BÜLENT SAYLAM

BİLİMSEL EĞİTİMDE MUTLAKA KARMA EĞİTİM OLMASI LAZIM

Yeni eğitim-öğretim yılının tüm öğrencilere, velilere ve eğitim camiasına hayırlı olmasını dilediğini söyleyen Bezbaş, eğitimin dünyada bir takım ölçütlerinden biri olan karma eğitimin önemine dikkat çekti ve şunları söyledi: “Eğitim toplumların o anki durumlarını değil 100 yıl sonra hangi koşullarda ve dünya ölçeğinde nerede olacaklarını belirliyor. Onun için ülkelerin eğitim politikaları her zaman dikkatli yapılmalı. Milli eğitim politikalarını düzenlerken hızlı hareket etmek her zaman hataya sebep oluyor. Eğitimin dünyada bir takım ölçütleri var. Bunlardan bir tanesi de karma eğitim. Bilimsel eğitimde mutlaka karma eğitim olması lazım. Dünyada da artık, kadın-erkek diye bir tanım kalkıyor. İş kadını, iş adamı denmiyor; Türkiye’de de artık böyle bir duyarlılık başladı; iş insanı deniyor. Cinsiyetçi ayrımın dünyada yok olduğu bir ortamda Türkiye’de cinsiyet üzerine eğitimi konuşmak, geleceğin Türkiye’si için sıkıntı yaratır. Zaten bilimsel bir eğitimde bunların konuşulması yanlış. Eğitimin yeniden organize olması çağın ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmesi buna göre eğitim politikaları oluşturulması gerekmektedir. Dünyada bilgisayar çağını yaşıyoruz. Endüstri 4.0 geldi. Bu sistemde makineler konuşacak. Yapay zekanın insan zekasının yerini alabileceği kaygılarının konuşulduğu bir ortamda siz hala kızlarla erkekler bir arada okuyup-okumamasını tartışıyorsunuz o zaman çağı yakalayamazsınız. Çağı yakalayamayan toplumların hepsi yok olup gitmişlerdir. Bunun dünyada bir sürü örneği var. Geleceği oluşturmak istiyorsak dünyadan kopmamamız lazım. Bilimsel eğitimden kopmamamız lazım. Bizim de bilim üretmemiz lazım, teknoloji üretmemiz lazım. Bu cinsiyetçi yaklaşımları bir an önce bırakıp artık eğitimin temel sorunlarına dünyadaki eğitimi nasıl yakalarız ona odaklanmak lazım.” 

EĞİTİM CİDDİ BİR İŞTİR

Öğretmenlerin fedakarca mücadele verdiğini hatırlatan Bezbaş, “Özellikle öğretmenlerin mutlu olması, eğitimcilerin mutlu olduğu bir eğitim sisteminde eğitimin kalitesi artar. Öğretmenlerin ideolojik tutumlarla değerlendirilmemesi lazım. İnsanların bir şey yapıp-yapmadığına bakmak lazım. Milli eğitimin bir bütün olduğu, ulusal çıkarlar için eğitimin organize bir şekilde geleceği düşünülerek tekrar dizayn edilmesi gerekir. Eğitim ciddi bir iştir. Toplumların geleceğini belirler. Günlük kararlarla eğitime daha çok zarar veririz. Bugün zarar verdiğimiz eğitimin acısını 100 yıl sonra Türkiye acısını çeker.” dedi.

ÜRETMEZSEK BU GÜZEL ÜLKENİN ELLERİNDEN GİDECEĞİNİ ÖĞRENMELERİ GEREKİR

Final olarak pazartesi günü ilk dersi Çanakkale’de yapacaklarının bilgisini veren Bezbaş, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Dünyanın her yerinde geçmişte yaşamış olduğu sıkıntılar yeni kuşaklara aktarılır ve bu yaşanan sıkıntıları yeni kuşakların bilerek yetişmesi sağlanır. Japonya bunun en güzel örneğidir. Her yıl Hiroşima ve Nagazaki Japonya’nın en önemli şehirleri buralara öğrenciler götürülür; eğitim öğretim sezonun başında. ‘Çalışmaz üretmezseniz bu hallere düşersiniz’ bizim atalarımız bu sıkıntıları yaşadı. ‘Eğer bu sıkıntıları yaşamak istemiyorsanız ülkenize sahip çıkmanız gerekir. Çalışkan olmamız gerekir.’ diye öğrencilerini böyle motive ediyorlar. Biz de öğrencilerimizi motive edebileceğimiz en büyük mekanın Çanakkale olduğunu düşünüyoruz. Gerçekten de Çanakkale, yedi düvelin bize saldırdığı ama Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gördüğü bir yer. O günün teknolojisiyle bize saldıran ülkelerin ne kadar üstün de olsa dedelerimiz onlara geçit vermedi ve Çanakkale’den geçmelerine izin vermediler. 250 bin askerimiz şehit oldu ve bu güzel toprakları bize bıraktılar. Öğrencilerimizin de bunları öğrenmesini geçmişte yaşanan bu yoklukları görmelerini istiyoruz. Yeni kuşaklar da ailelerine daha az yük olacaklarını düşünüyoruz bunları gördükten sonra. Ellerinden telefon düşmeyen ve hayat sıkıntısından habersiz yetişen çocuklar maalesef aileleri için de sıkıntı oluşturuyor. Öğrencilerin silkelenmesini sağlayacağız biz orada. O silkelenmeyle birlikte yeniden dünyaya farklı bir şekilde bakacaklarını düşünüyoruz. En iyi, en güzel ders orada dedelerinin kendilerine bıraktığı bu çok değerli anıyı görmek olacaktır. Köklerini tanımış olacaklar. Amacımız burada daha tutarlı ve eğitime sımsıkı sarılmalarını sağlamak. Burada yokluklarla savaşarak dedeleri başarıya ulaşmışlar. Bu bolluk içinde yaşayan gençliğin geçmişini öğrenmesi ve tüketici toplumdan üretici topluma geçmesi lazım, eğer üretmezsek bu güzel ülkenin ellerinden gideceğini öğrenmeleri gerekir.”