Eğitim İş (Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası), Eğitim Sen (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası) ve Türk Eğitim Sen’e (Türkiye Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası) mensup eğitimciler, dün, bir günlük iş bırakma eylemi yaptı.

TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'ndan geçen “Milli Eğitim Temel Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesine tepki olarak gerçekleştirilen eylem, saat 12.00 sıralarında Eski İtfaiye binası önünden başladı.

100’e yakın eğitimcinin katıldığı eylemde, katılımcılar; Hastane Caddesi, Önder Caddesi, Tekel Meydanı, İsmet İnönü Caddesi güzergahıyla Cumhuriyet Meydanı’na ulaştı. İsmet İnönü Caddesinde bulunan AK Parti Keşan İlçe Başkanlığı ve yürüyüş güzergahı üzerinde Keşan İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin geniş önlemler aldığı gözlendi. Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk Anıtı önünde toplanan eğitim sendikaları adına Türk Eğitim Sen’den Ramazan Eşref Güner, Eğitim İş’ten Erol Yazla, Eğitim Sen’den Mustafa Bayır birer konuşma yaptı.


GÜNER: TÜRK EĞİTİM-SEN, MEB YASA TASARISINI PROTESTO EDİYOR

 “Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Milli Eğitim Komisyonu’nda kabul edildiğini belirten Ramazan Eşref Güner, “Bu yasa tasarısının çok tehlikeli olduğunu anlatmamıza, komisyonda sakıncalarını bir bir dile getirmemize, değiştirilmesi gereken hususları gündeme taşımamıza rağmen Hükümet yine bildiğini okudu.” dedi. Güner, sözlerini şöyle sürdürdü: “4 yılını dolduran okul yöneticilerinin görevlerinin sona erdirilmesi, okul yöneticilerinin kaderinin Valilerin, İl Milli Eğitim Müdürlerinin iki dudağı arasına bırakılması, okul yöneticilerinin atanmasında siyasi partilerin yöneticilerinin etkili olması, iki yıl önce değiştirilen MEB Merkez Teşkilatının yeniden değiştirilmesi, stajyer öğretmenlere getirilen uygulamalar ile AKP iktidarının kendi yandaşlarını öğretmen olarak atamasının önünün açılması, eğitimde korkunun hâkim kılınması, okulların siyasallaştırılması, sindirilmiş, baskılanmış, ezilmiş eğitimci ordusunun yaratılması, bakanlık teftiş kuruluna düşmanca yaklaşımlarda bulunulması, il eğitim denetmenlerinin taleplerinin karşılanmaması, insanların sosyal statülerinin ellerinden alınması gibi asla kabul edemeyeceğimiz birçok hususu barındıran bu yasa tasarısını şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Düşünebiliyor musunuz; okul müdürlerinin, müdür baş yardımcılarının ve müdür yardımcılarının 4 yılını doldurduğu takdirde görevleri sona erdirilecek, bu kişilerin yerine getirileceklerde sınav şartı aranmayacak, karar merci Valiler ya da İl Milli Eğitim Müdürleri olacaktır. Bu durumda 73 bin okul yöneticisinin olduğu hesap edildiğinde, eğitimde adeta bir KIYIM yaşanacaktır. Sendikaların mücadelesi sonucu okul yöneticilerine getirilen sınav uygulamasının bu tasarı ile kaldırılması, 19 yıl öncesine dönülmesi adil olmayı, kul hakkı yememeyi, ehliyeti, liyakati hayatının merkezine alan hiç kimsenin kabul edeceği bir durum değildir. Eğitim fakültesini kazanmanın ne kadar zor olduğu hepimizin malumudur. Tasarıyla eğitim fakültelerinden mezun olanların artık KPSS’de yeterli puan alması yeterli olmayacaktır. KPSS’den yeterli puan alanlar, performans değerlendirmesinde başarılı olursa bir yılın sonunda yazılı veya sözlü sınava girmeye hak kazanacaktır. Peki performansı kim, neye göre ölçecektir? bu durumda yandaş ve arkası sağlam olanlar, siyasi görüşü AKP ile uyuşanlar mı öğretmen yapılacaktır? Öte yandan sözlü sınav ne anlama gelmektedir? Sözlü sınav; akılla, izanla açıklanabilecek bir şey asla değildir. Herkes bilmektedir ki; sözlü sınav = torpildir.”


