Dünyaca ünlü Oxford Sözlüğü her yıl o yıla ait iz bırakmış sözcüğü ‘Yılın Sözcüğü’ seçmektedir. Örneğin 2013 yılında ‘Selfie’ yani ‘ Özçekim, 2015 yılında ‘Emoji’, 2016 yılında ‘Post Truth’ yani ‘Gerçek Ötesi’ yılın sözcükleri seçilmişlerdir. Gerçek Ötesi kavramı toplumların inanç ve duygularını kullanıp gerçeğin itibarsızlaştırılması, çarpıtılması ve karartılması halidir. Bizim her gün karşılaştığımız bu olay neden 2016 yılında batının gündemine girdi?
2016 yılında İngiltere’de ‘Brexit’ Avrupa Birliğinden çıkış için referandum ve ABD’de başkanlık seçimleri vardı. İngiltere’de AB karşıtları İngiltere’nin AB’ye yaptığı ufak bir katkıyı sanki ülkenin sağlık bütçesinin tamamının AB için kullanıldığı propagandasına dönüştürmüşlerdi. Aynı şekilde ABD seçimlerinde de Trump iklim değişikliği sorununun gerçek olmadığı ve ABD sanayisine zarar vermek için Çin tarafından uydurulduğu görüşünü işlemişti. İki örnekte de halkın milli duyguları kullanılmıştı. Gerçekler çarpıtılıp İngiltere AB’den çıkma yönünde oy kullanmış, Trump da başkan seçilmişti. Bu gerçek dışı söylemlerin sonuç vermesi batıda şaşkınlıkla karşılanmıştı. Oysa geri kalmış toplumlarda yoğun olarak kullanılmaktadır gerçeklerin itibarsızlaştırılması ve çarpıtılması hatta karartılması olayı. Bunun için en etkili yöntem de halkın dini duygularının ve milliyetçilik hassasiyetlerinin kullanılmasıdır. 
Gerçeğin çarpıtılabilmesi için öncelikle gerekli ortamın yaratılması gerekmektedir. Bunun için koşulsuz aidiyet ortamı yaratılması, topluluktaki alt tabakadaki kişilere kendilerinin değerli olduğunun hissettirilmesi ve topluluk arasındaki bağın kutsanması gerekmektedir. Bu ortamlara örnek olarak dini tarikatları, futbol taraftar gruplarını ve orduları örnek gösterebiliriz. Dini tarikatlarda koşulsuz biat eden müritleri, taraftar gruplarında sürekli takımlarının hakkı yendiğini iddia eden taraftarları, diğerinde ise sorgusuz ölüme koşan askerleri görürsünüz. Burada gerçeğin ne olduğu değil, ilgili grupların neye inandırıldığı önemlidir. Bütün bir toplumun gerçeklerden uzaklaştırılması ise bir toplumsal mühendislik olayıdır. Önce toplumun zayıf noktası yakalanır. Bu çoğunlukla dini hassasiyetler ve milli duygulardır. Yüzde 99’u aynı dinden olan toplumlarda dahi inanç özgürlüğünün olmadığı propagandası yapılır. Toplumun alt katmanları din üzerinden kendilerini değerli hissetmeleri sağlanır. Bu topluluğa iş imkânı yaratmak yerine sadaka kültürüne mahkûm edilerek minnet duymaları sağlanır. Yazılı ve görsel basın ele geçirilerek yoğun bir propaganda ile iktidar sahiplerinin her şeyi doğru yaptıklarına inandırılır. Toplum hızla ayrıştırılır. Eleştiri getirenler hain ilan edilir. Ötekileştirilen insanlar çaresizlik duygusuna itilir. Muhalefete sürekli gözdağı verilir ve hareket alanı bırakılmaz. Etkili muhalefet yapmaya çalışanlar gözaltına alınma dâhil yıldırma politikalarına tabi tutulur. Korku kültürünün egemen olduğu toplum ses çıkaramaz ve bütün kurumlar önce pasifize edilir, sonra yandaş hale getirilir. Gerisi kolaydır.
