Bulgaristan gezimizin ilk durağı Plovdiv yani Filibe oldu. Plovdiv’e gelmeden önce Kapıkule’den sonra ilk şehir Svilengrad’ta dövizceye uğradık. Gerçi Svilingrad’ta Türkçe tabelalarının fazla olması nedeniyle kendimizi hala Türkiye’de olduğumuz hissi vardı. Janet Grand Market’e uğradık Bulgaristan’a geldiğimizi o zaman anladık. Fiyatlara biraz baktıktan sonra arpa suyu aldık. 2 litresi 2,69 levaydı. Düşünün Keşan’da 2 lt arpa suyunun 2,69 TL olduğunu. Neyse biz gezimize dönelim. Svilingrad’tan çıktıktan birkaç kilometre sonra solda Mustafa’nın Yeri var. Dönüş yolumuzda ona uğramıştık Svilingrad bölümümüzde değineceğim.

AVRUPA ŞEHRİNE YAKIŞMAYAN YOLLAR

Svilingrad-Plovdiv arası 150 km, Burgaz yoluyla birleştikten sonra trafik artıyor. Fakat sağ şeritten giderken yollar çok bozuk. Öyle böyle değil. Avrupa kentine yakışmayan yollar. Bu bozuk yollar Plovdiv’den yaklaşık 15 km Sofya’ya giderken de devam ediyor maalesef.

BULGAR KÖYLERİNDEKİ İLGİNÇ DURUM

Plovdiv’e giderken yola yakın uzak köyler gözümüze çarpıyor. Yunanistan’da köyleri veya şehirleri gördüğünüzde ilk göze çarpan Kiliselerdir. Bizde de camilerdir. Ama Bulgaristan’da köylerde dini yapıları (kilise olabilir camii olabilir) dışardan baktığınızda göremiyorsunuz. Bu bana ilginç geldi.

NEFES ALAN ŞEHİR PLOVDİV

Plovdive giriyoruz. Aslına bakarsanız dışardan içe doğru şehirlerin görünüşü bana göre Sosyalizmden Kapitalizme geçiyor. Dışarıdan baktığınızda doğu bloku ülkelerdeki şehirlerden bir farkı yok. Büyük gri apartmanlar, fabrikalar… İçeriye girdikçe renkler çoğalıyor. Meriç Nehri tüm güzelliğiyle Enez’e doğru yol alıyor. Geniş sokaklar, apartmanların önünde geniş ağaçlıklı alanların bulunduğu sosyal alanlar ve arabalar için otoparklar. Geniş geniş insanca yaşam alanları oluşturmuşlar. Yayalaştırılmış caddeler sokaklar, geniş sık ağaçlı parklar. Arkeolojik kazılarla iç içe olan insanla uyumu sağlanmış tarihi mekanlar. Ancak Sosyalist dönem zamanından kalma apartmanların bazılarının dış cepheleri bakımsız, belki de böyle bir hizmet alımı bekliyorlardır. Bilemem. 

TRAFİK KURALLARINA HARFİYEN UYUYORLAR

Trafik alışkanlıkları açısından hiç de bize benzemeyen Bulgaristan’da Plovdiv’de ana yolda giderken bir dönere yaklaştık. Normalde biz ne yaparız? Dönerdeki bizi bekler değil mi? Kesinlikle…Bulgaristan’da tam tersi. Dönerdeki araçların öncelik hakkı vardır. Ana yoldaki bekler. Biz de bekledik hem de hatrı sayılır dakikada. Bir diğer önemli trafik kurala da önem gösteriyor Bulgarlar. Yaya geçidinden geçen yayalara yol verme. Bizde durum nasıl sizce? Keşan’da az da olsa bu kurala uyan sürücüler var ama genelde çok da uyan yok… Yayalar da öyle her taraftan karşıdan karşıya geçmiyor. Bizde durum nasıl sizce? Eski Tekel Meydanı başta olmak üzere herkes her yerden geçiyor. Bulgarlar, trafik kurallarına harfiyen uyuyorlar. Bunlar gerçekten takdire şayandı. Tebrik ederim biz hala bu kuralları öğretemedik insanlarımıza…

