AYGÜL KONAR
Özdağlı, özellikle son günlerde, Keşan'daki grip salgını nedeniyle birçok söylemlerin yayılmaya başladığını belirterek, "Bu aralar bir salgındır gidiyor. 'Grip miyim, domuz gribi mi, gergedan gribi olmasın sakın' gibi söylemlerde bulunulabiliyor. Domuz gribi, ismini Meksika ve Amerika'da domuzlarda hastalık yapan bir virüse benzemesinden alıyor. Bu sadece bir benzerlik. Benzerlik nedeniyle bu isim takılmıştır ve hastalık domuzlardan falan geçmemektedir. Ama ülkemizde ve kasabamızda yaşattığı kâbus gerçekten çok fazla. Eskiler, 'Grip işte, ilaç kullanırsan 1 hafta kullanmazsan 7 günde iyileşir' der. Yaşadığımız toplumsal panik biraz endişe yaratıyor. Herkes grip olduğunu, gripse domuz, gergedan gribi olup olmadığını merak ederek hastaneler koşuyor. Kamu ve özel hastaneler yoğunluktan felç olmuş durumda ve toplumsal panik gün geçtikçe artıyor." dedi.
“HER YIL BU SALGIN EN AZ 2 ATAK YAPMAKTADIR”
Bu konuda kamuoyunu hem bilgilendirici, hem de rahatlatıcı açıklamalarda bulunan Dr. Uğur Özdağlı, "Öncelikle sakin olalım. Grip enfeksiyonu salgınları her yıl soğuk ve kirli hava ile düzenli olarak görülmekte. Yılın belli dönemlerinde 1-2 hafta yükselerek zirveye ulaşmakta ve sonra kesilmektedir. Her yıl böyle olmaktadır. Bu yıl da tam salgının ortasındayız ve salgın azalmaya başladı ve kısa zamanda bitecek. Muhtemelen 1 ay içinde ikinci bir salgına hazır olalım. Her yıl bu salgın en az 2 atak yapmaktadır. Ülkemizde yaşanan grip salgınında durum bu. Yüksek ateş 39-40 dereceye kadar, öksürük, halsizlik, kas ağrısı, kol- bacak ve baş ağrısı en sık bulunan şikayetler. 1 yaşından küçük çocuklar ve 65 yaş ve üzeri grup bağışıklığı zayıf olabileceği için en dikkat edilmesi gereken grup. Bu arada kronik hastalığı olan, böbrek, kalp nefes darlığı, astım, şeker hastalığı olanlar ise bağışıklık sistemi iyi çalışmadığı için risk altında. Aşı, korunmada önemli bir seçenek. Ama kur farkı nedeniyle aracı firma yüksek kar etmek için geçen sene 30 TL olan aşıyı bu yıl 72 TL'ye satmaya karar verince, hem aşıyı bulamaz olduk, hem de korkunç bir zamla karşılaştık. Artık aşı için zaman çok geçmişse yapacağımız şey virüsle savaşmaya başlamak. Bu konuda temizlik her şeyin başında geliyor. El yüz, ağız temizliği. Ellerini çok sık yıkayanların gribe yakalanma oranı yarı yarıya azalıyor. Grip, virüslere karşı kendimizi koruma olasılığımız mevcuttur. Bunun en temel uygulaması hijyenik şartlara iyi uymamızdan geçer. İyi bir hijyenik uygulama bizim bulaşıcı hastalıklara karşı en önemli defansif mekanizmamızdır." diye konuştu.
