Keşan Eğitim-İş Temsilcilik Başkanı Erol Yazla, 2015-2016 eğitim-öğretim yılını değerlendirdi. Yazla’nın konu ile ilgili yaptığı açıklama şöyle:

“Eğitim biliminin en temel ilkelerine aykırı düzenlemelerde ısrarını sürdüren Milli Eğitim Bakanlığı, 2015-2016 eğitim-öğretim yılında da eğitimi niteliksizliğe ve düzensizliğe sürükleyerek çocuklarımızın geleceği ile oynamıştır.

Siyasi iktidarının cumhuriyetimizin 90 yıllık eğitim birikimini yok sayarak uygulamaya koyduğu 4+4+4 düzenlemesi, dördüncü yılında yalnız eğitim açısından değil, içerdiği amaçlar ve yaratılmak istenen insan modeli yönünden de tam bir yıkım yasasına dönüşmüştür.    Bu düzenlemenin amacının  ‘zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması’ girişimi olarak sunuldu. Ancak lise öğrencilerinin azımsanmayacak bir bölümü açık liseye yönlendirildi.

Resim, müzik gibi sanat derslerinin haftalık ders saatleri, Osmanlı döneminin bile gerisine düşürülmüş, sanat eğitimi okullarımızdan yapılamaz hale gelmiştir.

Müfredat programlarımızın genel amaçları içerisinde yer alan ve ulusal birliğimizin simgesi olan ulusal bayramlarımız, ya yasaklanmış ya da içeriği boşaltılıp başka günlerle perdelenmiştir. Siyasi iktidardan destek bulan il Milli Eğitim Müdürleri cumhuriyetin tüm kazanımlarını yok sayarak işi 10. Yıl Marşını yasaklamaya kadar götürmüşlerdir.

Yaptım oldu mantığı ile kapatılan dershaneler yerine, okullarda verilmeye çalışan yetiştirme ve destekleme kursları amacına ulaşamadığı gibi ders saatleri dışında yapılan sosyal ve kültürel faaliyetleri de yapılamaz hale getirmiştir.

Eğitimde devrim olarak sunulan Fatih projesi atıl durumda kalmış, öğrencilerin bir kısmına dağıtılan tabletler oyun aracı olmuş, akıllı tahtalar akıllı televizyon olmaktan öte gidememiş, üstelik çalışmayan veya sınırlı internet bağlantılarına okul başına aylık yaklaşık 2.000 TL ödenerek devlet kaynakları sorumsuzca heba edilmiştir.  

2015-2016 Eğitim Öğretim Yılında da eğitim sistemimizi bir yandan gericileştirme öte yandan da tam bir işletme mantığıyla ticarileştirme çalışmalarını hızla sürdürmüştür. Devlet okullarına yapılması gereken maddi yardım özel okullara aktarılmıştır. Bir başka deyişle benim ödediğim vergiyle bir başkasının çocuğu özelde okusun diye teşvikler sağlanmıştır. Eğitim kalitesinin artırılması isteniyorsa rant ve yandaşlara kaynak aktarımı değil öncelikle kamusal eğitime yatırım yapılmalıdır.

Yeni kurulan Maarif Vakfı’na devlet kasasından yani yine benim ödediğim vergiden 1 milyon TL aktarılacak. Yurtiçinde ve yurt dışında faaliyet gösterecek kendilerine yakın tarikat ve cemaatlerin faaliyetlerine yasal kılıf hazırlayacaklardır. Böylece Milli Eğitim Bakanlığı by-pass edilerek devletin denetiminden çıkarılacak ve eğitim sistemi doğrudan saraya bağlanacaktır.

Ülke genelinde olduğu gibi ilçemizde de idareci atamaları siyasi iktidarın ve ona bağlı yandaş sendikanın istekleri doğrultusunda şekillendirilmiş il içi atamalarda norm fazlası öğretmen atamaları keyfi düzenlemelere göre yapılarak öğretmenlerimiz mağdur edilmiştir. Proje diye sunulan uygulamalar kağıt üzerinde kalmaktan öte gidememiştir.  Okullarımızdaki hizmetli yetersizliği güvencesiz ve sınırlı süre çalışma sözleşmesiyle alınan personelle sağlanmaya çalışılmıştır. Ne yazık ki hala kadrolu hizmetlisi olmayan okullarımıza da bir çözüm üretilememiştir.

Meslek liseleri geri plana itilmiş Anadolu ve Fen liselerinde kontenjan ve sınıf öğrenci sayıları artırımıyla meslek liselerimiz öğrenci bulamaz hale gelmiştir. İlçemizde okul bina sorunu olmamasına rağmen gerek ilköğretimde gerek ortaöğretimde planlama eksikliği olduğunu her zaman dile getirmiştik. Keşan merkezinde maalesef bir ilkokul yok,  meslek liseleri dağınık, Sağlık Meslek Lisesi’nin boşalttığı bina atıl durumdadır.

Devlet, 18 milyondan fazla çocuğun eğitiminden, etik değerlere bağlı, onurlu, düzgün bir yaşam sürmesinden, sağlıklı, huzurlu, dengeli bir yaşam içerisinde çağdaş, insani ve evrensel değerlere bağlı yurttaşlar olarak yetiştirilmesinden sorumludur. Bu konuda gereken tedbirleri almak ve çocuklarımızı her türlü saldırıya karşı korumakla yükümlüdür.

Eğitimin  bilimsel ve laik yapısı, karma eğitim anlayışını yok etmeye çalışan  bir kısım tarikatların, Cumhuriyet düşmanı vakıf, dernek veya cemaatlerin eline terk edemez.

Eğitim çalışanları olarak temel beklentimiz;

Eğitim sistemimizin sermayenin istekleri doğrultusunda özelleştirmesinden uzak durulmasıdır.

İdeolojik-gerici siyasal sisteme uyarlama girişiminden geri dönülmelidir.

Sınav odaklı eğitim sisteminden vazgeçilmesidir.”

Milli Eğitim çağdaş, laik, bilimsel, parasız, nitelikli, eğitim ve öğretim birliği ilkesi içinde cumhuriyet değerlerine sahip çıkan demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır.

İtibarsızlaştırılmaya çalışılan öğretmenlik mesleğine gerek ekonomik, gerek özlük, gerekse saygınlık olara hak ettiği değer verilmelidir.