öğelerini vermezsek ne kadar sağlıklı ve hijyenik beslenirsek beslenelim hasta olmamızın önüne geçemeyiz. Beslenme bozukluğu; yetersiz ve kötü beslenmedir. Yetersiz ve kötü beslenme vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besin öğelerinin bazılarından çok tüketmek, bazılarından hiç tüketmemektir. Yetersiz ve kötü beslenme neticesinde vücudumuz varlığını devam ettirmek için ihtiyaç duyduğu besin öğelerini gıdalardan alamadığı için bir zaman sonunda arızalanmaya ve bize sinyal vermeye başlar. Bizler bu sinyali alır ve hatamızı kısa sürede telafi edersek sıkıntı olmaz. Ancak bizler vücudumuzun “mekanizmanın işleyişinde sıkıntı var” sinyalini anlamaz ve önlem almazsak vücudumuzda hastalıklar oluşmaya başlar ve artık ardı arkası kesilmeyen hastalıklar zincirini başlatmış oluruz.

Ülkemizde yetersiz ve kötü beslenme sonucu görülen bazı sağlık sorunları ve oranları şöyledir:

Diş Çürükleri: 6-12 yaş grubunda bölgelere göre % 64-100 oranında

Hipertansiyon: Tüm nüfusta %11-43 arası oranda

Obezite: 15-49 yaş aralığındaki kadınların % 34,2’si hafif obez, % 22,7’si obez, 15-49 yaş arası erkeklerin % 21,2’si obez.

Kalp ve Damar Hastalıkları: Ülkemizdeki ölümlerin % 43’ünün nedeni.

Protein-Enerji Yetersizliği: 5 yaş altı çocukların %15’i kronik olarak yetersiz beslenmektedir.

Demir Yetersizliği: 0-5 yaş çocuklarda %50, okul çağı çocuklarda %30, gebe ve emzikli kadınlarda % 50

İyot Yetersizliği: Tüm nüfusta % 15

Raşitizm: Tüm nüfusta % 7,9 - 20 arası oranda

Bebek Ölüm Hızı: Ülkemizde bebek ölüm hızı her bin canlı doğumda 17.

Vitamin-Mineral Eksiklikleri: Tiamin eksikliği % 20, Folik Asit eksikliği %23, Riboflavin eksikliği % 90, Vitamin B12 eksikliği %6, Vitamin B6 eksikliği % 83, Vitamin C eksikliği % 43, Vitamin A eksikliği % 12, Vitamin E eksikliği % 22, Demir eksikliği % 6, Çinko eksikliği % 16

Yukarıda görmüş olduğunuz hastalıkları yaşama riskinizi azaltmak için yaşamınızın en temel ihtiyaçlarından biri olan “beslenme”yi yalnızca karın doyurmak için değil, vücudunuzun sağlığını devam ettirmek için belirli bir plan dâhilinde yapılması gerektiğini unutmayın.

Aşkla ye, sağlıkla yaşa!