“Kadife yalanların arasında çelik kadar sert bir gerçek yatıyor…”

(Holy Diver-Ronnie Davis Dio)

Keşan’ın Neşesi’nde okudum…

Başkan, 23 Nisan’da çocuklara bir güzellik yapmak istemiş…

Cennet Bahçesi’ndeki etkinlikler sırasında bir simitçi görmüş…

Demiş ki; “Hepsini alıyorum, dağıt çocuklara”…

Simitçi dağıtmış…

Sonra Başkan sormuş; “Kaç simit verdin?”

Simitçi demiş; “400”

Başkan işkillenmiş tabi…

Diğer belediye yetkilileri ile…

Arabanın 400 simit alamayacağını…

Simitlerin zaten yarısının satılmış olduğunu söylemiş…

Hatta zabıta ekipleri

Simitçiye simit veren fırını aramışlar…

Sormuşlar; “Kaç simit verdin?” diye…

Fırıncı da “300” demiş…

Sonra da Başkan çıkışmış simitçiye…

“Yanlış yapıyorsun” demiş…

Zannımca simitçi…

Başkan’ın, simitlerin parasını kendi cebinden değil de…

Belediye’den ödeyeceğini düşündü…

Ve ne yaptı?

Kendince… “Biraz da biz yiyelim” dedi

İlk bakışta evet, yanlış, hatalı bir davranış…

Ama düşünmeden edemiyorum…

Simitçiyi bu noktaya getiren nedir?

Simitçilik yaparak evine ekmek götürmeye çalışan biri…

Bir anda nasıl “dönüşüm” geçirdi?

Neden birkaç yüz liraya tenezzül etti?

Eminim normalde tezgâhının önünden geçen biri…

Yere 200 lira düşürse, koşar peşinden parayı verir de…

Başkan simit almaya kalkınca, aniden neden “değer kaybı”na uğradı?

Aklıma gelen tek bir şey var…

Bilinçaltı

Aslında simitçi, yanlış yapmadı…

O, doğru bildiği yanlışı yaptı…

Çünkü ona öğretilen buydu…

Böyle bir düşünce yapısıyla büyüdü…

Hep bunu yaşadı, buna alıştırıldı…

Nasıl mı?

“Benim memurum işini bilir” diyen Cumhurbaşkanı görmüş…

“Bal tutan parmağını yalar” ve…

“Devletin malı deniz, yemeyen keriz” gibi atasözleri olan…

“Çalıyor ama çalışıyor” kafasındaki seçmen kitlesine sahip…

Sahte diplomalarla, ikişer, üçer maaş alan bürokratların kol gezdiği…

ATM memurlarının cirit attığı…

Hısım akrabalarla aile apartmanına dönmüş üniversitelerin kanıksandığı…

Çiftlik gibi yönetilen belediyelerin rant makinesine evrimleştiği…

Danışman ayağına, gelin-görümcelerin Meclis’i matineye çevirdiği…   

Milletinin 30 liraya patlıcan alırken, vekilinin 15 liraya “meclis special pide” yediği…

Hısım-akrabalardan “kanuna ek madde” oyunlarıyla cayır cayır mal alındığı…

Doğrudan teminler, hizmet alımları derken…

Kendine yakın olanın zenginliğine zenginlik katıldığı…

Ve tüm bunların, gayet sıradan bir şekilde, hiçbir ahlâki sakınca görülmeden…

Herkesin gözünün içine baka baka yapıldığı bir ülkede…

Simitçiden de daha fazlasını bekleyemezdiniz…

İşin içine devletin parası girince…

Her şey mubah geliyor…

Çünkü ona göre “herkes yiyor”

Ve bir anlık fırsatı kaçırmak da ahmaklık oluyor…

Bu ülkede…

“Ben ne yaptıysam, sayın başbakanın bilgisiyle yaptım… O’nun da istifa etmesi gerekir”

Diyen Bakan, otobüs tepelerine çıkarılıp “kahraman” ilan edilmedi mi?

“Her Cuma sallıyorum bir ayet, Bakara makara” diyen Bakan’ı da gördük…

Kendi bakanlığına mal satan Bakan’ı da…

“Milletin bilmem neresine koyacağız” diyen işadamı var, halen ihale alabiliyor…

Kaç tane tapu dairesine, gümrük kapısına, kaç belediyeye yolsuzluk baskınları yapıldı… Sayamayız bile…

Kooperatiflerin çoğunun içi boşaltıldı…

Apartman yöneticiliğinden, gayrimenkul zenginliğine uzananlar oldu…

Sayıştay raporlarında her yıl ortaya çıkan “usulsüzlükler”…

Keşan’dan, Çin’e duble yol olur…

(Aslında Amerika’ya yazacaktım ama arada Atlantik Okyanusu var…

Gerçi köprü de yapabilirdik, geçiş garantili, neyse…)

Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün…

2021 Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke arasında 96. olmuşuz…

Daha ne olsun…

Diyeceğim o ki…

Simitçiye kızmayın…

Nasıl ki bir çocuk, ailesinin eseriyse…

Toplum da, makam sahiplerinin aynası oluyor sanırım…

Herkes, “kendi adaletini” arayınca…

Çürümüşlük de sıradanlaştı…

Bir hilâl uğruna ne güneşlerin battığı…

Pırıl pırıl, tertemiz, anasının ak sütü gibi helâl…

Bu güzelim ülke, 100 yılda…

Bir batakhaneye çevrildi…

Ve simitçinin de bilinçaltı uyandı…

Nasılsa parayı “belediye verecek” diye düşündü…

Gereğini yaptı…

Ama yine de tüm bu bataklığın içinde…

Açacak çiçekleri bekliyoruz…

Umudumuz hâlâ var…

Çünkü biliyoruz ki…

23 Nisanlarımız var… 19 Mayıslarımız var…

Evlâdına, onursuz bir mülk yığını yerine…

Gururlu bir hayat miras bırakmak için savaşan…

Anne ve babalar da var…

Hem de insanın yüreğini ferahlatacak kadar çok…

Tüm direnenlere huzurlu ve mutlu bayramlar dilerim…

Bu arada…

Sayın Başkan’ımızın…

Kendi parasının hakkını arama çabalarını…

Ve Belediye yetkililerimizin…

Bu konudaki titiz çalışmalarını…

Takip ettikten sonra…

Belediye’mizin de her kuruşu için

Aynı özeni göstereceklerini umuyorum…