HABER MERKEZİ

Batı Karadeniz'de yaşanan sel felaketinde taşkın sularının yıktığı köprüler, yerleşim alanlarına ulaşımı engellerken, Osmanlı döneminden günümüze ulaşan tarihi köprülerin sağlamlığı ise dikkat çekiyor. Özellikle yakın geçmişte adı sürekli taşkınlarla anılan Edirne'de 15'inci yüzyılda yapılan Uzunköprü ve 19'uncu yüzyılda yapılan Mecidiye, diğer adıyla Meriç Köprüsü günümüze kadar hasar görmeden ulaştı. Kentte nehir taşkınları ve selleri üzerine doktorasını sürdüren, yüksek lisansını ise taş köprüler üzerine yapan tarihçi Altay Bayatlı, tarihte Osmanlı medeniyetinin köprüleri nereye yapacaklarını iyi bildiğini, nereye kurulacağını tespit ederken doğayı izlediklerini belirtti.

OSMANLI'DA KÖPRÜLERDE ALTIN ORAN YAKALANMIŞ

Köprülerin tarih boyunca çok evrim geçirdiğini, son olarak Osmanlı döneminde altın oranının yakalandığını dile getiren Bayatlı, "Bunların en büyük örnekleri de köprülerin üzerindeki tahliye gözleridir. Uzunköprü'nün Ergene Havzası çok geniş olduğu için oraya çok uzun bir köprü yapıyorlar ulaşımın rahat sağlanması için. Zaten İstanbul'dan Edirne'ye kadar tamamen bir köprüler diyarı diyebiliriz bu hatta. Edirne'deki Meriç Köprüsü için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Taş köprülerin en büyük özellikleri zaten sağlamlıkları. Bunlardan önce buralarda ahşap köprüler kullanmışlar. Kullandıkları köprüler, sellerde ve büyük taşkınlarda sürekli bakım istemekteydiler. Osmanlı'da bunun sonucu olarak sağlam, büyük, oldukça iyi malzeme kullanılan köprüleri kullanmaya özen gösterdiler" dedi.

EN İYİ TAŞLAR VE MALZEMELER KULLANILMIŞ

Yapılan taş köprülerdeki kullanılan malzemelerin de o bölgeye ait en iyi taşlarla yapıldığına dikkat çeken Bayatlı, "Kullanılan malzemeler, o bölgeye ait en iyi taşlarla yapılıyor. Daha sonra aradaki birleştirme malzemelerini çok iyi kullanıyorlar. Bunlara genelde Horasan harcı diyoruz. Ayrı olarak köprülere daha sonra tahliye gözleri dediğimiz küçük gözler ekleniyor. Bu, teknik olarak köprünün hafiflemesini hem de daha fazla yük taşımasını sağlıyor ve gelen suyu da çok hızlı bir şekilde diğer tarafa geçirdiği için köprü ince bir aerodinamik bir özellik kazanarak seli tahliye ediyor içinden ve böylelikle yıkılmıyor hiçbir zaman" diye konuştu.

ÇARPIK KENTLEŞME NEDENİYLE KÖPRÜLER YANLIŞ YERLERE YAPILIYOR

Tarihçi Altay Bayatlı, günümüzde köprülerin çarpık kentleşme sorunundan dolayı yanlış yerlere yapıldığını ifade ederek, "Eskiler köprüyü nereye yapacaklarını daha iyi biliyorlarmış. Nereye kurulacağını tespit ederken doğayı izleyerek yapmışlar. Maalesef günümüzde çarpık kentleşme gibi bir sorunumuz var. Bu yapılan kentleşmeden, kentin büyüdüğü yöne doğru köprü yapılıyor. Doğal olarak biriken su çok büyük miktara ulaşıyor. Burada gördüğünüz taş köprünün üstüne su çıkmıyor, hep altında kalıyor. Çünkü ona göre yapılmış. Havzanın geniş olduğu yerde, suyu tahliye edecek şekilde konumlandırılmış. Böylelikle köprü sağlamlığını koruduğu gibi suyun da altına kalmayacak şekilde düşünülmüş. Fakat günümüzde bu düşünülmeden tamamen dar havzalara sadece geçiş yapmak amacıyla kullandıkları için doğal olarak büyük bir su kuvvetinin altında yıkılıyorlar" ifadelerini kullandı.

KULLANILAN MALZEME VE KONUM ÇOK ÖNEMLİ

Köprülerin yıkılmamasındaki en önemli faktörün, kullanılan malzeme ve konumu olduğuna dikkat çeken Bayatlı, "Buada önemli olan suyu tuttuğunuz havza. Mesela burada da taşkınlar oldu. En son 2015'te yaşadık. Su neredeyse setlere kadar yükseldi fakat köprüler yine sağlam kaldı çünkü çok güzel tahliye gözleri var. Suyu diğer tarafa rahatlıkla aktarabiliyor. Böylelikle köprü zarar görmeden varlığını sürdürmeye devam ediyor. Bir köprü için kullanılan malzeme ve konumu çok önemli" şeklinde konuştu.

KARADENİZ'DE DE BENZERİ KÖPRÜLER YAPILABİLİR

Karadeniz'de de benzeri taş köprülerin yapılabileceğini söyleyen Bayatlı, "Yerine bağlı olarak Karadeniz'de de böyle çok kemerli köprüler yapılabilir. Taş çok maliyetli bir iş, çok maliyet gerektiren, işçilik gerektiren bir malzeme. Ama taş köprüler hem daha çok uzun ömürlü ve daha az masraf gerektiren yapılar. Yerine göre yapılabilir neden olmasın. Köprüler, mümkün mertebe bulunduğu coğrafyaya göre tek gözlü de olabilir, aynı zamanda çok gözlü de yapılabilir suyu tahliye edecek gibi" dedi.