ENEZ MEKTUBU

Ekonomi konusunda ahkam kesmek haddime düşmez. Ancak işin kabaca bilinmesi gereken bazı kavramlarını öğrenmeden de siyaset yapılmaz. Hele bunu CHP’li Selin Sayek Böke gibi bizim anlayacağımız seviyeden anlatan biri olursa bugün gelinen noktayı ve başımıza gelecekleri anlamamız çok kolaylaşır. Nitekim ben 2-3 yıl önce Selin Hanımla yapılan bir söyleşide öğrendiklerimle bugün, AKP’nin ekonomik makas atlayışının bizi nereye götürebileceğini kestirebiliyorum. Ne mutlu ki CHP’de sadece Muharrem İnce gibi popülist demogoglar yok. Selin Sayek Böke gibi çok değerli bilim insanları da var…

Selin Sayek Böke o gün, “Eğer demokrasi bütün kuralları ile işlemiyorsa, adalet olmazsa, özgürlükler kısıtlıysa, ufukta barış görünmüyorsa, iktidar eliyle insan hakları ile ilgili sorunlar yaratılıyor ve yaşanıyorsa ekonominin düzelmesini beklemek hayaldir” demişti. Bunu o kadar güzel anlatmıştı ki AKP’nin ekonomik kurmaylarının bile şu anda geldikleri nokta burasıdır. Nitekim AKP’nin 2002-2010 arasındaki ekonomik başarısının sırrında bu kavramların oluşturduğu ortamın önemi yok sayılamaz.

***

Şimdi anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı bu konularda nihayet ikna edilmiş. Hatta en önemli inadından vaz geçirilerek “faizin sebep, enflasyonun sonuç” olmadığı kendisine nihayet anlatılabilmiş. Nitekim önümüzdeki günlerde bu konuda alınacak önlemin ilki, faizin en az 4 puan artırılması olacaktır. Bu işin en kolay tarafıdır. İyi de bakalım, syledikleri gibi, asıl gerekli olan, adalet, demokrasi, insan hakları, barış gibi konularda adımlar atılabilecek mi, yeterli olabilecek mi? Ya da başka hangi önlemler alınacak? Bunları hep birlikte izleyeceğiz.

***

24 Ocak 1980 ve 5 Nisan 1994, 2002 krizini yaşayanlar bilir. Böyle zamanlarda alınacak kararlar bellidir. Örneğin faizler yükseltilir, az veya çok bir devalüasyon yapılır, Yani döviz fiyatı artırılır. İktisadi devlet teşekküllerinin ürettiği mallara zam yapılır. Sabit gelirlilere beklenin çok altında zam yapılır, ya da hiç yapılmaz. Yani kısacası tüketimi özendiren ne varsa kısıtlanır. Bir de düşük faizli kredi için IMF’nin ayağına gidilir.

 İyi de… Döviz zaten tavan yapmış devalüasyon gerekmeyebilir. Hemen hepi özelleştirildiği için  iktisadi Devlet kuruluşu diye bir müessese ve ürettiği maldan söz etmek zaten mümkün değil. Sabit gelirliler zaten açlık sınırında. Neyini kısıtlayacaksın? IMF seçeneği ise AKP için kendi iflasının ilanı demektir. 

***

Türkiye 1980’lerin, 1994’lerinTürkiyesi değil... Bugün daha başka tedbirler gerekiyor. Örneğin sadece tasarruf ederek bile bir yerlere varabiliriz. Sadece Suriye ile barışı gündeme getirerek, komşularımızla iyi ilişkiler kurarak, uluslararası ilişkilerde kullandığımız üslubumuzu düzelterek, dış sorunların hepsini birden çözmek yerine bir kısmını erteleyerek, basın özgürlüğünü lafta bırakmayarak, “siyasi suçlu” kavramını yeniden gözden geçirerek önemli mesafeler alabiliriz. 

Yabancı sermaye güvenilir bir alan arıyor... Ülkemizin adalet sistemine, vergi sistemine, kurumlarına güvenerek gelebilecek bir yabancı yatırımcı bulabilir miyiz? Bırakın yabancıları. Biz kendimiz güveniyor muyuz?

***

İşte işin kilit noktası budur; Güven… Her an savaşa hazır bir gerginliğin yaşandığı, tüm hudutlarımızın kapalı olduğu, Dünyanın en büyüklerinden olduğu bilinen TIR filolarımızın hudutlarımızdan çıkamadığı, ülkemizde adalet mekanizması dahil tüm kurumların tek elden ve tek yerden yönetildiği bir ortamda hangi önlemler alınırsa alınsın, güven vermek ve olmamız gereken yere varmak mümkün değildir. 

***

Ekonomiden beklediğimiz sonuç çok güçlü bir ordu kurmak değil de insanların açlık sınırı altında yaşamamaları, istihdamın artırılarak gençlerin iş sahibi olabilmeleri, herkesin yarınlarına güvenle bakabilmesi, milli gelirin adil dağıtımı, adalet, sağlık ve eğitim hizmetlerinden eşit olarak yararlanabilmeleri ise AKP zihniyetinde değişmesi gereken daha pek çok anlayış vardır. 

Güçlü bir Türkiye’nin ne olduğu; tank sayısına göre değil, güvenilirliğine, barışa katkısına, insan haklarına verdiği öneme, adalet mekanizmasının bağımsızlığına, gençlerinin geleceğe olan inançlarına bakılarak değerlendirilmelidir.