Bozacı geçtiğine göre,  kış gelmiş demek ki.

Tam kaloriferleri yakmalı mı,diye düşünürken "Bozaaa…!" nidası, beni taa çocukluğuma götürdü.

Cayır cayır yanan sobanın sıcaklığı ile babamla,çorapları savururduk bir tarafa.

Kışı hiç sevmeyen bir çocuk olarak, paha biçilemez o iç huzurumu, hep sobanın sıcaklığına bağladım.

Ve o muhteşem tok ses:

"Bozaaa, bozacııı geldii… İçersen prenses, içmezsen kurbağa olursunn.Tarçınlı bozaaa…!."

Babam hemen pencereye çıkar,  bas bariton sesiyle:

"Bozacııı...’’

Bozacı da çıt yok.

Tüm mahalle, babamın sesiyle, bozacının beklediğine emin, koşardı ellerin de kaplarla. Annem, sırf muhalefet olmak için “Kim içecek şimdi bozayı, her akşam her akşam"diye söylenir.Babam "Hep birlikte içeceğiz "diyerek;  annemi ikna mı ederdi,sustururmuydu bilemem amma o bozayı,hep birlikte içerdik.

Boza güğümün için de, güğüm adamın omzunda olurdu. "Neden, omzunda taşıyor baba, kolu ağrımıyor mu?" dediğimde Babam "Kıymetli şeyler omuzda taşınır" derdi.

***

Melankolik halden çıkıp,pencereyi açtım;o da ne? Adam, bildiğin pazar arabasının içine,bidonla koymuş bozayı.Az önce hafızamda cereyan edenlerin etkisiyle seslendim "Heyyy! Hiç romatizmin yok mu senin?‘’

Bozacı “Romatizma yok bende apla… Niye sordun?”

Yahu romantizm demiştim de, yok belli ki; o kıymetli şey omuz da taşınır, omuzda"

Lakin adamı göremiyorum karanlıkta, hani sövmem icap edersediye.( Gözlerinin içine bön bön bakacaksın ki; söverken de romantik olsun)

***

Bütün çocukluk anılarım beşinci katın camında asılı kaldı.Zati bu bozacınınbağırmasında da, bir makam, bir üslup yok.

Modern bozacı böyle oluyor zaar.

‘’Kaç kilo istiyon aplaa?’’

"Kurbağa olursun inşallah" diyerek çocukluğuma dair pencereyi kapattım.

***

‘’Sahlep içen var mı ?’’

Ohh şerefe ! Tövbe Yarabbi!

Hadi AFİYETLE…