Emekli öğretmen Sayın Ferhat Gündoğdu, 25 Aralık
2018 tarihli Keşan/Medya Gazetesi’nde “Edirne’nin
Ardı Bayler” türküsünün sözlerini ve hikâyesini

Yayınladı. Türkünün sözleri şöyleydi: “Edirne’nin ardı
bağler Meriç akarsular çağlar/Eşinden ayrılan yanar
Ay oldu mu mori Daktilom, duyuldun mu?/Hacıoğlu
Mestan gibi vuruldun mu?/Edirne Köprüsü taştan/
Sen çıkardın beni baştan/ Ayırdılar beş kardaştan/
Ay oldu mu mori Dakilom, duyuldun mu?/ Hacıoğlu
Mestan gibi vuruldun mu?”
...Malatya/Akçadağ öğretmen Okulu’ndan öğrencim
olan ve geçtiğimiz yıllarda yayınladığı “Bir Ömür

Öğretmen ” kitabıyla “yapacaklarım bitmedi” mesajını
veren Sayın Ferhat Gündoğdu kardeşimin ve

Meslektaşımın güzel bir kurgu ve anlatımla sunduğu

Öykü, türküye biraz daha anlam katarken, beni elli yıl
gerilere götürdü…
…Çünkü, günümüzden elli yıl önce, Kaleiçi Semti’nde,
şu an I.Murat Lisesi’nin faaliyet gösterdiği binanın ye-
rinde bulunan, okul müdürlüğünü sayın Necati Erinç-
’in, eğitim şefliğini sayın Cevat Dursunoğlu’nun yap-
tığı ve eğitim-öğretim kadrosunda da; Tayyip Yılmaz,
Faruk Canatan, Selim Atsız, Meliha Güldiken, Sadık
Bideci, Saim Erdemli,Nevin Birsen Altuğ,Dursun Çelik-
kol, Fikri Olgun, Rami Ayhan,İsmail Erbaş, İmdat Hal-
vaşi, Bican Tunca, Hasan Fıçıcı, Beden Eğitimi öğret -
menleri Mustafa Bey ile Ali Bey, Din Dersi öğretme-
ni İbrahim Bey ve coğrafya öğretmeni Metin Kara-
oğlanoğlu’nun yer aldığı Edirne Erkek Öğretmen O-
kulu’nda okurken, bu türküyü bizlere Necati Seçkin
Hocam öğretmişti… Yalnızca bu türküyü öğretmekle
kalmamış, “Edirne’nin ardında sümbüllü bağlar”
“Bakkallar satıyor karaca üzüm.”
"Alişim'in kaşları kare", "Dayler Dayler”
“Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” gibi çok sa-
yıda Edirne yöresi türküsü öğreterek, Edirne türküle-
rini tanımamızı ve sevmemizi sağlamıştı...
Bir gün elindeki mandolini bir-iki tıngırdattıktan son-
ra; “Çocuklar Edirne’nin Ardı da Bağlar türküsünün
hikâyesini buldum... Eskiden Edirne üzüm bağları ile
meşhurmuş… Bu yüzden, Buçuktepe Mezarlığı’nda ol-
duğu gibi bir çok yerdeki eski mezar taşları üzerinde
bir ya da iki üzüm salkımı motifi görürsünüz… Bu türkü-
de geçen “bağlar” bu nedenle dile getirilmiş. “Dankilom”
ise, Mora’dan gelip Karaağaç’a yerleşmiş olan, Hacıoğlu
Mesitan’ın yavuklusu, rum kızı Dankilo’dur… Türkü, bu
iki sevgilinin acılı aşk hikâyesini anlatır... Ancak Moru-
Dankilo’nun Mora’dan gelen anlamına geldiğini de
söyleyenler vardır” demiş ve yıllar sonra (1984 yılında)
bastırdığı “Edirne Türküleri-Mani-Deyim ve Atasözleri”
adlı kitabının 32.sayfasında, türkünün sözlerini notala-
rıyla birlikte yayınlamıştı… Kitabında yer alan türkünün
sözleri şöyledir. “Edirne’nin ardı da bağlar/Meriç akar
Moru Dankilom, sular çağlar/Eşinden ayrılan ağlar/
Vuruldun mu Moru Dankilom vuruldun mu?/ Hacıoğlu
Mesitan gibi vuruldun mu?/Edirne’nin Köprüsü taştan
Sen çıkardın Moru Dankilom beni baştan/ Ayırdılar beş
kardaştan/ Vuruldun mu Moru Dankilom,vuruldun mu?
Hacıoğlu Mesitan gibi vuruldun mu?...”
Bu türkü sözleri, Ferhat Gündoğdu öğretmenin yayın-
ladığı ve şu an bir çok sitede çeşitli sanatçılar tarafın-
dan icra edilmekte olan türkünün sözlerini destekler
nitelikte idi. Ancak, bu türkünün, TrakyaRehberim.Com
Sitesi’nde yayınlanan sözleri oldukça farklıdır… Şöyle
ki: “Edirne’nin ardı da bağlar /Meriç akar Mora’dan ge-
len, sular çağlar/ Yarinden ayrılan ağlar
Yoruldun mu Mora’dan gelen/Görüldün mü?
Hacıoğlu Mesitan gibi vuruldun mu?
Edirne Köprüsü taştan
Sen çıkardın/ Mora’dan gelen beni baştan
Ayırdılar beş kardaştan
Yoruldun mu Mora’dan gelen? Görüldün mü?
Hacıoğlu Mesitan gibi vuruldun mu?” şeklindedir...
…Türkü, bu haliyle söylendi mi söylenmedi mi?

