Enez’de birkaç gün önce hem ENEZDOĞA-DER’İN hem de KARTOPU ENEZ GÖNÜLLÜLERİ DERNEĞİ’nin olağan Genel Kurularını yaptık. Gündemin son maddelerinde daha çok, başta temizlik olmak üzere Enez’in sorunlarını irdeledik. Bu arada söz alan Eyüp Soydemir kardeşimiz Enez’in kırk yıldır temizlik ve eğitim sorunlarının yetersizliğinin tartışıldığını belirterek “Kırk yıldır tartışıyoruz ama bir arpa boyu yol alamıyoruz. Değişen hiçbir şey olmuyor. Hala aynı noktadayız,  aynı yerdeyiz” dedi. Ben de Divan Başkanı’ndan izin alarak, Eyüp kardeşimizin verdiği cesaretle hem ona hem de Genel Kurul’da hazır bulunanlara sordum: “40 yıl önce temizlik konusunda aynı mıydık, yoksa daha mı temiz bir Enez vardı? Eğitimde daha mı gerideydik yoksa o dönemlerde daha mı başarılıydık? Balıkçılık daha mı kötüydü, yoksa Enez balıkçıları, o yıllarda kooperatif eliyle ülke çapında bir başarı öyküsü mü yazıyordu?”

***

Bu soruların yanıtını 60 yaşın üzerindeki tüm Enezliler biliyor. Enez 40 yıl öncesine göre aynı yerde değil, çok gerilerde. 40 yıl önce daha temiz bir Enez vardı. Ali Osman Korkmaz, ismet Esengin, Yunus Cingöz, Sevim Sünnetçi, Kemal Kale, İlhan Kaptan, Ayfer Meriç, Suna Taşlıklı, Vahit Esengin, Mesude Çimen gibi daha ismini tek tek sayamayacağım çok değerli bir nesli Enez’e armağan eden bir eğitim başarısı vardı. Balıkçılık kooperatifi yılda 30-40 ton CANLI Yılan balığı ihraç eden ülkemizdeki 3 firmadan biriydi.

***

Enez’de, yalnız eğitimde, temizlikte değil başka konularda da her şey daha güzeldi. Örneğin her köyde, ilk yardım konularında dahi güvenebileceğimiz hiç yoksa bir ebemiz vardı. Köyler arasında çok çekişmeli sürdürülen “Kaymakamlık Kupası” futbol maçları yapılırdı. Enez Şehir Kulübü sadece kumar oynanan değil, kaymakamı, hakimleri, savcıları ve tüm bürokratları ile bir kültür merkezi, bir sosyal alan ve bir aile ortamı tadındaydı.  Ali Galip, Postacı Mahmut, Rasim Meriç, Maliyeci Ali bey, Tekelci Cemal, İbrahim Yoluzar gibi, hatta MİT Orhan gibi kente renk katan dostlarımız vardı.

Evet… Meriç oğlumun dediği gibi o yıllarda “Bizler geceleri ayrı evlerde uyuyan bir büyük aile” gibiydik.

***

Çağın gidişine, sosyolojik değişime elbette DUR diyecek değiliz. Dünya kirlenirken temiz kalmak elbette zor. Ama bugün de dahil, bizi 40 yıldır yönetenler vizyon sahibi olabilselerdi, gezip görüp öğrenebilselerdi, okumayı sevselerdi, hiçbir şey bilmediklerinin farkında olabilselerdi, ilk dönemlerinin sonunda bir daha seçilmeyi kafalarından silebilselerdi, “Ortak akıl” konusuna gerçekten inansalardı, Enez hala bir kültür merkezinin bir toplantı salonunun, bir anfi tiyatronun bile olmadığı, hala cittaslow (sakin kent) hayalini dahi yaşamayan, hala “Belediyede çöpçü, sitelerde bekçi” hayalini aşamayan gençlerin yaşadığı, kuralsızlığın, arsızlığın, utanmazlığın yaşandığı zavallı bir kent halinde olmazdı.

***

Neyse ki Kartopu ve Doğa Derneği var. Yani umut hala var. Hiç yoksa bir adım ötesini düşünmeye, şekillendirmeye çalışan bir avuç insan var. Bu Derneklere üye olmayı “Bir güzellik olsun” diye değil “Bana da görev düşüyor” diye sahiplenen gençler var. Kendi günlük çıkarları için değil, Enez’li çocukların geleceği için kafa yoran insanlar da var. Enez’in geldiği bu noktayı kabullenemeyen, Enez’in bunu hak etmediğini düşünen pek çok kişi var..

Ama… Ama ne yazık ki hala çok eksiğiz…