YAZLA: BU YASAYLA SİYASİ İKTİDAR, İSTEDİĞİ ÖĞRETMENİN STAJYERLİĞİNİ KALDIRMAYACAK

Günümüzde; başta öğretmen yetiştirme politikaları olmak üzere, personel istihdam sorunları, derslik açıkları, fiziki ortam yetersizlikleri, kalabalık sınıflar, öğretmensiz okullar, bilimsellikten, sanattan, spordan uzak programlar ve birçok plansız uygulamalar sonucunda eğitim sisteminin bir çıkmaza girdiğini ifade eden Yazla, öğretmenin mutsuz, eğitim çalışanının umutsuz, idarecinin dertli, öğrencinin yorgun ve kaygılı, velinin ise ne yapacağını bilmez durumda olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “AKP’nin 12 yıllık iktidarı süresince, orta ve yüksek öğretime geçişte eleyici, ezbere dayalı, elit bir geçiş sistemi desteklenmiş, dershanecilik ve devlet eliyle yapılması gereken eğitim-öğretim özelleştirmeye teşvik edilmiştir. Bu gün meclisten geçirilmeye çalışılan yasa ile eğitim tarihimizle özdeş Talim ve Terbiye Kurulu karar organı iken danışma organı yapılacak Milli eğitimde tek adamlığın önü açılacaktır. Tasarı ile milli eğitimdeki tüm idari kadronun görevlerine son verilecek, hiçbir kriter gözetmeksizin valilere yandaş yönetici atama yetkisi verilecektir. Böylece Yandaş yönetici, yandaş öğretmen, yandaş eğitim çalışanı ile milli olması gereken eğitim-öğretim ideolojik öğretiyle kuşatılacaktır. Zaten 4+4+4 eğitim sistemi ile Cumhuriyet’in kuruluş temellerinden biri olan “Öğretim Birliği’’ ortadan kaldırılmıştır. Tasarı ile  özel okula dönüşme taahhüdünde bulunan dersanelere Hazine taşınmazları üzerinde eğitim tesisi yapmaları için kamu arazilerini bedelsiz kullanma hakkı verilecek. Ayrıca hazine arazisi üzerindeki Milli Eğitim Bakanlığına ait okullar, okulların ek binaları kiraya verilebilecek. Böylelikle kamusal eğitim alanı daralacak, kamu kaynakları özel okullara aktarılacak. Bu düzenleme ile aday öğretmenlerin asil kadrolara geçişi zorlaştırılmaktadır. Yani siyasi iktidar istemediği öğretmenin stajyerliğini kaldırmayarak cumhuriyetin değil iktidarın öğretmenini yaratacaktır. Bu nedenle uzun mücadeleler sonucu kazanılan eğitim hakkının yerelleştirilerek özelleştirilmesine, eğitimin taşeronlaşmasına karşı çıkıyoruz. Parasız, bilimsel ve kamusal eğitim mücadelesine devam edeceğimizi buradan duyuruyoruz. Eğitim İş Sendikası olarak Ulusumuzun geleceğini belirleyen eğitim gibi önemli bir konuda, böyle bir oldu bittiyi kabul etmemiz mümkün değildir. Eğitim planlanmasının toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bir konu olması nedeniyle; tüm sendikaların, tüm demokratik kitle örgütlerinin, kısacası tüm Türkiye’nin bu soruna sahip çıkması gerekmektedir. Buradan tüm milletvekillerini, tasarının Meclis’ten geçmemesi noktasında duyarlı olmaya, bir kişinin ya da bir partinin değil milletin vekili olduklarını ispat etmeye davet ediyoruz.”


BAYIR: YENİ KANUN TASARISI, EĞİTİMLE İLGİLİ SORUNLARI DAHA DA DERİNLEŞTİRECEK

Son olarak konuşan Mustafa Bayır ise, Türkiye’de son 11 yıl içinde genel olarak kamu hizmetlerinde, özel olarak ise en geniş ve yaygın kamu hizmeti olan eğitim alanında hem içerik, hem de örgütsel işleyiş açısından tamamen piyasa odaklı politikaların hayata geçirildiğinin altını çizerek, bugüne kadar eğitimde en temel ilkeler gözardı edilerek sayısız yasal değişiklik yapan AKP hükümetinin, attığı her adımda eğitimin, eğitim ve bilim emekçilerinin yaşadığı sorunların daha da ağırlaşmasına neden olduğunu söyledi. Bayır, sözlerini şöyle sürdürdü: “17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında yıllardır kader ortaklığı yaptığı kesimlerle arası bozulan siyasi iktidar, ülkeyi hızla otoriterleştiren, yasama, yürütme ve yargıyı büyük ölçüde kendi iktidarının denetimine alan yasal düzenlemelerin ardından, eğitim sistemini tamamen denetimi altına almak için düğmeye basmıştır. Dershanelerin özel okula dönüştürülmesi sürecinde gündeme gelen, ancak içerdiği değişiklikle eğitim sisteminde büyük bir alt üst oluş yaratması kaçınılmaz olan Milli Eğitim Temel Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı eğitimde yaşanan sorunları daha da derinleştirecektir. Eğitim sisteminin acil çözüm bekleyen onlarca sorunu olmasına rağmen, hükümet yangından mal kaçırır gibi hazırladığı bir torba yasa ile eğitimi bir kez daha kendi çıkarları ve siyasal hedefleri doğrultusunda yeniden biçimlendirmek istemektedir. TBMM gündeminde olan mevcut tasarı ile; dershanelerin dönüştürülmesi bahanesiyle öğrenci başına devlet desteği adı altında kamu kaynakları özel okullara aktarılmakta, devlete ait arazi ve okul binalarının özel sektöre ve kuvvetle muhtemel hükümetle bağlantılı kimi vakıf ve derneklere devredilmesi ya da kiralanmasının hesapları yapılmaktadır. Yıllardır eğitime yeterli bütçe, okullara ödenek ayrılmamakta, kamu okullarında bugün hala daha temizlik vb. adlarla para toplanmakta eğitimin bütün yükü velilerin üzerine yıkılmaktadır. AKP iktidarı meclisten hızla geçirmek istediği bu yasa tasarısı ile ataması yapılmayan binlerce öğretmenimizi bir kez daha güvencesizliğe mahkum etmek istemektedir. Bin bir zorlukla eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmenlere KPSS yetmezmiş gibi, şimdi de yeni bir sınav getirilmek istenmektedir. İktidar öğretmen alımlarında ve yönetici atamalarında bile kendinden olmayana tahammül edememekte, kendisine koşulsuz itaat edecek insanlarla çalışmak istemektedir.”

