ENEZ MEKTUBU - Ulaş DEMİRAY

Gençliğimin en büyük hayali idi. “2 nci el bile olsa bir otomobilim olsun” diyordum; oldu… Bir de bu otomobil ile doyasıya gezebilecek kadar bir gelirim olsun istiyordum; oldu. Evimin olması şart değildi; ama o da oldu. 60 yaşından sonra bir tapu ve 70 yaşından sonra bir ev sahibi de oldum. Hatta artık bankada zor zamanlar için küçük bir birikimim bile var. 2 yıl öncesine kadar kendi aracımla doyasıya gezmeyi, tozmayı yani gençlik hayallerimi gerçekleştirmeyi ihmal etmedim. Mazot fiyatları artsa bile benim gelirim de aynı oranda arttığı için bir sorun da yoktu. Ayrıca akıllı bir telefonum var ki gerçekten yaşamımı çok kolaylaştırıyor. Bütçeme uygundu. Aldım.

***

Yaş ilerledikçe ve yaşamın sonuna yaklaştıkça, ama sağlığım da elverdikçe daha çok gezebilmeyi, uzaklardaki dostlarımı daha sıkça görebilmeyi isterdim. Ama artık bu mümkün değil. Artık Keşan’a bile giderken iki kere düşünmek zorundayım. Mazotun litresi 10 TL yi geçti. 2-3 yıl önce 3 TL, hatta geçen yıl bile 4 -5 TL civarında idi. Arabam artık evimin önünde duruyor.. Büyük seyahatler planlayamıyorum. Çünkü artan sadece mazot fiyatı değil. Yemesi içmesi, konaklaması da 3-4 misli arttı. Maaş? O yerinde sayıyor. Bir ara telefonumu yenileyeyim dedim fiyatları duyunca elimdekine daha sıkı sarıldım.

***

2019 yılına kadar hemen her yıl Dernek olarak Semadirek Adasına gezi düzenlerdik. Kişi başı 110-120 Avro ile bu geziler yapılabiliyordu. Çünkü avro 3-3,5 TL idi. Yani bir kişi en fazla 400 TL ödeyerek bu gezilere katılabiliyordu. Şimdi avro 15 TL… Yani artık, kişi başı 2000 TL ile bu geziye Enez’den kim katılabilir ki? Artık o da hayal oldu. Semadirek artık Enez’e çok uzak.

***

Özetle; demem o ki; hiç suçumuz yokken elimizden pek çok imkanımız alındı. Kalan birkaç yıl ömrümüz bile gasp edildi. İktidar yalakalarından birileri kalkmış 2 kilo et yerine yarım kilo et yememizi söyleyip akıl veriyor. Birileri de kalkmış “Her evin önünde bir otomobil var” diyerek zamlardan yakınmamızın yersiz olduğuna bizleri inandırmaya çalışıyor. Onlara “Al benim evimin önündeki arabamı da münasip yerlerinde kullan” diyesim geliyor. Bu tuzu kuru yalakalar “Akıllı telefon kullanıyoruz” diye bizi suçlayıp kendi beceriksizliklerinin faturasını sana, bana kesmeye uğraşıyorlar. Ne yazık ki bana, daha kaliteli bir telefon, son model bir otomobil ve rahatça harcayabileceğim bir gelir vaad etmeleri gerekirken cebimdekine, elimdekine, hatta kalan kısa ömrüme bile musallat olmuş birileri bu ülkede söz sahibi..

Ve artık bu ülkede orta halli insanlar için otomobil de, akıllı telefon da, seyahatte, ev sahibi olmak da sadece hayal…

***

Bu arada bu verdiğim örneklerle kendimden söz etmeye de utanıyorum. Çünkü bu ülkede artık akşam pazarlarının ardından çürük sebze artıkları toplayarak, ya da fırın önlerinde ASKIDA EKMEK bekleyerek, ya da 50 kuruş ucuz olduğu için Halk Ekmek büfeleri önünde saatlerce kuyrukta titreyerek yaşama tutunmaya çalışanlar var. Ben gezip tozmasam da olur. Anladık. Ama çocuğuna 5 TL bile harçlık veremeyen babaları duydukça, hayal kurmaları bile mümkün olmayan çocuklara, işsiz gençlerin umutsuz ve çaresiz dünyalarına tanık oldukça bu yaşananları duymazdan, görmezden gelmek, anlayamamak insan olana yakışmıyor.

***

ÇİN MODELİ bu ülkede tutmaz. Çünkü Çin bugünlere demokrasiyi, özgürlüğü, akıllı telefonu, otomobil sahibi olmayı bilerek gelmedi. Yıllar önce onlara o köle ekonomisini despot rejimlerle kabul ettirmek zor değildi. Çünkü gerçekten Çinlilerin başlangıçta zaten kaybedecekleri hiç bir şeyleri yoktu. Zincirleri bile yoktu. Onlar sıfırdan başladılar. Her geçen gün yaşamlarına bir parça mutluluk kattılar ve bu günlere gelebilmeleri nerdeyse 100 yıl sürdü. Kim bilir kaç nesil telef olup gitti. Ama bizim ülkemizin insanları 100 yıldan beri demokrasiyi, özgürlüğü, insanca yaşamanın ne demek olduğunu, hatta akıllı telefonu biliyor. O nedenle bu kazanılmış haklarımızdan bizleri vaz geçirmeyi ve sıfırdan başlamayı düşünmek gerçeklerle bağdaşmıyor.