Söylendiyse ne zaman söylendi? Bilmiyorum… Türkünün ger-
çek sözleri hangisidir? Onu da bilemem, ancak şunu
söyleyebilirim, belki her ikisi birden… Günümüzde söy-
lenen şekli, Ferhat Hoca’nın yazdığı gibidir ve bu tezi
ilk savunan kişi Necati Seçkin Hocam’dır.
… O zamanlar, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver Hoca ile ileti-
şim halinde olduğunu söylediği, Edirne İki yıllık Eğitim
Enstitüsü’nde kısa bir süre birlikte görev yaptığım

aynı okulda okuyan ve şu an Edirne’de bir çok sosyal et-
kinliğin içinde bulunduğunu öğrendiğim, oğlu sayın Si-
nan Seçkin’in de öğretmeni olmuş biri olarak, Necati
Seçkin Öğretmenime olan vefa borcumu ödemek
amacıyla bu konudaki tanıklığımı ve düşüncelerimi ka-
muoyu ile paylaşmak istedim… Bu vesileyle, Necati Seç-
kin Öğretmenimin, öğrenciler için yaptığı SİMİTÇİ tür-
küsünden de söz etmeden geçemeyeceğim...
Necati Hocam’a ait olan bu güzel okul türküsünü, staj
yaptığım Taşlı Müsellem Köyü’nde, İstiklal, Şehit Asım,
İnönü, Yusuf Hoca, Şükrü Paşa ve Kurtuluş İlkokulların-
da; Malatya-Akçadağ Öğretmen 0kulu’nda, Mardin/
Savur Lisesi’nde, Yozgat/Bahadın Lisesi’nde ve Keşan’-
da, öğretmenlik yaptığım tüm okullarda, bir motivas-
yon aracı olarak kullandım ve öğrencilerime öğrettim.
Bestesi bende mevcut olan bu türkünün sözleri şöyleydi:
“Her gün sabah erkenden
Henüz gün görünmeden / gün görünmeden
Bir küçük simitçi “taze gevrek, gevrek” der
Bir küçük simitçi “taze gevrek” der
Bir gün seslendim ona/ simit getirdi bana/getirdi bana
Simitçi simitçi halin dokundu bana
Simitçi simitçi, acıdım sana
Ela gözlü bir yavru/ Saçları da pek sarı, pek de sarı
Belki de yetimdir / Acep annesi var mı?
Belki de yetimdir/ Annesi var mı?”
…Bu türküde dile getirilen sarı saçlı -ela gözlü bir si-
mitçi çocuk tanımamış olsanız bile, esmer ya da
buğday tenli bir simitçi çocuk görmüş, hatta ondan
susamlı bir simit alıp, bir bardak çayla ya da ayranla
yudumladığınız olmuştur.
Ne diyelim, adı geçen öğretmenlerimi saygı ile anarken
ilahi tehcire uğrayanların ruhlarının şâd olmasını ve
günlerinizin susamlı simit tadında geçmesini diliyorum…
……………03/0cak.2019/Keşan………………………