Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Keşan Temsilcilik Başkanı Erol Yazla, Köy Enstitülerinin kuruluşunun 74. yıldönümü nedeniyle yayımladığı mesajda; Anadolu’nun en önemli aydınlanma projelerinden olan ancak bilinçli olarak önce içi boşaltılan daha sonra da kapatılan Köy Enstitülerinin, “Yurtseverliğin, bilimsel ve laik eğitimin,  yaparak- yaşayarak öğrenmenin, çağdaşlaşmanın, ‘kul’ olmaktan ‘yurttaş’ olmaya geçişin, yaşamdan ve üretimden kopuk eğitim sisteminden vazgeçişin, yurttaşı yaşamla tanıştıran, eğitim-üretim ilişkisini kuran sistemin ve Anadolu çocuklarını temel bir insanlık hakkı olan eğitime kavuşturmanın adı olduğunu” vurguladı.

17 Nisan 1940 tarihinde kurulan ve Türkiye’ye özgü bir model olan Köy Enstitüleri’nin, genç Cumhuriyetimizin aydınlanma devrimlerinin önemli adımlarından biri olduğunu belirten Yazla, şunları söyledi:

“Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç bu projenin mimarlarıdır.

Köy Enstitüleri, yurtseverliğin, bilimsel ve laik eğitimin,  yaparak- yaşayarak öğrenmenin, çağdaşlaşmanın adıdır. “Kul” olmaktan “yurttaş” olmaya geçişin adıdır. Yaşamdan ve üretimden kopuk eğitim sisteminden vazgeçişin adıdır. Yurttaşı yaşamla tanıştıran, eğitim-üretim ilişkisini kuran sistemin adıdır. Anadolu çocuklarını temel bir insanlık hakkı olan eğitime kavuşturmanın adıdır.

Bugün, ders araç gerecinden temizliğine, güvenliğinden sporuna kadar her şeyin parayla döndüğü ve milyonlarca yoksul çocuğumuza eğitimin tam anlamıyla ulaşamadığı sistem ile yoksul köy çocuğunu köyünden alıp velisine beş kuruş yük getirmeden eğiten ve toplum hizmetine sunan Köy Enstitüleri karşılaştırılınca günümüz sosyal ve siyasal gerçekliğini daha iyi kavrayabiliriz.

Bu okullarda o günün şartlarında 15 bin dönüm arazi tarıma elverişli hale getirilmiş, 12 bin dönüm bağ oluşturulmuş, 150’ si büyük çapta olmak üzere 543 inşaat ve 12 elektrik santrali öğrencilerle birlikte yapılmıştır. 1940 lı yıllarda sadece Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde 371 adet enstrümanın müzik derslerinde kullanıldığını düşünürsek, bu eğitim modelinin ne demek olduğunu daha iyi anlayabiliriz.

Köy Enstitüleri’nden aldıkları kıvılcımla mezun olan 17.251 öğretmen Anadolu’nun köylerinde aydınlanma meşalesini yakmışlardır.

Yüzyıllardır hiçe sayılmış köy çocuklarından yazarlar, şairler, müzisyenler, bilim adamları çıkmaya başlamıştı. Anadolu uyanıyordu.  Anadolu uyandıkça, karanlıktan, cehaletten beslenenler, yüzyıllardır Anadolu insanını sömürenler, bu uyanışın kendi saltanatlarını yok edeceğini anlayınca Köy Enstitüleri’ni karalama ve itibarsızlaştırma girişimlerine başladı. Atatürk’ün ulusal eğitim anlayışı, siyasi pazarlıklar konusu yapıldı. Önce bilinçli olarak içi boşaltılan ve yozlaştırılan Köy Enstitüleri ne yazık ki kapatılarak Anadolu’nun en önemli aydınlanma projesi ortadan kaldırıldı.

Bugün milyonlarca öğrenci nitelikli eğitime ulaşamıyorsa, yüz binlerce lise mezunu üniversite kapısında yığılmış ise anne ve babaların cebinden milyonlarca lira alınıp dershanelere aktarılıyorsa, sokakta mesleksiz ve işsiz gençlerimiz dolaşıyorsa bunun sorumluları Köy Enstitüleri’ni kapatan siyasi anlayışlardır.

Köy Enstitülerinin 74’ncü kuruluş yıldönümünde, Eğitim-İş çatısı altında birleşen öğretmenler olarak bizlere düşen  görev ve sorumluluğun bilincindeyiz.

Eğitim-İş olarak, Köy Enstitüleri’nin felsefesi, heyecan ve ruhunu hala taşıyoruz. Amacımız; tüm yurtta cumhuriyetin, aydınlanmanın ateşini yeniden yakmak, ülkemizin geleceğine umut ve ışık olabilmektir. Cumhuriyet öğretmenlerinin örgütü Eğitim-İş, Mustafa Necati’den, Hasan Ali Yücel’den, Fakir Baykurt’tan, en önemlisi Başöğretmenimiz Mustafa Kemal’den devraldığı bu görev ve sorumluluğu yerine getirme azim ve kararlılığındadır.”