Kişilerin haz duyduğu bazı davranışlar vardır. Kişi onlarla meşgul iken yorulmaz. Tam tersine dinlenir. Bahçe işi ile uğraşmak… Roman okumak… Gazete okumak, kişiye keyif verir. Siz isterseniz bazıları için deyin.
Gazete üzerine yoğunlaşalım. Elli-altmış yıl öncesi gazeteye ulaşmak ufuk gibi bir şeydi. O zamanlarda tek sahife halinde basılan ağıtlar olurdu. Halk arasında DESTAN idi adı. Defalarca okunur. Biri gelir ben başını dinleyemedim tekrar okur musunuz?
Hele çocukluğumuzda Keşan-Uzunköprü arasında yol kenarında hayvan otlatırken arabadan size birisinin gazete atması… Allah’ım ne büyük nimet!
Diyeceksiniz ki; şimdi gazete çok. Okuyanı yok demeyelim canım okuyanı da çok. Belki tiraj düşük görünüyor amma kıraathanelerimizde –bugünkü çay ocaklarında- gazeteler okunuyor.
Daha çok okunması, satılması için neler yapılabilir? O çok etrafı bir araştırma işi. İnternet dünyası yerini alır mı? Tartışılabilir.
Yukarıda çocukluğumuzda bir gazeteye ulaşmanın ne büyük nimet olduğunu vurgulamaya çalıştık.
Yine diyorum ki öyledir. Onlar izden önce yarını yaşayanlardır. Hatta tarihi kıssalarla günümüz öncesini yaşatanlardır. Bu hal insanın yaşaması için aldığı gıdalar gibidir.
Gelişmiş ülkelerde gazete okumanın yüksek oluşu acaba aynı gazeteyi paylaşmamak mı? Yoksa nedeni olmanın özelliklerinden midir? Evine alıp keyiflice onu süzmek midir?
Kitap gazete okuma alışkanlığı kazanmış bir arkadaşımız diyor ki: Kokusu bile haz veriyor. Tekrar okuyorum. Altını çiziyorum. Bazen bilenlere soruyorum. Haslı gazete-kitap benim için ideal bir arkadaş. Pili bitmiyor. Işık gözümü yormuyor. Benden de bir şey istemiyor. Sessiz bir dünyanın ürünü. Alıp sizi uzaklara hayal dünyasına götürüyor. Okuduklarınız devleşiyor. İlave ediyor. Okuyan insan vakur olur. Başı eğiktik. Boş teneke gibi ses çıkarmaz. Çünkü onun arkadaşları sessiz dünyanın ürünleridir.