Artık toplumun çoğu duyarsızlaşmış ve sorgulama yetisini yitirmiştir. Alın size yaşanmış bir örnek. İktidar sahipleri sümüklü, ağlak birini yüceltirler, devlet kurumlarını ordu dâhil o zihniyete teslim ederler alkışlanırlar. Yargıyı bilerek ve isteyerek bu sümüklünün adamlarına teslim ederler alkışlanırlar. Bu zihniyet ordunun yurtsever subaylarını ve aydınları tutuklar, yerlerine kendi adamlarını komuta kademesine getirirler alkışlanırlar. Kendilerini uyaranları ise hain ilan ederler ve yuhalatırlar. Çıkarları çatışınca bu sümüklü darbe yapmaya kalkar ancak akılları başlarına gelir. Bu kez de devlete verdikleri zararın hesabını vermek yerine zamanında kendilerini uyaranları suçlu ve sümüklünün yandaşı ilan ederler. Binlerce kendilerinin sümüklünün kucağına itmesinden dolayı kandırılmış garibanı tutuklarlar, işten atarlar alkışlanırlar. Ne istedilerse verene, memleketi sümüklüye parsel parsel satanlara, kozmik odayı teslim edenlere değil dokunmak oy oranı artarak daha güçlü bir iktidar bahşedilir. Gerçek öyle çarpıtılmıştır ki hainler kutsanmış, yurtseverler cezalandırılmıştır. Gerçek anlaşılınca hain hainliği ile kalmış, yurtseverler de kumpaslar yüzünden cezaları ile.
Toplumsal illüzyon o kadar yayılmıştır ki en küçük başarılar zafer olarak ilan edilir, bütün başarısızlıklar da dış güçlere yüklenir. Kendi kullandığın 23 milyar dolar İMF kredisinin anlaşmasını yapanları suçlarken bu kredi sayesinde ekonominin 4-5 yıl rahat nefes aldığı gizlenir. Daha önce sanki IMF’ye borç takmışız gibi bu borcun ödenmesi ile övünülür. Dış borç 580 milyar dolara gelmişken Türkiye’nin dış borcu yokmuş havası yaratılır. 18 adayı verirsin kaya parçaları dersin. Dün kardeşim dediğine bugün düşmanım dersin 5 milyon mülteci ödülümüz olur. Kendi vatandaşına sağlamadığın imkânları onlara sağlarsın. Sebep olduğun darbede şehit olanları diğer şehitlerden ayrıcalıklı hale getirirsin, şehitlerin kemikleri sızlar, vicdanlar sızlamaz. Gerçekler o kadar eğilip bükülmektedir ki yaşadıklarımız karşısında ‘Gerçek Ötesi’ tabiri yetersiz kalır. Tüm bu olanlar karşılığında sesi kısılmış olsa dahi ortalığı ayağa kaldırması gereken muhalefet ise ‘Öğrenilmiş Çaresizliği’ yaşamakta ve ‘Tükenmişlik Sendromu’na sürüklenmektedir. Bu da başka bir yazı konusudur.
Batılılar iktidar tarafından birkaç kez yanıltılınca bu kavramı yılın kelimesi seçmişler. Elin gavuru bilmiyor ki onların belki yılda bir karşılaştıkları gerçeği çarpıtma ya da karartma olayını biz günlük yaşamımızda defalarca yaşıyoruz. Mesela et fiyatlarının artması, yanlış hayvancılık politikaları yüzünden değil, halkın refah seviyesinin artmasından dolayıdır. Öyle değil mi ey sevgili vatandaşlar? 
Ölümünün 80. Yılında sana mahcubuz. ATAM, MİNNETLE ANIYORUZ, ÖZLEMLE ARIYORUZ.