NAZAN KAPLAN

“KADINLAR ÇALIŞMA YAŞAMININ DIŞINA İTİLİYOR”

Şen, “Yaşamak işçi sınıfı ve emekçiler için giderek zorlaşıyor. Hayat pahalılığı sonucunda eriyen ücretler yaşamı işçiler için giderek zorlaştırıyor. Okulların açıldığı bugünlerde işçi ailelerinde okul ihtiyaçlarını karşılayamamanın burukluğu okul açılışının sevincini gölgeliyor. Yeni yönetim sistemiyle her şeyin pembeye döneceğini ve tüm kusurun eski sistemde olduğunu ifade edenler yeni dönemde sorunları ağırlaştırdılar. Nitekim Cumhurbaşkanlığı Yönetiminin ilan ettiği 100 günlük eylem planında işçi sınıfının sorunlarına değinilmemiştir bile. Değinilmediği gibi işçi sınıfının kazanımlarına göz dikildiğini düşünmemize neden olacak düzenlemeler söz konusudur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın dönüştürülmesini bunun bir göstergesi olarak değerlendiriyoruz. Bu dönüşüm bildiğiniz gibi devleti yeniden yapılandıran Cumhurbaşkanlığının 1 numaralı kararnamesi ile yapılmıştır. Bakanlığın adı “Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı” olarak değiştirilmiştir. Bu dönüştürmenin basit bir yeniden yapılandırma değil işçi sınıfının çalışma koşullarına devlet gözünün kapanması ve on yılların kazanımlarının ifadesi sosyal güvenliğin sosyal yardımcılık altında eritilmesi olacağından derin bir endişe duyuyoruz. Ekonomik krizin lafını etmenin neredeyse suç ilan edildiği bir ortamda biz kriz var diyerek haykırıyoruz. Ekonomik politikalar sonucunda işsizlik 6 milyonu aştı ve çok büyük bir toplumsal sorun haline geldi. Artık her evde işsiz var. Genç işsizliği artıyor, üniversite mezunu işsizlerin sayısı artıyor, kadınlar çalışma yaşamının dışına itiliyor.” dedi.

“KADRO TALEBİNDEN VAZ GEÇMEYECEĞİZ”

Salim Şen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Enflasyon oranı son 15 yılın en yüksek seviyesinde ve bugün temel tüketim maddelerinin fiyatı iki katına kadar çıktı. Faturalarımız her geçen gün kabarmaya başladı; doğalgaza ve elektriğe yüksek zamlar yapıldı. Artık ücretler faturalara ve kiraya zor yetmekte, temel ihtiyaçlarımızı neredeyse karşılamıyor. Kadro talebinden vaz geçmeyeceğiz! 696 sayılı KHK yayımlandığı günden bugüne yapılan düzenlemenin eşitsiz ve hakkaniyete uygun olmadığını söyledik. Şu soruları sorduk ve şunları ifade ettik: Belediye hizmeti kamu hizmeti midir? Şayet belediye hizmeti kamu hizmeti ise ki yasalara göre böyledir, o halde merkezi idare için kamu hizmeti üreten ve taşeron şirketlerden geçişi yapılan işçi kardeşlerimize kadro verilirken belediye hizmetlerinde çalışan işçi kardeşlerimiz neden kadrolu olarak belediyelere değil de belediye şirketlerine aktarılmıştır? Sorularımıza devam ediyoruz! Belediye şirketleri sermayesinin yarıdan fazlası belediyeye, yani kamuya ait olan şirketlerse neden kamu işçilerinin yararlandığı ilave tediye hakkından belediye şirketlerine geçişi yapılan işçiler yararlanamazlar? Devam edelim! Ortada Anayasa ile garanti altına alınmış sendika, toplu iş sözleşmesi ve grev hakları varken, üstelik bu haklar ayrıca uluslararası sözleşmelerin güvencesi altındayken işçilerin bu haklarını neye dayanarak 30 Haziran 2020 tarihine kadar askıya alınabilmiştir? İşçilerin bu haklarını askıya alarak ve ücret artışlarını 6 ayda bir yüzde 4 artışla sınırlayarak işçilere verilen kadronun ne gibi bir anlamı vardır? Cumhurbaşkanlığı Yönetimine buradan, işçi sınıfının kürsüsünden bu 4 soruyu soruyoruz ve yanıt bekliyoruz. Bu sorulara yanıt beklerken Cumhurbaşkanlığı Yönetiminden şunları talep ediyoruz: 5393 sayılı Belediye Kanunu’ndaki norm kadro sınırlamaları kaldırılmalı; belediyeler belediye şirketlerine geçişi yapılan işçileri kadroya alabilmelidir. Diğer kamu işçilerine 17 Ağustos ve 7 Aralık’ta ödenmesi kararlaştırılan 2018 yılı ilave tediyeleri belediye şirketlerine geçişi yapılan işçilere derhal yapılmalıdır; esasen bu ödemenin yapılabilmesi için 6772 sayılı Kanunda bir değişiklik gerekmemekte, 1.madde günün şartlarında yorumlanarak bile bu ödemenin yapılması mümkündür. Kamuya geçişi yapılan işçiler için KHK ile getirilen sendikal hak kısıtlamaları kaldırılmalı; işçi sendikaları 6356 sayılı Kanun’a göre serbest toplu sözleşme sürecini işletmeye başlamalıdır. Bu süreçte işçilerin ücretine YHK kararı ile yapılan yüzde 4 artışa ek olarak ücretler en azından Hazine ve Maliye Bakanı tarafından ilan edilen 2018 enflasyon tahmini kadar yani yüzde 20,8 oranında artırılmalı yılsonunda oluşacak enflasyon farkı da bu orana ilave edilmelidir.”

