Dün yaptırdığım ikinci doz biontek yıldırım düşmüş gibi yan etki yaptı. Tansiyonum dansöz Asena gibi kıvırıp duruyor, başımda tonlarca ağırlık var gibi.. Nasıl anlatsam? Kafamın içinde Ferdi Tayfur ve kullandığı kamyon var, gözlerimi açamıyorum. Heh! Tam da öyle işte… "Gözlerinin hastasıyım" diyor Ferdi Baba. Gözümü açıp iki satır yazı yazmak istiyorum.

"Derbederim" şarkısına geçince yarı uyku halindeyim.

Kendimi bile isteye gönüllü DENEK gibi görüyorum. İlk dozdan üç gün sonra kemiklerim eziliyorcasına ağrı ile 2 gün aç susuz bitkisel hayattaymışım gibi yatağa çivilenmiş, üçüncü gün hastaneye gittiğimde doktor “Aşı iki gün sonra etki yapmaz" demişti. Sonrasında aradığım bir kaç hekim arkadaş "Olabilir de, olmayabilir de" diyerek kafa karıştırdılar. Tüm sağlıkçılar "Aşı hakkında net olarak ancak beş yıl sonra konuşabiliriz " diyor. Bu durumda benim de ruh halim karışık. “Ben beş yıl sonra bugünü nasıl anımsarım? Ya da yarını görebilir miyim?” dediğim vakit, dilim damağım kuruyor.

Aha, yine Ferdi Baba geldi

"İçim yanar yanar "ardından da "Susadım çeşmeye varmaz olaydım "

***

Denek dedim de, aklıma geldi. Oğlum 5 yaşındayken, çok istediği için, beyaz şirin bir fare almıştık. Yine oğlum "Tek başına canı sıkılır ama eşi de olsun" dediği için birde kahverengi beyaz eş aldık. Onlar akvaryumun içinde, biz dışında bakışarak yaşadık bir süre. Oğlumun doktoru "Denek olarak kullanılıyor nasıl eve sokarsın "diye tenkit etmişti. Bugünleri görmüş gibi "Aman hocam, belki biz de yıllar sonra kobay olucaz, çok şirinler. Atamam vallahi" demiştim.

Bir gün, oğluşumla fareciklerin birbirine yetmediğine ve bizim dokunmadan sevgimizi gösteremediğimizde hemfikir olduk, oklavanın ucuna pamuklar sarıp, akvaryumun içine doğru uzattık. Amacımız sırtlarını okşamaktı. (Sırt sıvazlamak!  Omurilik oradan geçiyor ve bize iyi geliyor ya, onların omurgasız olduğunu düşünemedik zaar) O kadar sevgiye açlarmış ki, sıkıca tutunuverdiler oklavaya. Nasıl olduysa bir an farecikler evin orta yerinde sağa sola deli dana gibi koşturmaya başladılar.

Ben koltuğun üzerinde, oğlum farelerin oklavaya tutunması gibi sırtımda, çığlık çığlığayız. Maceranın devamını anlatmayayım ama uzaktan uzaktan bir süre daha yasadık.

99 deprem felaketini yaşamışız, psikolijeler alt üst. Fareler panik halinde cama tırmanmaya çalışıyor, pat artçı deprem oluyor, yine, yine, yine... Hiç şaşmadı bu. Ben akvaryumun önünde Mecnun'a aşık Leyla misali gözümü farelerden ayırmadan, orda yatıp, orda kalkıyorum.

Kadir Sütçü kim ki?  Km'lerce derin ve uzakta ki artçıları hissetmeye başlamıştım.

Baktılar gidişat kötü fareleri denek olarak kullanmayacak birine hediye ediverdiler.

Ay yine geldi Ferdi Baba kamyonu ile

"Çiçekler açsın, böcekler uçsun " diyor bu sefer.

Duygusal kadınım ben Ferdi Baba, bana elinde çiçeklerle, kamyonu bırakıp gel.

...

Aşının beş yıl sonra etkileri ne olur bilmem ama bugünkü etkilerini sorun, kafanıza takılan ne varsa yan etki ile sorun, sağ ayak altında, topuğa paralel alandaki iç oyuntunun tam çapraz köşesinde ki uyuşma...

Tamam, tamam, sustum.

Ferdi Baba 'dan "Susunca şarkılar, susunca dilim, Her saat başında hatırla beni " size gelsin .

Bu kamyonun mazotu ne vakit biter ki?