1.MURAT ŞEHRİ FETHETTİĞİNDE YÖRÜK TÜRKMENLER FİLİBE’YE YERLEŞTİRİLMİŞ

2019 yılında yapılan nüfus sayımına göre Plovdiv’de 347.851 kişi yaşıyor. Ve 7 tepe üzerine kurulmuş Plovdiv’in bir tepesi 20. yüzyılın başında yok edilmiş. Çok da sebebini araştırmadım. Osmanlı’nın önemli şehirlerinden birisi Filibe. 1. Murat şehri fethettiğinde buraya İzmir, Aydın, Manisa, Konya ve Karaman yöresinden Yörük Türkmenler Filibe’ye yerleştirilmiş. Plovdiv’de Türk ve Pomak nüfusu varlığını korumaktadır. Vikipedi’den aldığımız bilgiler bu yönde… Zengin demir kaynaklarının bulunduğu Plovdiv’de tarım ağırlıklı bir ekonomi 20. yüzyılın başlarında gıda işleme, tütün, biracılık ve tekstil endüstriyel ekonomik değişimin temel direklerini oluşturmuş. Komünist yönetim sırasında şehrin ekonomisi büyümüş ve ekonomi ağır sanayi ağırlıklıymış. 1989'da Komünizmin çöküşünden ve Bulgaristan'ın planlı ekonomisinin çöküşünden sonra bir dizi sanayi tesisi kapatılmış; kurşun ve çinko, makine, elektronik, kamyon, kimyasal madde ve kozmetik ürünleri üretimine devam edilmiş. 

PLOVDİV’DE 3 SAAT

Plovdiv’de yaklaşık olarak 3 saat kaldık. Aracımızı park edip yayalaştırılmış caddelerinde gezerken bu 3 saat çabucak geçti. Tarihi bir kent Plovdiv, yayaların saatlerce yürüyebileceği, yürümekten yorulduğunda daoturmak için bankların bolca olduğu bir kent de aynı zamanda. Balkanların en büyük camilerinden olan Hüdavendigar (Cuma) Camiine rastlıyoruz. Altında Bulgaristan’da Camiye ait bir kafe var. Nadir çay içilen kafelerden bir tanesidir. 2019 yılında Avrupa Kültür Başkenti seçilmiş. Bu yılın hatırına selfi noktası düzenlenmiş biz de orada bir fotoğraf tabiî ki de çektirdik. Çok kaliteli şehir mobilyaları ve heykelleri var. Bunu da 3 saat içinde görmüş olduk. Ayrıca engelliler için de engelsiz bir şehir Plovdiv. Tarihi kalıntıların olduğu alana inmek için engelli asansörünü unutmamışlar. Plovdiv Belediyesini kutlamak gerek.  Çok güzel ağaçları bol parkları var. Bunu her seferinde okursanız bana kızmayın. Gerçekten de böyle. O yüzden aklıma geldikçe yazabilirim.

ATA TOPRAĞIM FİLİBE

Plovdiv, 3 saatte gezilip de anlatılabilecek bir şehir değil ama zamanımız bu kadardı. Sofya’ya gidip kiraladığımız eve giriş yapma mecburiyetimiz vardı. O yüzden başka bir zaman kalma fırsatı buluruz belki de… Plovdiv ya da Filibe yakın zamanda Fenerbahçe’nin Botev Plovdiv’le yaptığı maçla hatırlarım. Daha sonra lise arkadaşım 1993 yılında Plovdiv’e üniversite okumaya gitmişti. Plovdiv’in ya da Filibe’nin benim için ayrı bir yanı var. Babamın annesi yani babaannemin babası Ahmet Özkan, 1868 yılında Filibe’de doğmuş ve 1933 yılında Keşan’ın Akçeşme Köyü’nde vefat etmiş. Ahmet dedemin ruhuna bir dua okudum 1. Murad’ın yaptırdığı Cuma Camii’nde. Filibe bir bakıma benim için bir ata toprağı biraz da bu duygularla gezdik Plovdiv’i ya da Filibe’yi.

Plovdiv’de yemeğimizi yedik karnımız tok sırtımız pek sonra da demedik ver elini Sofya şehri dedik…