“YENİ YASA, İŞ GÜVENCEMİZİ DE ORTADAN KALDIRACAK”

Yasa tasarısının iş güvenliklerini tehlikeye attığına da vurgu yapan Bayır, sözlerini şöyle sonlandırdı:   

“Tasarı ile aday öğretmenlere yeni bir sınav getirilmesi, sadece aday öğretmenleri ilgilendiren bir sorun değildir. Bu uygulamanın arkasında eğitimde esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışma uygulamalarının daha da artması ve nihayetinde iş güvencemizin kaldırılması vardır. Yıllardır okulları ve diğer eğitim kurumlarını birer ticarethane haline getiren, eğitimin parasal yükünü büyük ölçüde halkın sırtına yıkanlar, eğitimde performansa dayalı ve sözleşmeli istihdamı temel alan, iş güvencemizi hedefleyen uygulamaları hayata geçirmenin hazırlığı içindedir. İş güvencemizi pazarlık konusu yapmayacağımız gibi, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin kadrolu, güvenceli çalışmasını savunuyoruz. Yasa taslağı ile eğitimde yaşanan “piyasa merkezli” ve “siyasal kadrolaşmaya” dayalı dönüşümün son halkalarından birisi daha tamamlanmak istenmektedir. Dershanelerin özel okula dönüştürülmesi için gerekli altyapı çalışmaları sürdürülürken, eğitim yöneticilerinin tıpkı bir şirket yöneticisi gibi belirlenmesi, hükümetin siyasi kadroları gibi çalışan valiler tarafından atanması ve piyasa koşullarında çalıştırılmaları hedeflenmektedir. 4 yıl ve üzeri görev yapmış olan bütün eğitim yöneticilerinin tek bir yasa ile görevden alınması ve siyasi iktidarın bir dediğini iki etmeyen valiler tarafından atanması hükümetin tek bir taşla bütün kuşları vurmanın hesaplarını yaptığını göstermektedir. Eğitim Sen olarak eğitimde ırkçı, gerici kadrolaşmaya karşı yıllardır söylediğimiz gibi, okullarımızda siyaseten görevlendirilmiş yöneticilerle değil, kendimizin seçeceği yöneticilerle çalışmak istiyoruz. Yıllardır tek taraflı ve dayatmacı uygulamaları ile eğitim sistemini yap-boz tahtasına çeviren AKP Hükümeti, eğitimde 4+4+4 dayatmasının yasalaşması sürecinde olduğu gibi, bu son hamlesi ile eğitim sistemini her açıdan denetim altına alarak, farklılıkları yok sayan, itiraz edenlerin ötekileştirileceği ya da sürgüne gönderileceği bir yapı oluşturmak istemektedir. Bugüne kadar yaşananlar, Eğitim Sen’in eleştiri ve itirazlarında ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. Siyasi iktidarın tüm toplumu ve eğitim sistemini kendi siyasal ideolojik çizgisinde yeniden biçimlendirme uygulamalarına karşı dün olduğu gibi, bugün ve gelecekte de aynı kararlılıkla duracağımız bilinmelidir. Eğitim Sen olarak dün olduğu gibi bugün de eğitimde ırkçı, gerici, piyasacı uygulamalara ve siyasi kadrolaşma girişimlerine, eğitimin ticarileştirilmesine, kamu kaynaklarının sermayeye aktarılmasına, iş güvencemizin gasp edilmesine karşı sessiz ve tepkisiz kalmayacağımız bilinmelidir. TBMM’ye sunulan kanun taslağına karşı mücadeleyi ortaklaştırmak için sendika ayrımı yapmadan, bu düzenlemeden doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenecek bütün eğitim ve bilim emekçilerini birlikte hareket etmeye ve hükümetin baskıcı, otoriter ve dayatmacı politikalarına hep birlikte dur demeye çağırıyoruz. Meclis gündemindeki yasa tasarısının derhal geri çekilmesini ve toplumsal yaşamın her alanında olduğu gibi eğitimde de tekçi ve dayatmacı uygulamalara son verilmesini istiyoruz.”

Açıklamaların ardından, iş bırakma eylemi sona erdi.