ENEZ MEKTUBUUlaş DEMİRAY

Meral Akşener’in grup toplantısını dinlemek bana iyi geldi. Aşağıdaki yazıyı daha önceden yazmıştım. Akşener’in DEVLET tarifi ile bağdaştığımı görerek sevindim. Devleti hükümet hatta TEK ADAM sanan ya da öyle olduğunu sanmak işine gelenlerin yanılgısına açıklık getirmeye ben de katkı vereyim. Yazımı bazı küçük düzenlemelerle sizlerle paylaşayım.

***

GARA Operasyonu iki başlıkta irdelenmelidir. Birincisi 13 masum silahsız vatandaşımız katledildi. Bu cinayeti; hatta bu katliamı yapan PKK’dır. Bu olay insanlık dışı, pisikopat bir anlayışın bir kez daha ortaya çıkışıdır. Bunda hiç kimsenin farklı düşünmesinin faydası da yok geçerliliği de yok. Günümüz dünyasında, çağdaş ve demokratik ülkelerde Atatürkçüler bile yapsa, Atatürkçülük adına bile yapılsa terör, terördür. Hafifletici bir mazereti olamaz. Lanetlenmesi şarttır.

***

GARA Operasyonu’nun bir başka boyutu “Başarısız olunduğu” bizzat Cumhurbaşkanı’nın kendisi tarafından da kabul edilen “Kurtaramama Operasyonu”nun askeri ve siyasi sorumlusunun kim olduğuna ilişkin tartışmalardır. Bunun sorumlularını ve başarısızlığın nedenlerini sormak, bilgi sahibi olmak her vatandaşın hakkıdır. Cumhurbaşkanı “Bunun bir devlet operasyonu olduğunu, tek bir sorumlu aranmaması gerektiğini” vurgulamış ve TOPYEKÜN Devletimizi sorumlu olarak tanımlamıştır. Bu tanımlama “Özürü kabahatinden büyük” diyebileceğimiz bir mazerettir. Mutlaka tartışılmalıdır.

***

Çünkü Devlet, sadece hükümet ya da onu temsilen Cumhurbaşkanı’ndan ibaret değildir. Devlet tek başına Cumhurbaşkanı da değildir. Devlet, yetkileri yasalarla belirlenmiş kurumları ile, hükümeti ile, TBMM ile, ordusu ile, yargı sistemi ile, Merkez Bankası ile, yerel yönetimleri ile, muhtarları ile, Meslek kuruluşları ile bir bütündür. O nedenle ortada bir yanlış varsa bunun sorumluluğunu toptancı bir anlayışla devlete yüklemek hiç sözü edilmemesi gereken siyasi bir gaftır. Gara’da planlanıp, uygulanan bir kurtarma operasyonundan ötürü TC. Merkez Bankasını sorumluluk paylaşımına nasıl ortak edebiliriz ki? Ya da “Zararsızdır” denilerek uygulanan ve ölümlere neden olan bir ilaca izin verilmesinden Sağlık Bakanı yerine Turizm Bakanını da mı sorumlu saymamız gerekir? 

***

Bu olayda tartışılması gerekenasıl önemli olankonu Milli Savunma Bakanı’nın bu harekattaki konumudur. Devlet anlayışımızın, geleneklerimizin aksine Genelkurmay Başkanı’nın, yani askerin önüne, yani Cumhurbaşkanı ile askerin arasına Milli Savunma Bakanını koyarsanız asıl yanlış olan ve bugün asıl konuşulması gereken konu budur. Milli Savunma Bakanlığı ordunun ya da güvenlik güçlerinin harekat merkezi değildir. MSB’nı ordunun kısa, orta ve uzun vadedeki gelişmeleri, ihtiyaçları, harp sanayii, personel eğitimi gibi işlerin planlaması ile uğraşmalıdır. Ordu; protokol olarak MSB’ye bağlı olsa da kurtarma Operasyonları planlamak, uygulamak MSB’ın işi değildir. Böyle kritik operasyonlar için Cumhurbaşkanı ya da hükümet hedefini ortaya koyar, talimatını verir. Bundan sonrası MİT, Ordu ve diğer güvenlik güçlerinin işidir. Belirlenecek bir özel harekat grubu ve onun belirlenen komutanı tarafından Genel Kurmay Başkanı’nın nezaretinde bu planlamalar yapılır ve uygulanır. Böyle bir düzenleme olsaydı sorumlunun kim olduğu elbette tartışılmazdı. Bu geleneksel hiyerarşi uygulanmayınca sonuçta sorumluluk Cumhurbaşkanı’nın üzerinde kaldı.

***

Bu olayda hiç suçlanamayacak olan Devletimizdir. Yıpratılmaması, başımızın üstünde tutulması gereken Devletimizdir. Sahip çıkılması gereken Devletimizdir. Çünkü; hükümetler, Cumhurbaşkanları gider, Devlet ise değişmeyecek olandır. Akşener’in de vurguladığı gibi “Devlet, ebed müddet”tir.