ENEZ MEKTUBU

“Başka konu mu kalmadı?” diyebilirsiniz. Çok da haklısınız. Ama “Mazlumdan yana olma” merakımızdan ötürü futbol hakemlerine reva görülen linç girişimlerine de sessiz kalmamak lazım.

***

Sanki artık hiçbir takım kendi beceriksizliğinden, şansızlığından ötürü yenilmiyor. Galip gelirlerse Fatih Hoca’dan, Sergen Hocadan, yenilirlerse de hakemlerden biliniyor. Eğer, yöneticiler yenilginin suçunu hakemlere yüklemezlerse kendi taraftarlarının tepkilerinden korkarak bu tiyatro ve kumpas senaryolarını her maç sonrası dile getirmeyi farz sayıyorlar. Bunu neredeyse mikrofon karşısında salya sümük ağlayarak dile getiren koca koca adamlara bile rastlanıyor. Yöneticisi, teknik direktörü, futbolcusu her şeyi tamam yapmış da ama ah şu hakemler.

***

Halbuki bana sorarsanız bu sektör içindeki en namuslu insanlar hakemler. Sizce daha maça günler varken hakemleri basın yoluyla baskı altına almaya çalışan yöneticiler mi daha namuslu? En basit taktik ve teknik hataları yapan ama suçu hakemlere yükleme arsızlığını gösteren teknik direktörler mi? Ya da saha kenarından devamlı ve her hakem kararında poposu yanmış gibi çığlık atan, kriz geçirme artistikleri yapan yedek kulübe yalakaları mı?  Maç içerisinde daha istop etmesini bile öğrenmeden ayağına taş değse, daha tekme bile yemeden canhıraş feryatlarla kırk takla atamayı öğrenen sporcudan çok artist eğitimi almış oyuncu müsveddeleri mi daha namuslu? Geçiniz.

***

İstisnalar kaideyi bozmaz. Ama genellikle hakemlerin bu tür şarlatanlıklara ihtiyacının olmadığını düşünüyorum. Özellikle de Süper Lig Hakemlerinin bir maçta kaç TL kazandığını biliyor musunuz? Bu rakam sabit ücretleri ile birlikte, yol ücretleri ve harcırahlar hariç ayda ortalama 100 Bin TL olarak kabul edilebilir.   Eğer yanlış kararlarlar sonucunda ceza alırlarsa, bir süre görev alamayacaklarını düşünürsek hiç bir hakem “Yanlış karar vereyim de başıma iş alayım, alacaklarımdan vazgeçeyim” demez. Bu seviyelere torpille falan gelmek çok da mümkün değildir. Yıllarca süren bir sürecin sonunda ancak ÜST KLASMAN hakemi olabilmek mümkündür. Sonrasında da nihayet en fazla kırklı yaşların sonunda bu serüven biter. Hakemler, dinlenmeye alınacaklarını bilerek, bol bol yanlış kararlar vererek, kendi bindikleri dalı keserler mi?

***

Hakemlerin sonucu etkileyen kararları hiç mi yok? Elbette var ve hem de pek çok. Hakem de nihayetinde bir insandır. Görmek, anlamak ve karar vermek için saniyeleri sınırlıdır. Öyle TV karşısında oturup aynı mücadeleyi; bir o yandan bir bu yandan 10 kere seyredip ahkâm keserek hiçbir şeyi kanıtlayamazsınız. O hakem hakkında infaz yapamazsınız. Kendinize çok güveniyorsanız, çok biliyorsanız –örneğin- Abdürrahim Albayrak gibi ağlayıp artistlik yapacağınıza çıkın da 10 dakika maç yönetin de bir görelim.

***

Başka ülke maçlarında bu tür abartılı yaklaşımlar oluyor mu? Bilmiyorum. Görmedim, tanık olmadım. Sanırım, empati yapmamak, hiçbir yenilginin yanlışını kabullenmemek, suçu mutlaka birilerine yüklemek bizim insanlarımıza mahsus. Fanatik körlüğü ile yenilgilerinizi hakemlere yüklemek yerine dönüp kendi tuttuğunuz takımın hatalarını görün. Hakem yanlış bir karar vermiş golünüzü saymamışsa gidin ikinci golünüzü atın. Hakemlerin yakasını bırakın. Takımınızı yanlış yönetenlerin kuklası olmayın.

Psikolojik sorunları olan ama parayı sayan birisi bir kulübün yöneticisi hatta başkanı olur ama para sayarak, torpille, kumpasla ÜST KLASMAN hakemi olamaz. Hakemlerin yanlış karar verme hakları da vardır. Hesabınızı ona göre yapın.

***

Gerçi bizim ülkemizde her erkek henüz keşfedilmemiş bir siyasi lider ya da üst düzey bir Futbol direktörüdür ama siz yine de gülünç olmayın… Fanatizmin bile haysiyetli ve adaletli olanı makbuldür. Kendinizi abartmayın…