“OHAL DÖNEMİNDE İŞTEN ÇIKARILAN, İHRAÇ EDİLEN ÜYELERİMİZ İÇİN ADALET İSTİYORUZ!”

Şen, sözlerini şöyle tamamladı: “Enflasyon tahmini %20,8 ise asgari ücret artırılmalıdır! Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklanan Yeni Ekonomi Programı’nda 2018 yılı enflasyon tahmini yüzde 20,8 olarak ilan edilmiştir. TÜİK tarafından ilan edilen Eylül ayı verilerine göre de enflasyon bir önceki yılın Aralık ayına göre % 6,30, bir önceki yılın aynı ayına göre % 24,52 oranında artmıştır. Bu demektir ki önümüzdeki aylarda enflasyon daha yüksek oranda artacak ve hayat pahalılaşacaktır. Bu durumda ücretlilerin yarıya yakınını oluşturan asgari ücretle geçinen işçilerin ücretlerinde artış yapılması, asgari ücretin artırılması zorunlu hale gelmiştir. Bu işçiler açısından yaşamsal bir gerekliliktir. Cumhurbaşkanlığı Yönetimi işçilerin bu talebini karşılamalıdır. OHAL döneminde işten çıkarılan, ihraç edilen üyelerimiz için adalet istiyoruz! OHAL döneminde haksız ve hukuksuz olarak işten çıkarılan ve ihraç edilen üyelerimizin işlerine iade edilmeleri talebini en başından beri ifade ediyoruz. Buradan Cumhurbaşkanlığı Yönetimine bir kez daha sesleniyoruz: OHAL döneminde işlerinden edilen binlerce işçi aileleriyle birlikte açlığa, sefalete ve yoksulluğa mahkum edilmiştir. Hakkında herhangi bir  soruşturma açılmamış, bir mahkeme kararı olmayan 3000’ e yakın üyemiz aileleriyle birlikte mağdur edilmiştir. OHAL itiraz komisyonunun oyalayan ve sonuç üretmeyen çalışması yerine bir an önce hukuksuzluğa son verilmesini ve ihraç edilen üyelerimizin işe iade edilmesini, mağduriyetlerinin sona erdirilmesini talep ediyoruz. Haklarımız için emeğimiz için demokrasi mücadelesinden de asla ödün vermeyeceğiz.”