Olur ya, insanız;
içiniz kavrulur, yüreğiniz kanar!
Ruhunuz, huzura ersin diye
ve sadabat kokularını
.............................içine çeksin diye
Her köşesinden tarih fışkıran ;
hanları, hamamları
ve kervansaraylarıyla
.......................sizi geçmişe uçuran

Mavinin yeşille güreş yaptığı
Martıların çığlık çığlığa kanatlandığı
Masal gibi bir diyar özlemiyle yanar!

Gönlünüz eski bir lâle bahçesinden
inatçı dört beyaz lâle gibi
göğe doğru uzanan
...............................dört ince minare,
Birbiriyle fısıldaşan söğüt yaprakları
Renkli güvercin kanatları
Şarkı besteleyen martılar
Ve setlere yaslanarak
Ve söğütleri okşayarak
Vakur vakur akan sularda
gölgeleri titreşen sevdalı gönüller arar
Derim ki; gelin Edirne’ye bu bahar!

Yürüyün, toprak setlerin üzerinde
Fatih'in oğlu II.Bayezıt'ın yaptırdığı;
içinde darüşşifa müzesi
ve tıp medresesinin bulunduğu
…................II.Bayezıt külliyesine kadar
Görün bakın; tek katlı evlerin
kırmızı kiremitli damları
Külliyenin kesme taş duvarları
ve binbir anıyla yüklü kubbelerin
..............................kurşun kaplamaları
ve padişahların kayıkla
cuma namazına geldiği
...................................setler üzerindeki
çift minareli II.Bayezit Cami
size nasıl el sallar !

İşte
Bulgaristan’dan doğan Tunca Nehri,
Beyazıt Köprüsü’nün dibinde
ak saçlı söğütleri ayağından öpmek için
ve insanlara huzur vermek için,
..……................tam burada şaha kalkar!