Dün sabah saat 07.00’de alarmımız çaldı.
Sabah işe gitmek ve çocukları da okula götürmek için en ideal kalkma saati, tabiî ki de Keşan koşullarına göre…
Saat 07.30 kahvaltı zamanı. Bizim ufaklık kalktı her zamanki gibi bana şu soruyu sordu:
“Gece mi hala baba?” dedi.
“Hayır, kızım” dedim. “Sabah oldu, haydi kahvaltıya” dedikten sonra perdeyi açtım. O sırada da sabah ezanı yeni bitmişti. Hava ise zifiri karanlık. Küçük kızım haklıydı “Gece mi hala baba?” derken.
7 Eylül 2016 Resmi Gazete’de Bakan Kurulu ile alınan yaz saatinin kalıcı hale getirilmesi ve 30 Ekim 2016 tarihinde kış saati uygulamasının başlamasıyla birlikte çalışanlar işe çocuklar da okula karanlık sabahlarda gitmeye başladılar.
Zifiri karanlıkta minibüs bekleyen öğrencileri zor gören, almadan giden minibüsçüler ve okula geç gitmek zorunda kalan birçok öğrenci var.
Ben bir baba olarak yaz saatinin kalıcı hale getirilmesinden hoşnut değilim. Benim gibi düşünen Keşan’da da Türkiye’de de çok.
Bakanlar Kurulu kararıyla yaz saatinin kalıcı hale getirilmesinin sebebi olarak bize enerji tasarrufunun olacağı söylenmişti.
Alınan bu karar sonrası enerji tasarrufu olmuş mudur diye küçük bir araştırma yaptım. 
21 Aralık 2016 tarihli Evrensel Gazetesi’nin haberinde şu başlık atılmıştı: 
“Enerji tüketimi arttı: Yaz saati israf getirdi”
Haberde TEİAŞ (Türkiye Elektrik İşletmesi Anonim Şirketi)’ın verilerine dayandırılarak Kasım 2016’da elektrik tüketiminin geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,5 oranında arttığı bilgisi verilmiş. Elektrik Mühendisleri Odası, konuyla ilgili olarak hava sıcaklıklarının mevsim normallerinde seyrettiği ve ekonominin küçüldüğü bir dönemde elektrik tüketimindeki artışın hükümetin yaz saati uygulaması dışında bir nedenle açıklanamayacağını kaydetmiş. Elektrik Mühendisleri Odası, hükümetin GMT+3 saat diliminin (yaz saati) kalıcılaştırılması kararından bir an önce vazgeçmesini, Türkiye coğrafyasına uygun kış ve yaz saatlerine geçilmesi çağrısı yapmış.
Yaz saatinin kalıcı getirilmesinin tasarrufa etkisinin ne olduğunu az çok öğrendik. İşin tasarruf tarafından bir de karanlıkta çalışanların işe ve çocukların okula gitmelerinin psikolojik olarak etkisi olmuş mudur diye bu konuyu da araştırma yaptım.



Ekşi Sözlük yazarı “lunabike” bu konuda çarpıcı şeyler anlatmış.
Uzun uzun nedenlerini anlatan “lunabike” yaz saati uygulamasının verimli olmadığı yönünde batı da dahil olmak üzere bir çok araştırma çalışması olduğunu söylemiş. “Konu ülkenin saatini (büyük harflerle oku) ait ol-ma-dı-ğı boylama (45 doğu boylamı) göre ayarlanması yani kalıcı yaz saatinde bırakılması! Yaz saati uygulamasından vazgeçilecekse bile bunun saatleri önce bir saat geri alıp ondan sonra başlanması gerekirdi. Çünkü şu anki saatlerimizi ayarladığımız boylam Türkiye Cumhuriyeti topraklarından bile geçmiyor! Bizim olduğumuz boylamda olan kuzeyimizdeki Ukrayna ve güneyimizdeki Suriye bile bizden bir saat geride kaldılar şu anda. 
“Türkiye Cumhuriyeti’nin saati 30 derece doğu boylamına göre yani İzmit- Kocaeli ilinin saatine göre yapılır” diye eklemiş “lunabike.”
Türkiye nüfusunun 55 milyon kadarının batıda yaşadığını yani teknik ve bilimsel olarak gmt+2 de olduğunu iddia eden “lunabike”, ancak hükümetin zorla bu kadar milyon insanı gmt+3 e göre yaşatmaya çalıştığını söylemiş. 
“lunabike” yaz saatinin kalıcı olmasının insan psikolojine etkisini ise şöyle anlatmış: “Dünyadaki tüm ama tüm canlılar bitkisinden hayvanına kadar güneşe göre hareket ederler, biyolojik olarak böyle evirilmişlerdir ve zaten insanın kurduğu sistem onu zorla sabahın köründe kaldırırken hiç olmazsa güneş yavaştan doğar ve aydınlık başlarken kalkıyorduk. Şimdi ise resmen gece kalkıyoruz çünkü bir günlük zaman dilimi içindeki her güneşin olmadığı yani doğmadığı karanlık an teknik olarak gecedir. İnsanlar için gün ışığı akşam 17.00’den sonra değil asıl metabolizmasını harekete geçirmesi gereken ve biyolojik saatini geceden güne çevirmesi gereken sabah saatleridir. Zaten Türkiye’nin yaşam şartlarında herhalde ancak binde bir insan akşamüstü saatlerde sokaklarda laylaylom yapabilmektedir. 
Son olarak da “lunabike” yazısında öneri getirmiş ve şöyle bitirmiş: “Türkiye’nin yerel saati gmt (greenwich main time) +2 dir. Ve buna kış saati denir. Yaz saati yapaydır (tüm ülkeler için ve son 70-80 yılda uydurulmuştur). Yaz saati uygulamasından vazgeçen bir ülkenin (ki bu yapılabilir, bunda bir sorun yok işin bu kısmı gerçekten sadece uzmanları ilgilendirir) önce saatini geri alıp yani kış saatine (kendi ve gerçek saatine) geçip ondan sonra bu uygulamayı sonlandırması gerekir. 
Eğer saatlerini 1 saat geri almadan sonlandırırsa işte o zaman mesele sadece uzmanları değil tüm vatandaşları, herkesi ilgilendirir. Kundaktaki bebeğe kadar! Çünkü biyolojine aykırı bir şeyi sana dayatmış oluyorlar.”
Vallah “lunabike” güzel anlatmış. Biyolojik saatimize göre bir uygulama yapılmazsa ilkokul 1’e giden kızım her sabah kalktığında bana “Gece mi hala baba?” diyecek. 
Sırf bu işi tasarruf olsun diye yapıyorsanız rakamlar öyle söylemiyor.
Şu vatandaşın çilesine son verin. 
İşe ve okula gitmenin tadını çıkarsın insanlar, çile çekmesinler.