Kızılay Çukulata Yerine Ne Vermeli?

Keşan-Enez arası minibüse bindiğiniz de yolcuların çoğunun birbirini tanıdığına şahit olursunuz. Varacağınız yere kadar piyes izliyormuş gibi keyifli bir yolculuk yaparsınız her seferinde.

Örneğin siz, başka yerlerde hiç minibüse bindiğinizde "Ojgeldin kızanım, (oğlum, gündöndüm,  kuzum ...” diye karşılandınız mı? Ya da telefonla konuşurken "Ay çok sıcak. Kahvaltı etmedim ve çok susadım" dediğinizde size, şoför amca hemen su, bisküvi, yandaki teyze leblebi şekeri ikram etti mi?

Badem şekeri fıkrasını öğrendiğimden bu yana toplu taşımada leblebi, badem ve benzeri şekerleme ikramlarını kabul etmiyorum. Fıkra şöyle: Yaşlı bir teyze şoförün arkasına oturur, bir avuç badem uzatır. Şoför teşekkür eder ve yer bademleri. Biraz zaman geçince, teyze yine bir avuç badem uzatır, şoför yine alır ve yer. Üçüncü kez tekrarlandığında şoför: “Sen ye teyzeciğim” der. Teyzenin yanıtı “Dişlerim yok evladım, ben şekerini emip, bademini sana veriyorum” olur.

Kulağınıza küpeyi taktım, yolculuğa dönelim.

Keşan meydan da Kızılay Kan Merkezi kurulmuş. Yanımda oturan amca, iki koltuk öndeki delikanlıya seslendi.

“Amet bugün kan verdin mi?”

Ahmet:

“Yok be Ayati Amca, er gün kan verilir mi? Kanı sulandırayım hele.”

“Oğlum Amet, sabahtan beri sulanmıştır bea, duyarlı olmak gerek, on ayat kurtarırsın.”

“Yok be Ayati Amca, otuzluk rakı anca boğazımı ıslattı. Yarın öbür gün bakcaz artık.”

Dayanamayıp araya girdim.

“Hayati Amca, Ahmet doğru söylüyor, damarlar uzun, bunun kalbi var, kolu, bacağı var, topuk altına kadar kıvrım kıvrım damarlar… Yeter mi otuz’luk? Yüzlük rakı anca bea”

Ahmet’in gözleri parlayarak:

“Ayati  Amca, ablam çok doğru temas etti. Biz duyarlı milletiz. Sen de bu konuda çok assassın ama diabet var, tansiyon var, veremezsin kan. Sen al bu akşam bir yetmişlik bana, yarınki kanı senin amel defterine gönderelim olur mu?”

Hayati Amca ağzının içinden

“Başlıcam babanın şarap çanana”

“Bir şey mi dedin Ayati Amca?”

Hayati Amca işkembesini şişirerek cevap verdi.

“Diyom ki; bu Kızılay kanı alınca niye çukulata verir? Bir duble rakı verse ya”

“Vallahi çok doğru temas ettin Ayati Amca, Türkiye’nin kan ihtiyacı Trakya’dan karşılanmış olur. İhraç bile ederiz. Hatta minibüsler de şekerleme verileceğine bir çay bardağı aslan sütü verilsin. Dişleri olana, olmayana.”

Az önce kahkaha atan şoför amcama sataşma olunca söz hakkı doğdu; sohbete müdahil oldu.

“Kızanım, bizi karıştırma bea! Bir otuzluk kaç para biliyon mu sen? Devlet Baba’nın işi o. Biz ev yapımı rakımızla, kendi yağımız da kavruluruz.”

Siz hiç minibüsten inerken “Kızanım yolun düşerse yine bekleriz” diye uğurlandınız mı?

Güzel ülkemin güzel insanları…