MEHMET AYTAÇ

Ayçiçeğinde taban fiyatın en az 15 lira ve destekleme fiyatının da 2 lira olması gerektiğini savunan Fevzi Genç; “Geçtiğimiz aylarda basında ve sosyal medyada haberlerini gördüğümüz ayçiçeği yağı kuyrukları hala aklımızda. Ülkemizin birçok noktasında ve özellikle Trakya’mızda yetiştirilen ayçiçeğine halkımızın rahatlıkla ulaşamaz olması AKP’nin tarım politikalarının bir sonucudur. Küçük çiftçinin desteklenmeyip tohum, gübre, pestisit gibi girdilerden işlenmiş ürünlere kadar her aşamada uluslararası tekellere kar sağlayacak şekilde ithalat stratejisinin benimsendiği tarım ve gıda politikası dövizdeki yükseliş, enflasyondaki artış ve Rusya-Ukrayna savaşının neden olduğu tedarik zinciri kriziyle duvara toslamış ve iflas etmiştir. Ayçiçeği yağ kuyrukları da AKP’nin tarım ve gıda politikalarının iflas ettiğinin resmidir” dedi.

Ayçiçeğinde hasadın yaklaşması ve taban fiyat beklentisinin yaşandığı bugünlerde, Sol Parti Edirne İl Yönetim Meclisi Üyesi Fevzi Genç, konuyla ilgili olarak yazılı bir açıklama yaptı.

1980’den itibaren neoliberal hükümetlerin yönetimindeki Türkiye’de, IMF ve Dünya Bankası’nın dayattığı istikrar ve yapısal uyum programlarıyla tarımdaki sübvansiyon ve desteklemeler işlerliğini yitirdiğini belirten Genç; “Mazot, gübre gibi girdi üretim ve tedariği neredeyse uluslararası sermayenin hakimiyetine bırakılmıştır. Uluslararası tekellere bağımlılık, döviz kurunun yükselişiyle daha da pekişmiş ve enflasyonla birlikte üretici artan girdi maliyetlerini karşılayamayacak duruma gelmiştir” dedi.

“AKP KÜÇÜK ÜRETİCİYİ DESTEKLEMEK YERİNE ULUSLARARASI DESTEKLEMEKTEDİR”

Genç, şu açıklamayı yaptı: “2002’de ayçiçeğinde Türkiye'nin yeterlilik derecesi %84,8’ken AKP’nin tarımda uluslararası sermayenin çıkarlarına yönelik politikaları harfiyen uygulamasıyla 2007’de %38.3’e gerilemiş, 2020’de ise %62.5 seviyesinde kalmıştır. Türkiye’nin ayçiçeği ithalatı 2002’de yaklaşık 327 bin ton iken 2021’de 668 bin ton ayçiçeği tohumu ve 820 bin ton ayçiçeği ham yağı ithal etmiştir. Bununla birlikte Türkiye’nin 2020-2021 sezonunda ayçiçeği ithalatının yüzde 50,6'sı Rusya'dan, yüzde 14,6'sı ise Ukrayna'dan gerçekleştirilmiştir. Ukrayna-Rusya arasında yaşanan çatışmayla sekteye uğrayan tedarik zinciri ithalatçı politikaların acı sonuçlarını göstermiştir. İthalatın bu denli artışında gümrük vergilerinin düşürülmesinin önemli bir rolü vardır. Cumhurbaşkanı Kararı Kasım 2020’de ayçiçeği tohumu ithalatındaki gümrük vergisi ve ayçiçeği tohumu ham yağı ithalatındaki gümrük vergisi sıfırlanmıştır. AKP küçük üreticiyi desteklemek yerine uluslararası tekelleri ve ithalatçı firmaları desteklemektedir. Oysa dövizde yaşanan yükselişle ayçiçeği tohumu ve ham yağı maliyeti de artmıştır. Ayçiçeğinde tohum, gübre, pestisitler gibi girdi temini çokuluslu şirketler hakimiyetinde olduğu için fiyatları belirleyebilmektedir. Girdi maliyetleri dışında son zamanlarda ayçiçeği tarlalarını istila eden tırtıl zararlısı da çiftçinin belini bükmüştür. Bilindiği gibi endüstriyel tarım, şirket dayatmasıyla belli bölgelerde tek ürün üretme stratejisini benimser. Ürün çeşitliliği gibi biyoçeşitliliği de bozan bu uygulama tırtıl gibi zararlıların biyolojik düşmanlarını da yok eder. Bu durum bugünkü gibi istila koşullarında ayçiçeğinde rekolte kaybına neden olarak üreticinin mağduriyetini daha da artırmıştır. Uluslararası tekellerin hakimiyetindeki endüstriyel tarımı destekleyen politikalar yerine doğa uyumlu, halktan ve küçük üreticiden yana, kamucu ve bağımsızlıkçı politikalar uygulamaya koyulmalıdır. Ayçiçeğinde enflasyon ve artan yaşam maliyetleri hesaplanarak çiftçinin tarımdan kopmayacağı, insanca yaşam süreceği bir taban fiyat belirlenmelidir. Ayçiçeğinde taban fiyatı en az 15 lira ve destekleme fiyatı da 2 lira olmalıdır. Tarım ürünlerinde yeniden taban fiyat uygulamasına geçilmelidir. Çiftçiye dönük tüm fiyat desteklemeleri girdi maliyetlerine endekslenmelidir. İhraç ürünlerinde döviz kuru hareketlerinden oluşan TL getirileri ihracatçıdan çiftçilere yansıtılmalıdır. Tırtıl zararlısının neden olacağı rekolte kayıplarından dolayı çiftçinin yaşayacağı mağduriyet giderilmelidir.  Üretici kooperatiflerinin demokratikleşmesi için gerekli yasal düzenlenmeler yapılmalıdır. Özelleştirilen tarımsal KİT’ler kamucu politikalarla yeniden oluşturulmalıdır. Kamu kurumları şirketler lehine değil, çiftçilerin yararına olacak şekilde destekleme alımı yapmalıdır. Çiftçilerin üretimi sürdürebilmeleri, genç çiftçileri ve aileleri kırsalda tutmayı başarabilmek için politikalar yürürlüğe koyulmalıdır.”