HABER MERKEZİ

Arhatır, açıklamasında, geçtiğimiz günlerde kaldırılacağı konusuyla gündeme gelen İstanbul Sözleşmesi’nin kadınların en önemli dayanağı durumunda olduğunu da hatırlattı.

“BİNLERCE KADIN, BU DURUMUN NORMALLEŞTİRİLDİĞİ GEREKÇESİYLE SOKAKLARA DÖKÜLDÜ”

Açıklamasında, son 10 yıldır hükûmetin kadın cinayetlerine bakış açıcısının ve bu vahşeti normalleştirme adımları yüzünden sayıları günden güne artan onca candan, onca kadından sadece birinin Özgecan Aslan olduğuna vurgu yapan Nermin Arhatır, şunları söyledi: “Özgecan Aslan (22 Ekim 1995–11 Şubat 2015) Mersin’in Tarsus ilçesinde 11 Şubat 2015’te tecavüz girişimine direndiği için bir minibüste öldürülen üniversite öğrencisi. Aslan’ın yanmış bedeni, 12 Şubat 2015 günü suçu beraberindeki iki kişiyle işlediğini itiraf eden kişinin jandarma ekiplerini olay yerine götürmesi ile bulundu. Türk hukuk sistemine göre davanın başlayabilmesi için şüpheliyi savunacak bir avukat olması gerekiyordu. Ancak, Mersin Barosu’nun 1.600 avukatı ‘Böyle bir caninin yanında olmak istemediklerini’ beyan etti ve Baro da davaya avukat vermeyi reddetti. Sorgulama aşamasında yer alan iki avukattan birisi şüphelilerin akrabası, diğeri de olayın iç yüzünü öğrendikten sonra desteğini çeken bir avukat olunca şüpheliler mahkemeye gönderilemedi. 3 Aralık 2015’te gerçekleşen son duruşmada mahkeme, Suphi Altındöken’e ‘nitelikli cinsel saldırı ve canavarca hisle öldürme’, Fatih Gökçe’ye ‘canavarca his ve nitelikli cinsel saldırıyla kasten öldürme’, Necmettin Altındöken’e ise ‘Canavarca his ve eziyetle kasten öldürme’ suçundan, 3 zanlıya da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Mahkeme üç sanığa verdiği bu cezaların yanı sıra, tecavüz ve diğer suçlardan, Suphi Altındöken’e 27 ve arkadaşı Fatih Gökçe’ye 24 yıl hapis cezası daha verdi. Özgecan Aslan cinayetinin ortaya çıkması Türkiye çapında olayın ortaya çıktığı gün ve takip eden günlerde öfkeye ve gösterilere yol açtı. Binlerce kadın, kadınların tecavüze uğramasına, şiddet görmesine ve öldürülmesine hükûmetten yeterli tepkinin gelmemesiyle bu durumun normalleştirildiği gerekçesiyle sokaklara döküldü. Gösterilerde kadına karşı şiddetle ilgili daha güçlü tedbirlerin alınması istendi. Olay sosyal medyada da büyük ilgi gördü ve ülke çapında pek çok gösterinin düzenlendiği 16 Şubat günü ‘Kara Pazartesi’ olarak anıldı ve kadınların yaşadıkları taciz olaylarına sessiz kalmayarak anlatmaları istendi. Özgecan Aslan’ın katillerinden Ahmet Suphi Altındöken, cezaevine girdikten bir süre sonra, 11 Nisan 2016 tarihinde Adana Kürkçüler E Tipi Kapalı Cezaevi’nde Gültekin Alan tarafından uğradığı silahlı saldırıda kalbine isabet eden mermi sonucu öldü. Babası Necmettin Altındöken karın boşluğu ve kalçasından yaralandı. Adalet Bakanlığı olayı soruşturmak için 2 müfettiş görevlendirdi. Hükûmet sözcüsü Numan Kurtulmuş, olayla ilgili olarak ‘Cezaevinde kim olursa olsun birinin öldürülmüş olması asla kabul edilemez’ açıklamasını yaptı. Gültekin Alan, ağırlaştırılmış müebbet ve 29 yıl 9 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı. Altındöken’in cenazesi Mersin’de adı açıklanmayan bir mezarlığa defnedildi. Son 10 yıldır hükûmetin kadın cinayetlerine bakış açıcısı ve bu vahşeti normalleştirme adımları yüzünden sayıları günden güne artan onca canımızdan, onca kadınımızdan sadece biri Özgecan Aslan. Ve yine geçtiğimiz günlerde kaldırılacağı konusuyla gündeme gelen İstanbul Sözleşmesi biz kadınların en önemli dayanağı durumundadır. İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan; 

1) Kadın henüz şiddete uğramadan bunun önüne geçeceksin. 

2) Şiddet mağduru olan kadını koruma altına alacaksın. 

3) Şiddet uygulayan faili cezalandıracaksın ki caydırıcı olsun ve bir daha şiddet suçu işleyemesin. 

4) Kadın politikası oluşturacaksın. 

gibi bizleri güvence altına alan sözleşmemizi bu gün hükûmetin kaldırmayı değil, daha caydırıcı olması adına iyileştirmesini bekliyoruz. Elinin değdiği her alanda dünyayı güzelleştiren kadınlarımızın hayat ışığının bir daha söndürülmemesi umuduyla.”