İsmet Esengin

31 Mart’ta yapılacak yerel seçimleri iktidar partisi ve destekçileri memleket meselesi ve beka sorunu olarak görürken muhalefet partileri seçimlere sadece yerel yöneticilerin seçileceği bir seçim anlamını yüklüyorlar. 2972 sayılı Mahalli İdareler Seçim Kanununa göre de yerel seçimler yerel yöneticilerin belirlendiği seçimlerdir. Demokrasiyi içselleştirebilmiş olsaydık biz de şimdi sadece yerel yönetim sorunlarını ve çözüm projelerini tartışır, seçim gündemimizi buna göre belirlerdik. Odağımızda kentlerimizi nasıl çağdaş, yaşanabilir hale getirebileceğimiz ve kentlerimize özgü kalkınma modellerini tartışmak ve seçimimizi bu doğrultuda yapmak olurdu.

Geçmiş deneyimlerimizde ve geleneğimizde ise seçmenler yerel seçimlere karma anlam yüklemişlerdi. Belediye başkanı ve belediye meclisi seçimlerinde çoğunlukla yerel siyaset ön plana çıkmaktaydı. Adayların kimliği ve yerel siyasetteki ağırlığı bazen parti kimliğinin bile önüne geçebilmekteydi. Seçmenin önemli bir kısmı yerelde alacağı hizmeti değerlendirmekteydi. İl genel meclisi seçimleri ise daha çok iktidara mesaj anlamını taşımaktaydı. Seçmen iktidarın politikalarından ve uygulamalarından memnun değil ise iktidarı başarısız buluyor ise bu en fazla il genel meclisi sonuçlarına yansımaktaydı.

Bugün kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortadan kalkması ve yasama, yürütme ve yargı erkinin tek kişide toplanması sonucu sadece genel siyasi yapımız değil, yerel boyutlarda da dengemiz altüst oldu. Bizzat iktidar tarafından yerel seçimler kendileri için bir güven oylamasına dönüştürüldü. Bunu yaparken de siyasi ve ekonomik başarısızlıklarını dış güçler bahanesi ile unutturmaya çalışmak ana seçim stratejisi oldu. Devletin bütün imkânlarını fütursuzca kullanıp seçim çalışmalarını yürütüyorlar. Yandaş hale getirdikleri yazılı ve görsel basında muhalefete zırnık yer vermiyorlar. Tarafsızlık yemini etmiş Cumhurbaşkanı sanki belediye başkan adayı imiş gibi Cumhurbaşkanı sıfatıyla ve devlet imkânlarını kullanıp mitingler düzenliyor. Konuşmalarda muhalefete hakarete varan söylemlerle yükleniyor. Mitinglerde başrole Cumhurbaşkanı soyunuyor, o derece ki Cumhur ittifakı İstanbul mitinginde bakanlık, başbakanlık yapmış, son olarak da meclis başkanı iken İstanbul için görevlendirdikleri aday seçim projelerini kendisi açıklayamıyor, açıklama işini Cumhurbaşkanı üstleniyor.

25 yıldır yönetimde oldukları belediyelerde bile 25 yıl önceki uygulamaları eleştirip başarısızlıklarını unutturma çabası içindeler. Çeyrek yüzyıldır depreme hazırlanamamış, ranta teslim olmuş beton yığını şehirler için hizmet alabilmenin yolunun iktidar adaylarını seçmek olduğunu ima edip seçmene ayar vermeye çalışıyorlar. Tüm bunları yaparken de adalet duygusundan tamamen uzaklaşmış durumdalar. Bir tarafta devletin tüm kurumları ve imkânları, diğer tarafta medyanın %95’inin taraflı ve muhalefeti yok sayan yayınları ile adil bir seçim olması mümkün mü? Üstelik bu imkânlar sınırsız suçlama ve hakaretler için kullanılıyor. Devlet büyüklerinin ağzından muhalefete yönelik ‘illet, zillet ittifakı, terörist, vatan haini, öküz, adi, alçak kâfir’ hakaretleri gırla gidiyor. Adil ve eşit şartlarda olmayan bir seçim yarışı olmasının dışında yakışıksız ve hakaretamiz üslupla karşılaştığımız bir seçim süreci bu. Üstelik ağızlarından Allah, din ve kitabı düşürmeyenler tarafından.

İktidarın normal bir yerel seçim sürecini kendi politikalarını onaylatmaya yani güven oylamasına çevirerek stratejik bir hata yaptığını düşünmekteyim. Gittikçe artan ekonomik kriz, dış politikadaki fahiş hatalar, sanayiden tarıma, eğitimden istihdama büyük başarısızlıkları ‘beka’ sorunu kisvesiyle gölgelemek adına kendilerini ortaya koymaktalar. Muhalefet her ne kadar bunun sadece yerel bir seçim olduğunu vurgulasa da halkın çoğunluğu aslında iktidarın politikalarını ve özellikle yaşadığımız ekonomik krizdeki rolünü oylayacak.

Evet, dostlar, bence bu seçim geldiğimiz nokta itibarı ile bir yerel seçimden daha fazlası. Tabi ki anlamlı projelerle halkın karşısına çıkacak az sayıdaki aday dışında iktidara yönelik bir güven oylaması anlamını da taşıyacak bu seçimler. Halk halinden memnunsa, geleceğinden umutlu ise cumhur ittifakının adaylarını seçecek. Halinden memnun değilse ve gelecek kaygıları artmış ise iktidara esaslı bir ders, aklını başına toplaması için güçlü bir uyarı verecektir. Seçimlerde ister iktidar ister ise muhalefet adayları başarılı olsun, ülke siyaseti açısından kuvvetli değişim rüzgârları esmesi kaçınılmaz görülmektedir. Umarım bu değişim daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve adalet sonucunu doğurur. Aksi takdirde korkarım kaygılanacağımız bir geleceğimiz bile kalmayacak. O halde geleceğimize sahip çıkmak için hep birlikte sandığa, OY KULLANMAYA.

Sözün Özü: Ne ekersek onu biçeceğiz.