Devletin en tepesindeki kişi 2016 yılından beri “Faiz yüksek enflasyonun sebebidir, faizler düşürülmelidir” diye talimatlar yağdırmaktaydı. Dünyada faizler yükselirken, bizim gibi cari açığı çok yüksek olan ülkeler için çok tehlikeli bir söylemdi bu. Nitekim merkez bankasının kur hareketlerine yönelik iki silahı vardır: Faizi artırmak ya da piyasaya döviz sürmek… Döviz sürmek döviz rezervini riske atacağından çok uzun süre kullanılması sakıncalı olmasına rağmen zamanında ve uygun oranda faiz silahını kullanmak en doğru yoldur. 

Elbette cari fazla veren, en azından dengede olan bir ekonomide enflasyon da faizler de düşük olur. Bu sayede küresel dalgalanmalarda dahi para birimin fazla hasar almaz.
Bizde belirgin şekilde, ABD küresel fonlamayı iyice kıstığı 2013’ten başlayan dönemde işler şirazesinden kaydı. ABD merkez bankasının 2016 sonunda bir kez, 2017 içinde de üç kez faiz artıracağı sır değildi. Tam da 2016 Eylül ayında hazret ‘Enflasyonun sebebi yüksek faizdir, düşürülmelidir’ buyruğunda bulundu.

Dünya Amerika’nın ekonomik politikalarına önlem almaya çalışırken bizim Para Politikası Kurulu 22 Eylül 2016'da toplandı ve ekonomiyi kalbinden vuracak kararlar aldı. Bütün ülkeler faiz artırımını konuşurken bizde haftalık repo faizi (politika faizi) %8'den %7,5'e düşürüldü. Gecelik faiz oranları (gösterge faizi) 8,5'ten 8,25'e indirildi. Geç likidite pencere faizi de 10'dan 9,75'e düşürüldü. Bombanın pimi çekilmişti. Kasımda Amerika seçimlerini Trump kazanınca dolar tüm dünyada yükselmeye başladı. Herkes tedbirini almıştı. Biz ise Eylül’de indirilen faizi 25 Kasım’da geri almaktan başka bir şey yapmadık. Ocak ayına geldiğimizde dolar 3,50'yi geçmişti. Merkez Bankası kaplumbağa hızıyla 25 Ocak'ta ve 17 Mart'ta kademeli olarak faizleri yeniden düzenledi. Gecelik faiz Ocak’ta 8,75, Martta 9,25 yapıldı. Geç likidite faizi önce 11 sonra 11,75 yapıldı. Haftalık repo (politika faizi) 8'de bırakılıp Reise faiz artırmıyoruz mesajı verildi. Şu var ki haftalık repo faizi değişmemişti ama merkez bankası haftalık ihale açmamaya başladı. Yani %8 faizle borçlanma uygulanmadı ve ancak 1 Haziran’da yeniden devreye alındı. Gecelik faiz fonlaması da iyice daraltılıp, bankalar aslında seyrek uygulanan geç liqidite uygulaması ile fonlanmaya başladı. Ya Reis faizi %8 bilse de fiili faiz %11,75 oldu.

Tabi piyasalar bu şark kurnazlığını yemedi. Merkez bankası bu kararlarla hem bağımsız olmadığını ilan etti hem de gülünç duruma düştü. Dolar 3,90'ları geçip tekrar 3,70'lere geri döndü. Bu durum o kadar yıkıcı idi ki Temmuz’da bizzat mevcut iktidarın besleyip büyüttüğü hatta sebep olduğu hain FETÖ kalkışması bile ekonomide böyle yıkıcı etki yapamamıştı. Reisin sebep olduğu yıkım daha dramatikti. Öyle ki FETÖ kalkışmasından önce 14 Temmuz’da 2,89 TL olan dolar kuru bir buçuk ay sonra 1 Eylül’de sadece 6 kuruş artmıştı. Halbuki reisin faiz inadı dolarda tam 70 kuruşluk yükselişe yol açtı.

Sonrası daha da vahim. Cari açık ve enflasyon 2017 yılı boyunca yükselmeye devam etti. Merkez bankası iyice çaresizleşti. Reisin korkusundan faiz düzenlemesi yapamıyor, sadece geç likidite faizi üzerinden faizi düzenliyordu. Politika faizi ve gecelik faiz çok düşüktü, değişmiyordu ama kullanım dışıydı. Geç likidite penceresi normalde sadece günlük bilançosunu denkleştirememiş bankalar için kullanılır, yani sorunludur. Merkez bankası bu uygulama ile bu sorunu tüm dünyaya ilan etmiş oldu.

Sonrası daha da vahim… 2018 Nisan’da baskın seçim kararı da seçim ekonomisi beklentisi ile döviz kurlarını kaşımaya başladı. 14 Mayıs’ta hazretin İngiltere’de finansörler önünde yine faiz teorilerini paylaşması ve merkez bankasının bağımsız olmadığını ima etmesi kurlar üzerinde patlama etkisi yaptı. Sonra bu gafın düzeltilmesi için heyetler gönderilse de dolar 4,90’a kadar yükseldi. Merkez bankası çaresiz faiz silahını kullandı, faizde normal uygulamalarına döndü ama bu kez bedeli çok ağır oldu. 1 Haziran’dan başlayarak, ikincisi 8 Haziranda olmak üzere haftalık repo faizi %8’den % 17,75’e, Gecelik faiz 9’25’ten 19,25’e, Geç likidite faizi 13,5’ten 20,75’e çıktı. Kur ise 4,50 seviyelerine geriledi.
Bu seviyede dahi tepedeki kişinin iki gafının ülkeye sadece dış borç üzerinde etkisi yaklaşık 500 milyar liradır. Üstüne bir anda iki katına çıkan faizlerin de ekonomiye ve vatandaşa getireceği yük açıktır. Merkez bankası zamanında doğru önlemleri alsa ekonomik göstergelerimiz bu kadar dağılmayacaktı. Ne dolar ne de faizler bu kadar yükselecekti. 

NEYMİŞ EFENDİM, en tepede bile olsan susmasını ve işi erbabına bırakmasını bileceksin.