“GÖZLERİNİZE, BURNUNUZA VE AĞZIMIZA ÇOK FAZLA ELLERİMİZLE DOKUNMAMALIYIZ”
Bulaşıcı hastalıklara karşı en önemli defansif mekanizmalar için ellerin sabunla yoğun bir şekilde yıkanması gerektiğine dikkat çeken Özdağlı, "Gözlerinize, burnunuza ve ağzımıza çok fazla ellerimizle dokunmamalıyız. Gribal enfeksiyonun salgın olduğu dönemlerde kalabalıkların içinde bulunmaktan kaçınmalıyız. Öksürürken veya hapşırırken mutlaka ağız ve burnumuzu bir mendil ile kapatmalıyız. Grip hastalığı, tedavi edilirse 1 haftada, edilmezse 7 günde geçer. Bu sözden de anlaşılacağı üzere, bu hastalık kendi kendine de düzelebilir. Dolayısıyla grip, bağışıklık sistemi güçlü olan insanlarda genellikle endişe edilecek tablolara neden olmaz. Gribal enfeksiyonda yatak istirahatının yanı sıra, gerektiği durumlarda yakınmaları hafifletmeye yönelik tedaviler de uygulanmaktadır. Örneğin ateş düşürücü ilaçlar verilebilir, kas veya eklem ağrılarını gidermek amacıyla ağrı kesicilerden yararlanılabilir. Yeni çıkan bazı ilaçlar da, ilk belirtilerin başlamasından sonraki 24-48 saat içerisinde alındığında, gribin daha kolay atlatılmasını sağlar. Bağışıklık sistemi güçlü olan çoğu insan için 5- 7 gün yatak istirahatı ve bol sıvı alımı bile yeterli olur. Grip hastalığının belirtilerini hafifletmek amacıyla; bol miktarda sıvı gıda alınız, gripli iken alkol ve sigara kullanmayınız. Gribal enfeksiyonda tedavinin çok büyük bir anlamı olmadığı için belirtilere yönelik tedavi uygulanmaktadır. Bununda en önemli belirtileri ağrı ve ateşten kurtulmak için ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçları kullanabilirsiniz. Bazı ilaçların kullanımı ancak doktor denetimi altında olacağı için bu ilaçların rastgele kullanılmaması gereklidir. Halk arasında antibiyotiklerin gribal enfeksiyon üzerinde etkili olduğu yönünde yanlış bir inanış vardır. Ancak antibiyotikler bakteriler üzerinde etkili oldukları için grip tedavisinde hiçbir yarar sağlamazlar. Üstelik zararlı etkilere de sahip olabilirler. Gelişigüzel kullanılan antibiyotikler ise zararlı mikropları vücudumuzdan atmakla görevli olan yararlı bakterileri yok edebilir. Bunun sonucunda virüsler vücudumuza kolaylıkla girebilir ve çeşitli hastalıklara neden olabilir. Dolayısıyla, antibiyotikler hiçbir zaman hekim önerisi olmadan alınmamalıdır. Grip, dikkat edilmediği takdirde larenjit, farenjit, sinüzit ve orta kulak iltihabına dönüşebilir. Sonbahar ve kış aylarında çocuklarda görülen orta kulak iltihaplarının yaklaşık yüzde 30-35'inin nedeni olabilir." şeklinde konuştu.
Çocuk ve yetişkinler için satılan virüs ilaçlarının karaborsaya düştüğünü belirten Uğur Özdağlı, şunları söyledi; "Bu ilaçlar bazı hastalarda olumlu sonuç veriyor ve hastalığın mutlak çaresi değil. Hekiminiz önerirse kullanın ama ben de birçok hastama şu öneriyi vermiştim. Bulursanız kullanın ama bulamazsanız dert etmeyin. Biz hekimler, yıllardır bu ilaçlar olmadan da hastalarımızı tedavi ettik ve etmeye de devam edeceğiz. Ateşinizi kontrol edip bol sıvı ve bol uyku ile bu hastalığı yenersiniz. İnsanoğlu yıllardır bu gezegende ne hastalıklar atlattı. Basında, sanal alemde, TV haberlerinde bir sürü efsane duyacaksınız. Bunların çoğu abartı. Hatta bazıları aşı ve ilaçlar için talep oluşturmak amacıyla bile abartılıyor. Ben domuz gribi miyim diye soran hastalarıma çoğu zaman hayır bu kötü bir isim bence Ceylan gribi olabilirsiniz diye bahsedip bu konuyu abartmaktan ve toplumsal endişeye dönüştürmeden çözmekten yana olmuştum. Fakat üzülerek bazı meslektaşlarımın konuyu oldukça abartarak bu endişeyi arttıran ifade ve eylemleri görünce oldukça üzüldüm. Biz hekimlere daha ciddi görevler düşüyor. En önemlisi bir sorunu basitleştirecek korku imparatorluğunun önüne geçebiliriz diye düşünüyorum. Hangi ismi takarsanız takın, domuz, gergedan, kobra, ceylan. Yüzyıllardır bu virüsler belli dönemlerde salgın yapacak ve insanlar bunlarla savaşacak yolları bulacaktır."